Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '06

 
Kategori
Futbol
 

Devlet Tiyatroları İnönü Sahnesi

Devlet Tiyatroları İnönü Sahnesi
 

Bazı maçlar vardır ki, analizi yapılmaz. Yapabildiğiniz sadece kafasını kaşıyarak "Allah Allah (!)" diye söylenen bir adamın siluetini okurlara anlatmaya çalışmaktan ibarettir. Beşiktaş ile Konyaspor arasında haftasonu oynanan maç da bu maçlara tipik bir örnekti. Zaten bugün konuşulan konular da maçtan kalan tortunun, teknik ve taktiğe dair bir zerre barındırmaması açısından savımızı destekler nitelikte... O gece orada bulunan herkesin abandone olarak izlediği ve aslında hep birlikte sahneye konulan "Tuhaflıklar Komedyası" isimli iki perdelik oyuna seyircinin tepkisi sahneye yumurta atmaktan da öte, Alex Yordanov'un sırtında patlayan pil ile ifade edildi.

İsterseniz lafı döndürüp dolaştırmadan, oyunun kahramanlarına "zoom" yapalım ve çığrından çıkan maçın kritiğini de bu şekilde yapmış olalım.

Z.Önder İpek: Belki de son yıllarda görülen en kötü hakem performansı. Pozisyon süzmekten uzak yorumları, eyyamcı kararları ve durağan giden maçın tansiyonuna "tuzlu ayran" tadındaki etkileri ile sayısız dalda bu yılki "En Kötü Hakem" ödülüne aday. Burak Yılmaz'ın oyunun daha altıncı dakikasında, eliyle gayet güzel önüne düşürüp ağlarla buluşturduğu topu gör(e)meyişi akıl almaz. Oyundan ihracı öncesi İbrahim Toraman'a arka arkaya yapılan yüzde bir milyon faullere "devam" diyerek, "Nuri Alço Özel Ödülü"nün tartışmasız sahibi. Gösterdiği kırmızı kartın ardından "Konyaspor'dan da oyuncu eksiltmeliyim" hezeyanına kapılarak güttüğü eyyam yolundaki başarısı ise parmak ısırtacak cinsten.
Merak etmemek olanaksız, hakemlere eksi not veriyor mu gözlemciler?

Burak Yılmaz: Haftanın "makyavelist" golcüsü. "Tanrının eli" martavalına inananlardan. Senaryo gereği, staddaki onbinlerin golün elle atıldığını farketse "Goool" diye haykırmayacağını dahi bilmiyor. Öğretmemişler çocuğa, geldiği camianın "haksızlığa muhalefet" genlerini taşıdığını ve anlatamamışlar "İsyan Eden" taraftan "İsyan Edilen" tarafa kaydığında bu camianın artık asla "bu camia" olamayacağını. "Baba Hakkı'nın Ceketi" dendiğinde muhtemelen "Ben Armani yada Gucci tercih ediyorum" diyebilecek kadar kör bir genci oynuyor. "Şerefli İkincilik" denilen şeyi de, Şeref Stadı'nda oynanan turnuvaların bir neticesi sanması olası.
Sormak lazım kendisine, karnesindeki bu "kırık" notu ne zaman düzeltecek?

İbrahim Toraman: İnönü'nün bıçkın delikanlısı. Adrenalin membaı... "Kendin pişir, kendin ye!" sloganını futbola uyarlama başarısını göstererek "Tuhaflıklar Komedyası"ndaki yerini başarıyla alıyor. Hakemin kendisine yapılan faulleri cezalandırmaktan aciz oluşuna istinaden soyunduğu "biçer–döver" rolünde oldukça başarılı bir grafik çiziyor. Hayat verdiği bu "Prozac'a muhtaç adam" rolüyle muhtemelen iki hafta sahnedeki yerini alamayacak.
Acaba farkında mı, gelecek iki haftada Beşiktaş'ın rakiplerinin?

Alex Yordanov: Birinci dereceden azmettirici. Savunmanın arkasına attığı deparlar kadar rol yeteneği de kuvvetli. Otto Bariç'ten sonra bu toprakların gördüğü en görkemli "yuvarlanma ve acılı gözlerle etrafı süzme" sahnesinin baş aktörü. Tekme atma konusunda gözünü budaktan sakınmayan bu adamın, karşısındaki oyuncuyu tahrik etme potansiyeli de görmezden gelinmemeli. Tıpkı Beşiktaş tribünlerinden atılan pilin çizdiği çirkin tabloyu görmezden gelmemek gerektiği gibi. Verilecek cezayı şimdiden düşünelim.
Dünyanın en pahalı pili, Yordanov'un sırtına gelen mi?

Vedran Runje: "İyi kaleciler kötü goller yer" avuntusunu dahi zorlayan bir başarı öyküsü. Yarım yamalak kurduğu barajın arkasında topu bekleyerek, amatör kümede yenmeyecek bir golü yeme başarısını gösteriyor oyunda. Üstelik sitem eden arkadaşlarına yaptığı "sus" işareti ile "Hem kel hem fodul" kategorisine vuracağı damganın sinyallerini veriyor. 30 yaşında bir "asi genç" o, "Sınır Tanımayan Antipatikler Örgütü" nün yılmaz savunucusu olacak böyle giderse.
Backgroundlar yalan söyler mi? Bazen oluyor işte...

Baki Mercimek: Altyapı Ajax, üstyapı Şişhane... Sezon başından beri "Top kaybetme" ve "La Havle" istatistiklerinde zirveye oynuyor. Bir iki hafta daha sabredilirse "Burası benim yerim değil" diye bağırmak için bir de davulcu ile zurnacı kadrosu açmak gerekecek Beşiktaş'a... Rol yapmasına gerek yok, çünkü ne ise onu oynuyor. Sahaya çıktığında hüzün çöküyor Beşiktaş'ın sol kanadına... Tipik bir "Arkası gelmez dertlerimin" vakası.
Hangi takımın sol kanadı, taraftarını efkarlandırıp rakı açmaya teşvik eder ki?

Lige verilecek aranın ardından, bu denli "ironi" barındırmayan ve dolu dolu futbol konuşabileceğimiz maçlarda yeniden birlikte olmayı diliyorum.

 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..