Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Diğer yarım

Diğer yarım
 

viyana resmi


Son mektubunda eski anılarından bahsetmişti hep.Komşuların bahçesinden erik çalışımızı, bilye oynayışımızı, o güzel bahardan kalma çiçek kokan akşamları, birbirimiz için seçtiğimiz ve gecelerce kaymasını beklediğimiz yıldızları, hepsini, her şeyi…Ve en sonuna beni ne kadar sevdiğini, hiçbir şeyin bizi ayırmadığını ve ayıramayacağını yazmıştı.Ne olursa olsun mutlu olmamı istediğinden , beni çok özlediğinden söz etmişti.Bu mektubun hüzün koktuğu belliydi , ancak anlayamamıştım veda cümleleri olduğunu.Babası mektubu alışımdan iki gün sonra telefon etmişti.Bana bir şey bırakmıştı dediğine göre.Bıraktığı şey neydi?Ürpertici soğuk yüzü mü son kez göreceğim , yoksa hiçbir zaman dolmayacak derin boşluğu muydu?Ölüm gerçekte kime acı çektiriyor?Ölene mi, kalana mı?

Yüreğimi kaplayan hüzün ve merakla onu benden alan şehre, Viyana’ya gitmeye karar vermiştim.Yolculuk beni sıkmıştı.Bütün gün uyumuştum.Viyana’ya geldiğimizde başımı kaldırıp iki kez kuşattığımız ama bir türlü fethedemediğimiz şehre baktım.Kentin en yüksek kesimi olan Wienerwald tepeleri gittikçe daha da yükseliyor sanki önüme engeller koyuyordu.Biz her ne kadar Viyana’yı fethedemesek de, Viyana onun kalbini fethetmiş olmalıydı ki yıllardır Türkiye ye dönmüyordu.

Sanki bu şehir de anlamıştı, fark etmişti yokluğunu.Gözlerimde yaşlarla otobüsün camından kasvet çökmüş Viyana sokaklarına baktım.İki yanı ağaçlı kalabalık Ring caddesinde onunla yürüyüşe çıktığımızı hayal ettim birden.İşte o zaman daha çok burkuldu içim.Yıllar önce burada yaşamış Mozart ve Bethoven ‘ın tınıları vardı kulağımda.Sanki kemanından çıkan acıklı inilti, piyanosunun sesi beni alıp başka diyarlara götürmüştü .Otobüsün durduğunu bile fark etmemiştim.Bütün Viyana ‘yı, tüm yaşadıklarını bana yazdığı mektuplarına sığdırmıştı bense memleket kokusunu sindirmiştim mektuplarıma.

Sokak kahveleriyle dolu bu şehirde bir tek Türk kahvesini özlemiyordu belki de , ama bizimkinin yerini tutamazdı elbet.Beni de özlemişti besbelliydi mektuplarından.Şimdi gözlerim onu arıyordu bu şehirde , sanki ruhu hala bu sokaklarda yürüyordu benimle.Her pazar Hristiyanların ibadet göçü yaptığı aziz Stephan Katedralini gösteriyordu parmağıyla.Hafburg Sarayını gezerken, Viyana Devlet Operasında müzik dinlerken yanımda hep o vardı sanki.Kendimi ancak böyle avutuyordum işte.

Bana bıraktığı emaneti gidip almam gerekiyordu .Fakat ben bunu olabildiğince erteliyordum.O matem havası içimi ürpertiyordu.Onun geride bıraktığı odasına evine gittiğimde beni karşılayacak olan o boşluktan korkuyordum.Keşke onu son kez görebilseydim.

Belki de çoğu kişinin gezip görmek istediği bu şehir bana yalnızlık duygusundan başka bir şey vermiyordu.Hele de Viyana hayvanat bahçesinin hikayesini dinlediğimde daha da iyi anladım .İmparatoriçe Maria Theresa’nın kaleyi çevreleyen yemyeşil bahçelerde çocukları için kurdurduğu hayvanat bahçesi sonradan geliştirilerek Viyana hayvanat bahçesi haline gelmişti.Bunları dinlerken bile birden gözümün önüne ben , o ve yaşasaydı tıpkı bu bahçedeki gibi oynayacak olan neşeli çocuklarımızın o şen sesleri geldi.

Artık zamanı gelmişti.Oraya gitmeli ve bana bıraktığına bakmalıydım.Evi bulmam zor olmamıştı.Ailesi de en az benim kadar üzgündü.

Boğazımda öyle bir düğüm olmuştu ki ne ağlayabiliyordum ne de nefes alabiliyordum.Ta ki bana bıraktığı notu görünceye kadar.İşte o zaman gözyaşlarımı tutamadım.Bana yatağının yanındaki komidinin çekmecesini açmamı yazmıştı.Dediğini yaptım.Çekmecede benim için bir zarf ve hediye paketi vardı.Artık iyice boşalmıştım.Öleceğini önceden biliyordu, yazmıştı.Pakette ise bir zincir ve zincirin ucunda da ona yıllar önce verdiğim kalbin yarısı duruyordu.Notta ise:”zamanı gelince bu kalbi tekrar bana getir olur mu?” yazıyordu…

 
Toplam blog
: 9
: 414
Kayıt tarihi
: 30.12.07
 
 

1988 Ankara doğumluyum. Üniversite öğrencisiyim. Endüstri mühendisliği bölümündeokuyorum. ..