Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '14

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Devlet okullarında ingilizce öğretimi

Devlet okullarında ingilizce öğretimi
 

Dil öğretimi sabır ve azim ile olur.


Ne kadar güzel İngilizcesi var?  Ana dili gibi şakır şakır konuşuyor. Helal olsun! “ ya da  “Keşke ben de konuşabilseydim. “,” İlkokul 4. sınıftan Lise son sınıfa kadar 9 yıl İngilizce dersi gördük de, ne oldu ?” şeklindeki konuşmalara hepimiz şahit olmuşuzdur.

Basındaki“ Devlet okullarında İngilizce’nin neden öğretilemediği British Council ve TEPAV teşhis etti ve hazırlanan rapor Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’ya sunuldu. “Ezberci, test odaklı gramer eğitiminde ısrar, başarısızlığın önde gelen sebebi..” haberini okumuşsunuzdur. Branşımla ilgili olduğu için paylaşmak istedim.

Bu çalışmanın Türkiye çapında 80 İngilizce dil sınıfında gerçekleştirilen gözlem çalışmalarına ve 20 bine yakın öğrenci, veli ve İngilizce öğretmenleriyle gerçekleştirilen anket çalışmalarında elde edilen verilere dayandırıldığı belirtilmiştir.

Çoğu öğretmenlerimiz ”Gramer bilmeden yabancı dil konuşulmaz.” kuralını benimserler. Oysa,  amaç konuşmak olunca iş değişir.

1990’larda Anadolu LiselerininHazırlık Sınıfları” vardı. Haftada 24 saat, Bakanlık onaylı yabancı kaynaklı ders kitapları kullanılarak, İngilizce dersi okutulurdu. Şimdi her yer “Anadolu Lisesi”. İngilizce dersi kaç saat okutuluyor? Yeterli mi? Öğrenciler – alan sınıfları hariç- İngilizceyi konuşabiliyorlar mı?

O zamanki Anadolu Liselerinde ders kitaplarına ek olarak, öğrencilerin daha iyi konuşmalarını sağlamak için,  öğrencilerin seviyelerine uygun olan kaynak hikâye ve alıştırma kitapları önerilirdi. Teknoloji bu günkü seviyede olmamasına rağmen, o günkü mezunlar İngilizceyi çok iyi konuşabiliyorlardı.

Devlet okullarında İngilizceyi konuşturabilmek için neler yapılmalıdır?

Öğrencilerin değişkenliği ve çağa uygun ihtiyaçları göz önüne alınırsa, devlet okullarında seçilen ders ve kaynak kitaplarının içeriği öğrenci odaklı ve onların   beğeneceği şekilde olmalıdır. Ayrıca müfredat “konuşma dili ağırlıklı” olarak düzenlenmelidir.

 Bu arada İngilizce öğretmenlerinin de kendilerini sürekli olarak, alanlarında güncellemeleri ve öğrenciler için müfredata uygun alıştırmalar hazırlamaları başarılarını arttıracaktır.

90’lı yılların Anadolu Liselerinde, hazırlık sınıflarında;  2.dönem ortasında veya  ders yılı sonunda,  öğrencilerin % 90’ı “günlük İngilizce” yi rahatlıkla  ve zevkle konuşurlardı. Hatta İngilizce bildiklerini öğünerek, güvenle söylerlerdi. İngilizce branşı Bakanlık müfettişi olarak Anadolu Liseleri İngilizce ders denetimlerinde bu durumlara çok şahit oldum. Çünkü dersler “Spoken-Konuşma” ağırlıklı yapılırdı.

Nedenine gelince, basamak olarak, “konuşma” gramerden daha önemlidir. Ders anında hatalı da olsa, öğrencilerin sözleri kesilmemeli, akıcı konuşabilmeleri  sağlanmalıdır. Öğrenciler konuşmak için cesaretlendirilmeli, cesaretleri kırılmasın diye varsa hataları anında düzeltilmemeli. Daha sonra hata ve yanlışlıklar sınıfın “ortak hatası” gibi, sezdirilmeden öğretmen tarafından ders sonunda topluca düzeltilmelidir. Kısacası, öğrencilerin hataları – onlara hissettirilmeden- düzeltilmeli. Böylece öğrenciler dersten de soğutulmamış olur.

İşte bu “hedeflenen iletişim metodu” olmalıdır. Öğretmenler de, İngilizce derslerinde (seviyeye uygun) daima yabancı dili kullanmalı. Böylece öğrenciler İngilizce derslerinde, İngilizce konuşulacağını öğrenirler.  Günümüzde devlet okullarında bu şekilde ders işleyen kaç öğretmenimiz var merak ediyorum doğrusu?

Siz  günlük yaşamda, karşınızda hatalı konuşan  3 yaşındaki çocuğunuz, yeğeniniz, kardeşiniz veya komşunun çocuğuna ( konuşmalarında gramer hatası yaptığında) “Bak ! Cümle kurarken ögelerin sıralaması şöyledir.” “Önce özne gelir.” diye bir dilbilgisi kuralı açıklamasında bulundunuz mu? Hiç sanmıyorum.

Okul öncesi 6 yaşa gelmiş çocuklar ana dilimizi nasıl konuşabiliyorlarsa, İngilizceyi yeni öğrenenler de aynı yöntemle rahatlıkla konuşabilirler.

