Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '17

 
Kategori
Dil Eğitimi
 

Deyimler ve öyküleri (3)

DEYİMLER VE ÖYKÜLERİ (3)

Sevgili Dostlar verdiğimi sözde durarak “Deyimler ve Öyküleri”  dizisinin üçüncüsünü bilginize sunuyorum.

Birincisini ve ikincisini okuyanlar beğendiklerini ve devam etmemi istedikleri için arada bir günün sinir bozucu gündeminden sizi uzaklaştırıp beyninizi dinlendirebiliyor ve dağarcığınıza bir bilgi aktarabiliyorsam ne mutlu bana.

Keyifli okumalar.

İşte deyimlerimiz… 24.05.2017

Gündüz AKGÜL

Emekli Cumhuriyet Savcısı

*LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ

Rivayete göre bir zamanlar İstanbul'da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı varmış. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya'dan getirttiği peynirleri İstanbul'da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir'e gönderirmiş. İzmir'de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, "Hele peynirler sağ salim varsın, istediğin parayı fazla, fazla veririm," diye vaatlerde bulunurmuş.

Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir'e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş:

“Efendi, tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masrafım var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu'nu bile dönmem.”

Aksi Yusuf her zamanki gibi,

“Hele peynirler salimen varsın...”demeye başlar başlamaz gemici:

“Efendi, lâfla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım.”

Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş:

“Lâfla peynir gemisi yürümez ha!”

 *ŞAPA  OTURMAK

Kızıldeniz’in eski bir adı Şap Denizi imiş. Mercana benzeyen beyaz taşlar bu denizden getirilirmiş. Bu taşlar su altında hacimlerini büyüterek yayılır ve gemiler için tehlike oluşturur.

Seyir haritalarında normal gösterilen yerlerde bu şap kayaları büyüdükleri için tehlikelere neden olurmuş. Eskiden hacca gemiyle giden hacı adayları için en sık başa gelen en önemli tehlike buymuş. Hacı bekleyen ahali "İnşallah bizimkiler şapa oturmaz" deyip dua ederlermiş.

 *PÜF NOKTASI

Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:

- Sen daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor dermiş.

Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır.

-Usta, sana demedim mi evladım, sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin.

Bu sanatın bir püf noktası vardır diyen usta tezgâha bir miktar çamur koyar ve haydi, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim der.

Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.

Her sanatın incelik gereken nazik kısmına da o günden sonra püf noktası denilmeye başlanır.

Kaynak: Çeşitli internet siteleri.

 
Toplam blog
: 310
: 504
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

Adaletin mülkün temeli olduğuna inanarak 32 yıl adalet görevini yaptığım için mutluyum ..