Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '08

 
Kategori
Haftasonu
 

Devrek/Aksu yaylası

Devrek/Aksu yaylası
 

Aksu yaylası şenliği .alıntı:Devrek kaymakamlığı


Hafta sonu doğa yürüyüşü parkurumuz olan Aksu yaylası gezisinden, akşam yedide eve döndüm... Döndüm diyorum çünkü bu kez yalnız katıldım... Dün akşamki fırtına ve yağmurdan sonra eşim, ’’artık gidilmez... Çamurdur... Soğuktur... Falan filan diyerek daha akşamdan kararı kılmıştı gitmemek için.

Sabah oldu... Bir baktım bulutlar kümeleşmiş, güneş pırılpırıl parlıyor.

Ortalık süt liman. Akşamki fırtınadan eser yok.’ ’Hadi bey gidelim, bak hava güzel, bozacak gibi de değil’’ dediysem de ikna edemedim. Tös tös tekrar yatağıma dönecekken birden’’ hazırlan hadi Gülden, tam on dakikan var... En iyisi habersizce çık git sen, yoksa gitmediğin için bu gün evde neşesiz olacaksın‘’ dedim ve aynen bu düşüncemi uygulayıp, kızıma da... Eşime de haber vermeden sabahın sekizinde apar, topar hazırlanıp evden çıktım.

Mahalleden saatli kalkan belediye otobüsüne zar zor yetişip, çarşıda bizi bekleyen gezi otobüsüne bindiğimde bu geziyi kaçırmadığıma çok sevindim. Aceleden yanıma cep telefonumu almayı da unutmuşum... O yüzden ‘’ben gidiyorum’’ diye de arayamadım.

Benim, evde olmadığım anlaşıldığındaysa biz Devrek yoluna çoktan koyulmuşuz bile. Eşim ‘’kahvaltı hazır’’ diye seslenip, cevap alamayınca da ‘’her halde bana gücendi şunun gönlünü bir alayım hele ‘’diyerek üst kata çıkmış, birde bakmış ki, ben yokum ;))

Otobüse girer girmez olayı herkese duyurdum. ’’Mehmet nerde ‘’diye kimse sormadan anlatayım dedim. Bayıldılar kaçış hikayeme. Kadınlar’’eve dönünce eşin sana kızmaz mı ?’’ diye sorduklarında, ‘’o zaten gelmediğine çoktan pişman oldu, iyi ki gitmiş diye düşünüyordur valla ‘’dedim.

Sabah, 0011de Devrek’in bir beldesi olan Eyercik’iin son mahallesinde otobüsten indik. Eğercik’e Zonguldak-Ankara Karayolu üzerinden, Yedigöller sapığından ulaşılıyor... Bu yolun yaklaşık 72 km olduğu söylendi. Otobüste 35 kişiydik.

Hava durumuna bakıp da kar yağacak sananlar gelmediğinden, bu kez sayımız azdı.

Böylesi iyi de oldu. Gideceğimiz yere daha çabuk ulaştık. Kimi önden hızlı gidiyor, kimi arkada kalıyor... Arada bir rehberin ‘’bekleyin’’uyarısıyla toparlanıncaya kadar yavaş ilerleniyor...

Zonguldak’tan çıkışımızın iki saat sonrasında yürüyüşümüz başlamış oldu... Dağa çıkmadan, önce bir kahvede sıcak bir çay içtik, dönüşte almak üzere köy ekmeği ısmarlamayı da unutmadık. Kendi ekmeğini köy fırınlarda pişiren Eğercik’lilerin bu ekmeği, Devrek bastonu kadar meşhurdur... Lahana yaprağı üzerine serilerek pişiriliyor. Tarlalar nasılsa lahana doluydu... Gözümüz kalmış olsa da, doğrusu istemeye utandık .( keşke bir satan olsaydı da alsaydık..)

