Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '17

 
Kategori
Komşuluk
 

Diamante, yaşlı, yalnız bir Musevi kadın: Başkaları için yaşadığı ömrünün sonunda...

Spor ayakkabı kutularının birinde, "abla"nın eline bir New Age kaseti takılır; Andreas Vollenweider,“abla”nın liste başı kasetlerinden Dancing with the Lion… Güzelim parçanın tınısı, Osmanbey’de Karakol’un bulunduğu caddeyi diklemesine kesip Bomonti’ye inen sokaklardan biri üzerindeki, işyeri anılarıyla yüklü; aralarında “abla”nın unutamadığı bir yüz: Diamante!

Diamante, yaşlı, yalnız bir Musevi kadın; “abla”nın şefi olduğu grafik atölyesinin altındaki bodrum katta oturur. Öğlene/akşama doğru, belden kuşaklı kalın triko sabahlığı, ince beyaz uzun saç örgüsü kıvırıp yaptığı topuzu ve çok kalın camlı gözlüğüyle atölyenin kapısında belirir. Sessizce içeri süzülür, “abla”nın masası önündeki sehpanın iki yanındaki koltuklardan birine ilişir; ajansın üst düzey kadrosu bir üst kattadır ama o yine de biri var mı? diye bakınır, çocuklardan biri çay, diğeri galeta ikram eder. Diamante uzanır sehpa üzerindeki dergilerden birini alır, burnuna dayar, arka kapaktaki mavisiyle ünlü sigara reklamını uzuuuun uzun inceler ve “abla”ya "yaşıyorlar hanım" der, "yaşıyorlar!"

Arada Fransızca konuşarak sesinde sitem, gençliğinde, zengin ailelerin çocuklarına dadılık yaptığı eski debdebeli günlerini anlatır. Sonrasında sırayla hasta anne ve babasına bakar, ölümlerinden sonra İsrail bağımsız bir devlet olduğunda da, gidenlere "benim orada kimsem yok ki!" deyip katılmaz.

Bir ara hastalanıp ortadan kaybolur. Döndüğünde “abla”nın "Böyle bir başına zor olmuyor mu Diamante, sizinkilerin bir organizasyonu, bir düşkünler evi yok mu?" sorusuna, "Dövüyorlar hanım," diye cevap verir, "çok dövüyorlar."

Bir gün, geçmiş zaman “abla” hatırlamaz, dairesine inip bir şeye bakmalarını rica eder; bir gelişinde de kulağına eğildiği "abla"ya kısmet bulduğunu müjdeler "bak hanım" der, "sanatı da var elinde, marangoz...". Bir başka gün, son görüşmeleri, elinde bir tepsi pirinçle gelir, "gözüm görmüyor hanım" der, "şuna bir baksan!"

Gün boyu delice tempoda çalışmak yetmezmiş gibi gece 03:30’lara sarkmış fazla mesaiyle başları belâda grafik ekiple, iş emirlerini zamanında sonuçlandırmaya savaşan “abla” demek ister ki!

Denecek bir şey yok; "Burası bir iş yeri!" demeye gerek yok, bu gün ışığı kadar açık. Diamante, yaşlı, yalnız bir Musevi kadın. Başkaları için yaşadığı ömrünün sonunda yakınlığa, dostluğa, bir çift söze ihtiyacı var. Bu gün ışığından daha açık.

İşyeri iflâs eder, “abla” için dört buçuk ay sürecek işsizlik dönemi başlar; her biri bir başka yere dağılan ekipten biri Bomonti’ye inen bir başka sokakta oturuyor olmasa çoook sonra duydukları Diamante’nin ölümünden hiç haberleri olmayacak.

 
Toplam blog
: 591
: 63
Kayıt tarihi
: 27.07.15
 
 

İstanbul'da 20 yıldan fazla, tasarımcı grafiker olarak çalışırken bir kız çocuğu da yetiştiren "a..