Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Devletin Kıbrıs politikasını biliyor muyuz?

Devletin Kıbrıs politikasını biliyor muyuz?
 

Gece yarısı gürültülerle uyandık. Sokakta bir şeyler oluyordu. Ben henüz 5,5 yaşındaydım. İstanbul'da Galata Kulesi'nden iki önceki sokakta oturuyorduk. O gece annemle evde yalnızdık. Babam bir işi için memlekete gitmişti galiba...

Ben çocukça bir korku içindeyken annem benden daha çok korkmuştu sanki. Bir taraftan ne olduğunu anlayamadığı bir garip olay, bir taraftan korumak zorunda olduğu küçücük bir çocuk (ben), bir taraftan da babamın evde olmamasından kaynaklanan yalnızlık duygusu...

Sadece eşiyle ayakta durabilen bir köylü kadını için bundan daha vahim bir durum olamazdı herhalde...

Korkuyla pencereye doğru gittiğimiz zaman, ellerinde kazma, kürek, balta, balyoz, demir kazık gibi tahrip edici âletler bulunan grupların, bütün dükkanların kepenklerini kırdığını, camları tuz-buz ettiğini gördük. Dehşet verici manzara karşısında dilimiz damağımız kurumuş, nutkumuz tutulmuştu.

Bütün binaların pencerelerinde insanlar korku dolu gözlerle sokağa bakıp ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlardı. Alt kattaki komşular da uyanmış, korkacağımızı düşünerek bize gelmişlerdi.

O zamanlar Beyoğlu, Galata, Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkların çoğunlukta olduğu semtlerdi. Bizim oturduğumuz evin dışında bütün komşularımız gayri müslimdi.

1955 yılının sonbaharında yaşadığımız bu korku dolu gecenin adı, 6-7 Eylül Olaylarıydı. Meğersem Kıbrıs görüşmelerinin yapıldığı o günlerde, Selanik'te Atatürk'ün doğduğu eve bomba atıldığı haberi yayılmış bu vesileyle misilleme olarak "gençler" Rumlar'ın dükkanlarına zarar veriyorlarmış...

Türk olduğumuz halde evimizde Türk bayrağı yoktu. Ama bizim dışımızdaki bütün evlerde oturanlar (azınlıklar) balkonlarına Türk bayrağı asarak, zaman zaman geçen saldırgan grupları da alkışlayarak, bu geceyi zarar görmeden, yara almadan atlatmaya çalışıyorlardı.

O yaşlarda insanın aklında her olay kalmaz biliyorsunuz. Ama benim için unutulacak gibi değildi. Böylece Kıbırıs adını da ilk kez duymuş ve öğrenmiştim. Dış politikayla ilgili kulağıma giren ilk bilgiler de bunlar olmuştu.

1964 yılında Kıbrıs'a yapılan bir harekâtta şehit düşen pilotumuz Cengiz Topel'in Sultanahmet'teki muhteşem cenaze törenine de, gözü yaşlı bir ortaokul öğrencisi olarak katıldım.

1974 yılında Ecevit'in başbakanlığı döneminde yapılan ve Necmettin Erbakan'la sürekli aralarında bir polemik konusu olan "Kıbrıs Barış Harekâtı"nın sonuçlarını, yaşı benden küçük olanlar da biliyorlar.

Elli yıldır Kıbrıs problemini yaşayan okumuş yazmış cinsinden bir vatandaşım. Ülkemde hiçbir sorunun çözüldüğünü görmediğim gibi bu süre içinde Kıbrıs sorununun çözümüyle ilgili bir gelişmeye de şahit olmadım.

Politika zatan pek anladığım bir olay değil. Dış politikaya ise aklım hiç ermiyor. Devletimizin Kıbrıs politikasının ne olduğunu da anlamış değilim. Elli yıldır hiç gelişmeyen bir politika, kime yarar sağlıyor diye de merak ediyorum.

Devletin birinci derecedeki görevlerinden biri, ülkesinde huzurlu insanların güven içinde yaşamasını sağlamaktır zannediyorum. Ekonomik şartlarla desteklenmedikçe, bu huzur ve güven duygusunun varlığıyla yokluğu da pek farketmiyor ya...

Bir vatandaş olarak bu politakadan ben, sen, o, biz nasıl etkilendik acaba, bir fikriniz var mı? Bu politika cidden bizim yararımıza mı? Yararımızaysa, hani nerde bu yararlar, niye görmüyoruz? Zararımızaysa, niye hâlâ bu politikada ısrar ediyoruz? Sonra bu politikayı tesbit ederken devlet vatandaşının görüşünü sordu mu?

Ben de neler saçmalıyorum. Kıbrıs'la ilgili bir karar alırken hükümet Genel Kurmay'a, cumhurbaşkanlığına bilgi vermiyor, görüş sormuyor da, koskoca devlet bu konuda nasıl bir politika tesbit edeceğini bana mı soracak?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..