Malum, orada yaşayanların çoğunun bir ayağı Avrupa ülkelerinde olunca göze yansıyan şeyler iyi yönde oluyor... Evleri, camisi, çarşı meydanı bakımlı ve güzeldi.. Sayıları azalmış olsada, ağaç arası tuğla evler hala ayaktaydı... Eğecik’ten yukarı çıkışımızda gördüğümüz, Çinsetti’ne benzeyen kayalıklarsa oldukça ilginçti...(Dikkatinize)

İki buçuk saat sürekli yukarı doğru orman içlerinden yürüdük. Geceki fırtınanın koparıp attığı yosunlu, kuru dallara, yaprak yığınlarına basa, basa yol aldık.

Ağaçların yüksekliği, sıklığı altında, sıralanmış karıncalar gibiydik. Rastladığımız tek kaynaktan kanasıya su içtik. Dallarından döngel (muşmula) meyvesini toplayıp yedik.

Mola yerine geldiğimizdeyse zirveye çıkılmayacağı söylenince de, bazılarımız’’ buraya kadar geldik, yukarı çıkmadan gidilmez’’ diye itiraz etti. İsteyenlerin bir rehber eşliğinde çıkabileceği söylenince de, ben dahil yedi kişi dinlenmeye fırsat bulmadan, yine bayır yukarı yarım saatten fazla yürüyerek zirveye çıktık ve geride kalanlar henüz kalkmaya hazırlanırlarken de, nefes nefese geri döndük...

Çıktığımız bu yerde yayla şenlikleri yapıldığı için araba yolu kullanılır haldeydi. Fırtına nedeniyle devrilen koca ağaçlar, onları kesecek testereleri bekliyordu.

Zirvenin adı, Aksu yaylasıydı ve Eğercik’ den yaklaşık 4 km mesafede uzaklıkta olan dik bir tepeydi.. buradan bakınca, Bolu dağlarından daha yüksek duruyordu.

Manzara muhteşemdi... Dağların tepeleri karla kaplıydı ve hiç sis olmadığından berrak bir şekilde her şey, ayağımızın dibinde gibi görünüyordu. Zonguldak’ın, düzlüğü hiç sevmeyen doğal yapısına çok yakışan bu tepelerden aşağıya bakma şansını yakalamak da, muhteşem bir duyguydu... Aksu yaylası, temiz hava almak ve stresden uzaklaşmak için birebir doğrusu. Gelmeyenlere, kara bastığımızı, çam ağaçlarının dantel güzelliğindeki hallerini anlata anlata bitiremedik.

Ormanlarda ekseri sarı çam, kara çam, meşe ve az rastlanılan bir çam türü olan... Ağacını da ilk defa zirveye çıkarken görmüş oldum. Ağaç, kargaların dışkısından çıkan tohumun toprağa düştüğü yerde bitip büyüyormuş...(adını şimdilik unuttum, bilen varsa yorumunda bir zahmet yazarsa sevinirim)

Eğercik’e döndüğümzde hava henüz kararıyordu, saatimiz akşamın beşindeydi..

Ekmeklerimizi aldık... Sıcak bir çay daha içtik ve yola koyulduk... Şarkılar, türküler eşliğinde Zonguldak’a vardık.

Merak etmeyin, aynen dediğim gibi oldu.

Bey ‘’iyi ki gitmişsin, gitmediğime sonra bende pişman oldum’’dedi.

(Zirvedeki resmi bana gönderen, Karaelmas Ünüversitesi halk sağlığı öğretim görevlisi sayın: Mehmet Ali Kurcer'e çok teşekkür ederim. Malesef fotoğraf makinamdaki pillerin bittiğini otobüste fark ettim... Üç resmin dışında hiç resim çekemeden geldim.)

fotolar:
ı.Eğercik
2.Eğercik köy ekmeği
3.Kuru dallardaki yosun
4.Aksu yaylası zirvesi.

 
Toplam blog
: 285
: 1333
Kayıt tarihi
: 09.12.06
 
 

Zonguldak doğumluyum. AÖF Mezunu olup, üç çocuk annesiyim. İki de torunum var. Şiir, doğa yürüyüş..