Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet ve vatandaş

Birbiri için gerekli olan iki kavramdır aslında. Fakat tarihsel süreç içerisinde birbirleriyle mücadele eden olgular olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Birinin üstünlüğü diğerinin ezilmesine yol açmaktadır. Ya her şey devlet için ya da her şey vatandaş için şeklinde kendisini deklere etmiştir. Halbuki vatandaşın memnuniyeti devletin daha uzun ömürlü olmasının yolunu açmıştır.

Yanlış oluşumlar olarak kendisini ortaya koyan çeteler, örgütler hep kendilerini haklı görüp başkalarının sırtından kendi idealleri olan devleti veya heva ve heveslerini, arzularını tabulaştırma yoluna gitmişlerdir. Onların amaçları devlet olmaktan çok kendi çarpık düşünceleri olmuştur. Hayali düşmanlar veya düşmancıklar oluşturmuş, halkın onlarla mücadele edegeldiğini ortaya koymuşlar ve sonra kendilerini hami olarak en güçlü aday olarak hatta tek aday olarak deklere ettirmişlerdir. Ortaya çıkardıkları ve kurguladıkları oyunlarda halkı kobay olarak kullanmaktan da geri durmamışlardır. Adeta günümüzde dillendirilen Ergenekon, 12 Eylül Davası, Balyoz Davası, İnternet Andıcı vb. davaları sayabiliriz.

Bunlar son on yılların davaları olarak söylenebilir ya daha önceki yıllara ait olanlar. Hepsiyle nasıl hesaplaşılacak? Daha doğrusu hukuksuz eylemlerde devlet eliyle halkı perişan eden, öldüren, pahalılıktan kırılmasına yol açan, Demirel-Ecevit kavgalarında, ezilen halkın hakkı nereden alınacak? Sağcılık-Solculuk ikilemi ile ezilen ve birbirlerini öldürmeyi ideal anlayış olarak ortaya koyanların hakları nasıl alınacak?

Gerçi günümüzde oluşan mahkemelerden de uzun süreli bir cezalandırma çıkacağına da kimse inanmıyor. Fakat en büyük ve güzel gelişme müslümana, halka atılan iftiraların gerçek faillerinin devleti yöneten kişiler olduğu ortaya çıkmaktadır. Bazı asker veya polisler, halktan da bazı piyonlar ile olaylar gerçekleştirilmiş ve kendi istekleri meşrulaştırılmış olmaktadır. Hep amaca ulaşmak için her şeyi mübah sayma anlayışını perçinlemektedir. Halkın ezilmesine, horlanmasına önem verilmemiş. Devlet merkezci bir anlayış ile yola çıkılmış, güçlü olamayan bireylerin bir önemi kalmamış. Gaye devleti yönetenlerin saltanatını perçinlemektir. Aktörler hep aynı kişiler olsun, devletin tabusuna dokunulmasın ve hala dokunulmamaktadır. Hala halka rağmen bazı tabulara dokunulmamaktadır.

Yeni Anayasa yapılacağı söylenmesine rağmen muhafazakar olarak düzenin değiştirilmesini istemeyenler, devlet merkeziyetçi anlayışın ortadan kaldırılmasını istemeyenler 12 Eylül Anayasasının ortamıyla yüzleştiklerini sananlar, onun başlangıç maddeleri üzerinde konuşma ihtiyacı hissetmemekteler. Değerlendirmeler, farklı alternatifler ortaya koyamamaktalar. Yüzleşme demek geçmişe ait her şeyle hesaplaşmak anlamına gelmektedir. Halkın yararına olan her şeyi düzeltmek, onun istemediği ortamlara, kurumlara son verilmesini gerektirmektedir. Kürt halkı ile ilgili yorumlar ortaya koyabilmekte fakat onlarla ilgili neler yapılabileceği hala dillendirilmemektedir. Halk ile adeta terörü isteyenler bir araya getirilmeye çalışılmaktadır izlenimi vermektedir.

Hakların, sorunların, isteklerin nasıl gerçekleştirildiği bir reçete oluşturulamamaktadır. Tabii çok sayıda olumlu gelişme olmaktadır. Çok sayıda geçmişe ait izler silinmekte ve gönüller alınmaktadır. Yukarıda zikredilen oluşumlara karşı mahkemeler, tutuklamaların oluşması bile kabullenecek, övülecek tutumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat hala kendisini billur köşklerde gören ve erişilemeyen kitleler ile devlet idare edilmektedir. Haksızlıkların iktidarda olması, küçük bazı haksızlıklar memnuniyetsiz olan insan kitlelerinin oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Emeklisini düşünmeyen bir izlenime götüren uygulamalar oluşmaktadır. Özürlerin maaşının yanı sıra bakım ücretini bütün yakınlarına veren bir anlayış, yıllarca devlet için çalışmış, emekli olduğunda rahat etmesi gerekirken ondan kuruşlar esirgenmesi, tek taraflı sosyal devlet anlayışını ortaya çıkarmaktadır. Gerçi bu haksızlıklar önceki dönemde çoğalmıştı günümüzde bu makas azalmış gözükmektedir. Fakat yinede on yıldır iktidarda olan bir partinin bunu halletmemesi yadırganacak bir olay olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal devlet bütün tarafların gözetildiği, çalışanı, çalışmayan bütün vatandaşı göz önünde bulunduran bir anlayış olarak kendisini göstermesi gerekmektedir.

Memurunu, işçisini, emeklisini, özürlüsünü, kısacası bütün kesimleri düşünmesi gerekmektedir. Bağkur emeklisi 600 milyon alırken aynı parayı özürlü bakımına vermesi, 25 yıl prim yatırana bir anlamda haksızlık olarak gözükmektedir. Halbuki özürlünün bakımı için asgari geçim indirimi vermesi gerekirken aynısından daha fazlasını emeklisine ve çalışanına da % 3 ‘lerle avutmaması gerekmektedir. Bütün dengeleri gözeten, vergiyi azaltan, siyasi istekleri olumlu bir şekilde karşılayan, insanca yaşamayı temelleştiren, baskıları ortadan kaldıran, sosyal adaleti yaygınlaştıran bir anlayış ile memnun bir vatandaşlık oluşturulmuş olunur.

Devleti sadece göstermelik uygulamalardan öteye gidemeyen, çetelerle dolu bir tablo ortaya koyan, vatandaşını kendisinden bıktıran, her şeyin temelinde vatandaşı temel alan, bireyi öne doğru çıkaran bir anlayış devlete hakim kılınmalıdır. Bu da yapılırken, sınıflar ve zümreler oluşturulmadan, bütün halka yayılan, dinden soyutlanmış, milliyetten arındırılmış, bütün kültürlerin yerel bölgelerde hakim oldukları bir anlayışın hakim kılınması gerekmektedir.

Anayasa yapılırken temelde bireyi merkez olarak alan, devleti de bireye hizmet eden güçlü bir hukuki kadro olarak telakki eden bir anlayış ile oluşumlar sağlanmağı sürece gerçek anlamda vatandaşın devletten memnun olduğu bir düzen tesis edilememiş olur.

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..