Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Didim

Didim
 

Apollon Tapınağı...


Bu sene rotamız Didim.

İstanbul’dan otobüsle 13 saat süren yorucu yol güzergâhına aldırmadan, sadece deniz ve kumu hayal ederek geçirdim son mesai gününü de. Bir sene boyunca hayalini kurduğumuz, huzuru orada yakalayacağımızı umduğumuz tatil kadromuzla düştük yollara. Deniz ve mehtap bizi bekliyordu ve kim bilir hangi sürprizler…

Tatilin havası, denizin kokusu tüm stresimizden uzaklaştırdı bizi.

Sahili turladık önce.

Altınkum’un harika plajı, berrak denizi, düz alanda yerleşimi olması, belediye hizmetlerinin her yere ulaşması dikkati çekiyor hemen.

Kumsal olabildiğine geniş ve tek bir çakıl tanesine bile rastlamak neredeyse imkânsız. Adı üzerinde Altunkum. Altın sarısı incecik kumları ile bütünleşen plaj tarifsiz bir güzellik sergiliyor.

Deniz mavinin en güzel tonuna hâkim büyük bir havuz misali, ipek çarşaf gibi uzanmış kumsala. Kumsaldan oldukça uzaklarda denizin derinleştiğini görebiliyorsunuz. Deniz suyuna alışmak zor olmuyor. 40 derece güneşin altında yanan teninize önce biraz nefes aldırıyor egenin tuzlu suyu sonra sizinle bütünleşiyor…

Önemli olan bu kalabalık arasında yalnızlığa alışmak.

İnsanları nedense biraz soğuk. Bir tatlı tebessüm eksik gibi geldi bana dudaklarda. Oysa öyle alışkınız ki tatil yörelerinde kurulan sıcacık samimi hoş sohbetlere. Burada kurmak biraz zor, kentleşmeye dönük bir yüzü var Didim'in.

Kumsalda havlu atacak yer yok. Hani iğne atsan yere düşmez derler ya, bu tatil beldesi için tam da yerinde bir deyim. Serçe parmağınızı kaldırsanız bir çocuğa ya da bir İngiliz’e çarpıyorsunuz. Belde de çoğunlukla İngilizler ve çocuklu aileler var. Denizin derin olmamasından dolayı sanırım çocuklu ailelerin tercihi durumuna gelmiş Altınkum. Beldeye genel olarak şöyle bir bakınca kendini İngilizlere ve betonlaşmaya teslim etmiş gibi görünüyor. Bu aşırı kalabalık beldenin bakir havasını tamamıyla bozmuş durumda. Geriye doğadan deniz, kumsal ve güneş arta kalmış gibi.

Temmuz sonları için oldukça riskli bir seçim olduğunu, öğle saatlerinde sahilde dolaşırken sıcaktan buharlaşmaya yüz tuttuğum anlarda anladım. Sıcaklığın 40 dereceyi geçtiğini görmek mümkün. Buna rağmen hiç terlemiyorsunuz. Nem neredeyse hissedilmiyor.

Sahilden kalkan tekne turlarını kaçırmamanızı önemle tavsiye edebilirim.

Tarihsel dokusunun mükemmelliğini hava sıcaklığından dolayı yakından göremedik. Güneşin batışına yakın saatlerde gittiğimiz tarihi yerler ne yazık ki Saat 19.00 itibariyle kapanmışlar.

Gece eğlenceleri de biraların tokuşturulduğu barlardan ve diskolardan ibaret.

İstanbul’dan uzaklarda, deniz manzaralı balkonumda hafif bir esinti ruhumu esir alıyor bu sabah. Tatil güncemin yaprakları yavaş yavaş doluyor. Gözlerimi kapadığım da İstanbul’un vapur çığlıkları ve martıların sesi kulaklarımda yankılanıyor. Bekle beni diyorum, elbet geleceğim…

 
Toplam blog
: 106
: 1384
Kayıt tarihi
: 21.02.07
 
 

Bir yaz gecesi hatırasıyım. Haziran doğumluyum. Bilirler haziran doğumlular. Hele ki haziranın tam..