Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '17

 
Kategori
Güncel
 

Devlet ve Millet

Devlet ve Millet
 

Neden git gide kendi öz benliğimizden koparak, tüm alanlarda olduğu gibi kültürümüzde de çağa ayak uydurma sevdası içindeyiz?
 
Bizi çeşitli maskeler altında kandırmaya çalışanların oyunlarına gelerek, onlar gibi dar bir dünya görüşüne hapis mi olduk?
 
Hangi içerdeki ve dışarıdaki kuvvetler, bizi Oğuz Destanlarından, tarihimizde ki Kürşatlardan, Yahya Ağalardan, Yavuzlardan, Osmanlardan kopararak, Pepelere, Heidilere, Şirinlere yönlendirerek, bunlarla büyüyen nesil yetişmesine mahkum etti? 
 
Hangi kuvvetler, milli ve mukaddes değerlerimizi anlatan kitaplarımızdan, şiirlerimizden, hikayelerimizden, destanlarımızdan uzaklaştırarak, yabancı kültürlerin peşinde, sokaklarda, barlarda, meyhanelerde kendini harcamaya yöneltti?
 
Millet olarak, her zaman devletimizin ekonomik, teknolojik, askeri, siyasi ve diplomatik alanlarda en iyi olması gerektiğini söylüyor, savunuyoruz. Devlet, milletin teşkilatlanması demektir. Devlet ve milleti ayrı düşünmek imkansızdır. Devletini en iyi noktalara taşıyacak olan yine millettir. Kendi milleti için çalışan devletler dünyaya önderlik etmektedir. Nitekim tarihte bunun örnekleri çoktur.
 
Tarih boyunca sömürülen devletler, tembelliklerinden dolayı milli şuurlarını kaybetmişler ve neticesinde asimile olmuşlardır.  Devletine hizmet etme aşkıyla yanmamalarından dolayı, asil Türk milletinin de ölümden beter saydığı, sömürülme ve manda sistemine mahkum olmuşlardır.
 
En iyi noktalara taşıma gayreti içinde olmayan milletler, kendi öz yurdunda dış kuvvetlerin çıkarlarına ve direktiflerine istese de istemese de hizmet etmiş olur.
 
Yukarıda sorduğumuz soruların cevaplarını düşünen ve araştıranlar acı gerçeklerle yüzleşecektir. Daha bir asır öncesine kadar cihan devleti olmasını sağlayan, kültüründen, medeniyetinden, maneviyatından yani tarihinden uzaklaşarak, sadece dünyayı düşünen, amacı para kazanmak, şehvani arzular elde etmek, makam-mevkii peşinde koşmak olan ve bunları yaparken zarar verdikleri, yıktıkları insanlardan, kültürlerden sadistçe zevk alan devletleri örnek alır duruma gelmişiz.
 
Bu içler acısı durumu çözüme kavuşturmakla, devletimizi en iyi noktalara getirmede ilk ve en önemli adımı atmış olacağız. Bunu yapmak zor değildir. Bunun için önce milli kültürümüzü, milli tarihimizi (doğru tarih!) öğrenmeliyiz. Sadece kendimiz öğrenmekle kalmayıp dünyaya da öğretecek, dava şuuruna varmış nesiller yetiştirmek zorundayız. Kısacası davasını bilen ve yaşayan nesil yetişmelidir.
 
Peki, davamız nedir? Tarihi 1439 sene evveline dayanan, aziz Türk milletinin Abdulkerim Satuk Buğra Han’dan başlayarak günümüze kadar sancaktarlığını yaptığı, kızıl elma diyerek tüm Dünya’ya İ'la-yı Kelimetullah ile nizam verme davasıdır. “Devlet ve Millet 2” adlı yazımızda davamızı daha da derinlemesine inceleceğiz.
 
Yazıma bizim aradığımız gençliği anlatan, merhum sosyolog, pedagog, gazeteci, yazar Seyit Ahmet Arvas-i Hoca’nın gençlik tanımını arz ederek son noktayı koymak istiyorum;
“Kendini Allah ve Resulünün davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını ve makamını, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı, mukaddes, ay yıldızlı bayrağın gölgesinde dövüşen, nefsini düşünmeyen davalarına fani olmuş yiğitlerdir.” 
 
 
Toplam blog
: 10
: 376
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

"Genç Arkadaş" Kitabının Yazarı ..