Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Aralık '21

 
Kategori
Siyaset
 

Devlet

Covid-19 salgını devlet olgusuna bakışımızı tekrardan gözden geçirmemize neden odu. Modern devletlerin doğuşu ve ulus devletler, on beşinci ve on altıncı yüzyıla tekabül eder.

Devletin tanımına baktığımızda…

Wikipedia internet sözlüğünde devlet şöyle tanımlanmış:

[Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.]

Kısaca devlet, insanoğlunun en üst seviyede örgütlenmesidir. Bu bağlamda, devlet olgusunu bütünleyen faktörlere baktığımızda, “millet/halk”, “toprak”, “vatan” gibi unsurları görürüz.

Devlet olgusuna bakarken, egemenlik, mülkiyet ve toplum içindeki farklılaşma gelişmelerini göz önünde tutmak gerekecektir. Avcılık ve göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçiş, tarım toplumlarının ortaya çıkması, üretilen hasılanın zaptedilmesi ve ailenin genişlemesiyle beraber “özel mülkiyet” anlayışının, örgütlenmeyi zorunlu kılması gibi tarihsel merhaleler çerçevesinde, insanlık devlet düzeyine erişmiştir.

Bu bağlamda, toplumumuz içinde çok fazla karmaşaya neden olan “hükümet” ile “devlet” farkına, Wikipedia internet ansiklopedisi şöyle değinmiş:

- Devlet, hükûmetten daha geniştir. Hükûmet ise devletin bir parçasıdır.

- Devlet, devamlı ve süreklidir. Hükûmet ise geçicidir, kısa ömürlüdür.

- Hükûmet, devlet otoritesinin işletilmesini sağlayan bir araçtır. Hükûmet sadece devletin beyni olma görevindedir.

- Devlet, kişisel olmayan bir otoritedir. Memurlar bürokratik usullere göre işe alınır ve görevliler, hükûmetin ideolojik isteklerine duyarsız olacak şekilde seçilir.

- Devlet, ortak iyiyi ve genel iradeyi temsil etmeye çalışır. Fakat hükûmet ise belli ideolojileri temsil eder.

Kısacası, hükümetler gelip geçici olup, aslolan devletlerin bakiliğidir. Hükümetler, yürütme gücünü, devlet mekanizması içinde yasalara bağlı olarak işletirler.

Ara sıra yazınsal eserler arasında rast geliriz/gelmişizdir… Devletin “varlığını” sorgulayan yazımlara… Öte yandan yine devlet tiplerinin de geçerliliği dönem dönem tartışılmıştır.

Olay, daha çok küresel elitlerin muhayyelesi çerçevesinde insanların dikkatlerini çekmek için biraz da kasıtlı olarak gündeme pişirilip pişirilip getirilir.

Zaten emperyalizmin, 21.yüzyıl içinde yenidünya düzeni içinde uluslara-milletlere layık gördüğü “devletsizleşmedir.” Emperyalizm sömürü düzenini devam ettirebilmek adına ve hegemonyasını dayatabilmek için, genellikle yumuşak güç kullanma yoluna gitmiştir.

Afganistan’da, Irak’ta sergilenenler de esasında bir tiyatroydu. 2000’li yıllarla beraber yeniden düzenlenen küresel siyaset sistemi, sömürüyü devam ettirebilmek için önünde en büyük engel olarak “ulus devletleri” görüyordu.

Yenidünya düzeninde olan-biteni anlamak için cihan-ı allame olmaya gerek yok. 1989 yılı ile 1991 yılı içinde cereyan eden gelişmeler; Berlin Duvarı’nın yıkılması ve SSCB’nin devrilmesi, sonrasında boşlukta kalan Batı Dünyası, bir karşıtlık üzerine bina edilen politik düzenin dolayısıyla bir “düşman üretiminin” sağlanması adına “küreselleşme” rüzgârıyla tüm dünyanın “ruhsuzlaştırılması” operasyonu…

Çok uzatmaya gerek yok. Covid-19 salgını belki de tek devlet idealinin hayata geçirilmesi için bir fırsat olarak kullanılmak istenmektedir. Neden ulus devletler? Ulus devletlerin, “vatan”, “millet”, “devlet”, “toprak” kavramlarına verdikleri değer ve bunun bu devlet yurttaşlarında uyandırdığı şuur, emperyalist baronların işlerine gelmemesidir. Ulus devletler, çoğunlukla üniter yapıda tesis edildiğinden, özellikle kadim bir medeniyetten de geliyorlarsa, yönetme tecrübelerinin öyle üçüncü dünya ülkeleriyle kıyaslanamayacak kadar köklü olması…

Dikkat ederseniz emperyalist zalimlerin, gözlerini diktikleri coğrafyalarda hedef aldıkları ülkeler daha çok “ulus devletler”. Tabii hâlen kabile topluluğunu aşamamış ülkeleri bu nitelemeden azade tutmak gerekir.

Önümüzdeki dönemlerde devletlerin insanların hareket serbestisini ve özgürlüklerini genişletmesi veya demokratik olmayan yönetim biçimlerine kayarak, insanlara hayatı zindan mı edecekleri ekseninde gelişmeler yaşayabiliriz.

Ki bunun gerçekleşmesi sanırım sürpriz de olmaz.

Ulus Devletlerin önündeki en büyük açmaz:

Emperyalizmin bitmek bilmeyen tüketme ve yok etme güdüsü!   

 

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..