Temel İngilizce’yi öğrenen öğrenci için de önemli olan – hatalı da olsa – duygu ve düşüncelerini – sözlü olarak - ifade etmesidir. Yoksa dilbilgisi kurallı değil.  Aynı metodu neden devlet okullarımızda neden uygulamayalım? Metot mu diyorsunuz?  “Ana dilimizi küçükken nasıl öğreniyorsak”- işte öyle.

Okullardaki İngilizce derslerinin denetimlerimizde dikkatimizi çeken önemli bir  konu şu olmuştur. İngilizce’nin iletişim dili olarak değil, her hangi bir ders olarak verilmesi. İngilizcenin diğer derslerden farkını anlatamamışız. Okullarımızda çoğunlukla gramere daha önem verilmektedir. Buna uyumlu olarak da “test odaklı gramer sınavları” yapılmaktadır.

Gramer bilgileri belli bir seviyeden sonra, özellikle “dil alanı sınıfları”nda verilebilir. Özellikle başlangıçta sayfalar dolusu ev ödevi vererek öğrencileri dersten uzaklaştırmayalım. Zaten internetten “kopyala-yapıştır” olarak yapılacaktır.

Kişiler birbirlerinin yüzlerini görerek daha rahat iletişim kurarlar. Onun için İngilizce derslerinde  öğrencilerin  tümünün  birbirleriyle iletişim içinde olabilmeleri için, öğrencilerin sınıflarda U düzeni şeklinde sıralarda veya masalarda oturmaları gerekir. Sınıf içi aktivitelerde ikili gruplarda, sürekli aynı öğrencilerin paylaşım yapması başarısızlığa neden olur. Grupların –dönerli olarak –değiştirilmeleri gerekir.

Dil bilimcilerin ortak görüşü, yabancı dilin ilkokul 2. sınıftan itibaren öğretilmeye başlanmasıdır.  Tabii seviyeye göre oyun, şarkı ve günlük basit konuşmaları içeren programlar hazırlanmalıdır. Gramer bilgisi üst sınıflarda ve alan sınıflarında elbette gereklidir.

Belli bir yaşa kadar, hep dinleyen bebekler ansızın günlük kelimeleri ve kısa cümleleri kullanmaya başlarlar. Hem de anlamlarını bilerek. Nasıl öğrendiler dersiniz? Hem de hiç yazmadan – dilbilgisi kurallarına uymadan.  Elbette dinleyerek ve tekrar ederek, değil mi? 

Yabancı dil öğretiminde “dinleme-konuşma-okuma-yazma” dört beceri dersi bu sıralamadaki gibi, bir bütün olarak ele alınmalıdır. Konuşma ağırlıklı derslerde, grup çalışmaları ile konular pekiştirilerek –sabırla -  hedefe ulaşılmalıdır.

Her zamanın kendine göre araçları olmuştur. Eğitim-öğretimde amaçlarımız değil, elbette araçlarımız değişmelidir. Önemli olan çocukların dilinden anlayabilmek ve onların heveslerine ve isteklerine odaklanmaktır.

Günümüzde sadece yabancı dil derslerinde değil, artık tüm derslerde öğrencilerin daha kolay öğrenmeleri için, onların ilgisini çeken ve ellerinden düşürmedikleri internet iletişimli “tablet bilgisayarlar”,  sınıflarında “etkileşimli akıllı tahtalar”, “iphone” ve “laptoplar” ve benzeri araç-gereçler eğitimde yerlerini çoktan aldılar.

Devlet okullarımızda İngilizce Öğretmenleri ders yılı sonunda, hem velilere çocuklarının öğrendiklerini göstermek,  hem de öğrencilerini  onurlandırmak  için “İngilizce küçük piyesler” hazırlamalı ve  “İngilizce  Koro” kurarak  etkinliklerde bulunmalıdır. Bu tür etkinlik ve aktiviteler, öğretmen olarak sizin de başarılı çalışmalar yaptığınızın göstergesi olacaktır.

 Sakın “ders konularını zor yetiştiriyoruz. Bir de şarkı öğretimiyle mi uğraşacağız? Zaman yok. demeyiniz.  Ayda bir kez 10 dakikada bir şarkı öğretmek o kadar zor mu? Hiç sanmıyorum. Lütfen bir deneyiniz.

Öğretmen olmadan da teknoloji yardımı ile “pratikten” yabancı dilde “günlük konuşma” öğrenilebilir. Ama yabancı dil bir bütün olarak “dinleme, konuşma, okuma ve yazma” –dan oluşan 4 becerisiyle – internetten - tam  olarak  öğrenilemez.  

Çocukluğumdan günümüze kadar gelişen değişik teknolojilerle yabancı dil ve diğer derslerin öğretimi yapıla geldi. Teknolojiler değişti ancak, “öğretmen” derslerdeki yaratıcılığıyla hep sınıftaydı. Teknoloji öğretmenin yerini alamaz.

Çağın ilerisinde olmak için, günümüzde başlanan ve geleceğin eğitimi olan “bilişim teknolojili eğitim”de ÖĞRETMEN her zaman var olacaktır.

Sevgi  ve  saygılarımla.

Ali İhsan ÖZÇAKIR

MEB. Bakanlık Başmüfettişi (E)

e-mail: aliihsanozcakir@hotmail.com

 
Toplam blog
: 172
: 4867
Kayıt tarihi
: 07.04.09
 
 

50 yıllık eğitimciyim. İngilizce öğretmenliği ve Bakanlık müfettişliği yaptım. Bunca yıllık eğiti..