Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Dikkat! sevgi cimrisi olmamak lazım...

Dikkat! sevgi cimrisi olmamak lazım...
 

Yanılmıyorsam cumartesi gecesi TRT-2’deydi, konuk Doğan Cüceloğlu’ydu. Doğan Cüceloğlu yani psikoloji dalında Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli bilim insanlarından biri.

Çocukluğundan başlayarak tüm hayatının dobra dobra anlattığı bir röportajı içeriyordu televizyon programı. Röportajda çok dikkatimi çeken bölümler oldu. 

Örneğin Doğan Cüceloğlu, babasının ona kızmasından dolayı fırça yemesine sebep olan (kendi tabiriydi bu) eşeklerini bir gün susuz bırakmıştı. Ve o anı hatırladığından ağlamamak için harcadığı çabayı görmenizi isterdim. Ve diyordu ki Doğan Cüceloğlu; “Eğer beni affedeceğini bilsem ve beni affetmesi için buradan Bolu’ya kadar yaya yürümemi istese seve seve yürüyerek giderim.” Bir gün susuz bıraktığı bir hayvana (eşeğe) karşı yaşadığı pişmanlığın boyutu ne kadar büyük değil mi?

Aile fertleri arasındaki ilişkileri hakkında verdiği bilgilerde çok çarpıcıydı. Mesela; dokuz kardeş olduklarını, geçmişi düşündüğünde babasıyla baş başa geçirdiği bir beş dakikalık bir anısının bile olmadığını, babasının kendilerine bir kez bile sevgiyi hissettirmediğini fakat vefatına müteakip, babasının her çocuğu için ayrı ayrı bir günlük tuttuğunun ortaya çıktığını, bunun kendisi çok şaşırttığını söylüyordu. Hele de babasının, kendisi için tuttuğu günlükte okuduğu sevgi dolu cümleler kendisinde birer şok etkisi oluşturmuştu.

Çok uzun bir programdı. Her dakikası ayrı bir yazı konusu olacak kadar önemliydi. Fakat kendisiyle ilgili yaptığı tespit daha da dikkat çekiciydi. Diyordu ki; “Ben kötü bir insan değilim, iyi bir insanım fakat ben hayatımda çok kötü şeyler yaptım. Babamdan göremediğim ilgi ve sevginin tezahürü olsa gerek bende çocuklarıma karşı ilgi ve sevgisizdim. İyi bir koca ve iyi bir baba olamadım. Ne zaman ki, bunu fark ettim. Kendi hatalarımı ve yanlışlarımı düzeltme şansını da kaybetmiştim. İşte o zaman konferanslar, kitaplar, televizyon programları benim hayatıma girdi. Çünkü, benim yaşadığım pişmanlıkları birileri daha yaşamasın istedim”

Doğan Cüceloğlu, psikoloji dalında ortak bir akademik çalışma için gittiği Amerika’da daha sonrasında doktorası için kalmış, akabinde Amerikalı biriyle evlenmiş ve üç çocuğu olmuştu.

Yani, ünlü psikolog Doğan Cüceloğlu iç dünyasında yaşadığı pişmanlıklardan dem vuruyor, bir nevi kendisini seyreden, okuyan, dinleyen insanlara bu pişmanlıkları kendilerinin de yaşamaması için adeta haykırıyordu...

Bu seyrettiğim röportajın üç gün sonrasında; Aralık ayının son haftasında, Edirne’ye bir konferans için gelmiş olan Yavuz Bahadıroğlu’nun konferansına gittiğimde, konferans sonrası alıp imzalattığım birkaç kitap arasındaki “Gülü Arayan Adam” isimli kitabı okumaya başlamıştım. O kitapta da bir bölüm beni çok etkilemişti.

İtiraf” başlığındaki bu bölüm, elli küsür yıllık eşini kaybetmiş adamın o an yaşadığı pişmanlıkları işliyordu.. Eşinin cenazesinin ardından (fısıldayarak) sıraladığı birbirinden güzel sevgi sözcüklerini okuyordum. İşin en acı boyutu ise bu adamın, elli küsürlük hanımına yaşarken bir kez bile sevgi içerikli bir cümleyi kurmamış olmasıydı. 

Yaşarken ona karşı hep fevri ve ketum davranmış olan adam, şimdi ölen hanımının cenazesinin ardından yürürken ona; “Seni seviyorum bebeğim”, “Seni seviyorum güzeller güzeli”, “Seni seviyorum, canımın içi”, “Seni seviyorum yürek seferim” vb...cümleleri kuruyor, kan çanağına dönmüş gözlerinden yaşlar damlamıyor adeta sel olmuş akıyordu.

Haydi hepimiz biraz duralım, bu hayatın keşmekeşliğinden kendimizi sıyırıp koşuşturmacasında boğulmadan biraz soluklanalım. Kendimizi biraz dinleyelim. Olmadı! Evlatlarımızı, eşimizi, anne ve babamızı, yakın sevdiklerimizi, uzak sevdiklerimizi hatta sevmediklerimizi biraz dinleyelim.

Bakalım, bizim hakkımızda bize neler söyleyecekler. Bakalım, bize ne gibi sitayişlerde bulunacaklar. Yapmamız gereken neleri, yapmıyor olduğumuzu fark edelim. Yapmamamız gereken neleri, yaptığımızı fark edelim. Ne gibi isteklerle karşılaşacağız. Ne kadarı meşru ve insani isteklerdir, bunları bir görelim. Bizlerin, pişmanlıklarla birlikte yaşamaması için, yaşarken pişmanlık duyacağımız şeyleri yapmamamız gerektiğini hepimiz biliyoruz fakat buna ne kadar riayet ediyoruz.

Haydi kendimizi bir hesaba çekelim. Bu yaşamda ölümün bizden ayırdığı sevdiklerimizle ilgili pişmanlıkları yaşamamak için, sevdiklerimize sevdiğimizi söyleyelim. Sevdiklerimize, sevdiğimizi hissettirelim. 

Bundan iki önce “ Sen hiç ölümü düşün mü?” isimli bir blog yazmıştım. O blogta söylemeye çalıştığım şeylerden biri de; Ölümü düşünün ki, sevdiklerinize cimri davranıp, sevgi cimrisi olmayın. Ölümü düşünün ki, diğer ölümlülere karşı hakkaniyetli olun. Ölümü düşünün ki, sevmediklerinizin bile hak ve hukunun olduğunu unutmayın. Ölümü düşünün ki, vefat edip ahiret yolculuğuna çıkan sevdiğimiz-sevmediğimiz kişi hakkında pişmanlıklar yaşamayın..

Cimri yani nekes; sadece mal ve servetinden sakınan değildir ki, eğer bir kişi, sevdiği bir diğer kişiye sevgisini hissettirmekte aciz kalıyorsa, o da cimridir hem de "Sevgi Cimri" sidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir Hadis-i Şerifinde; “Kim ki, bir kardeşine şevk ve iştiyakla bakar ve ona sevdiğini söylerse, şu benim mescidimde yapacağı bin yıllık nafile ibadet etmiş gibi ecir ve sevap kazanır” buyurmaktadır. Bu arada Mescid-i Nebevi’de yapılan her bir ibadetin 100 kat ecir ve sevapla ödüllendirildiğini de düşünürsek, dinimizde bir insanın sevdiği bir insana sevdiğini söylemesinin ne kadar önemsendiğini daha iyi anlayabiliriz. 


Sağlıcakla Kalın...
04/02/2011
 

 
Toplam blog
: 108
: 2366
Kayıt tarihi
: 05.04.08
 
 

1972 Haziranında  Eskişehir'de doğdum. Edirne'de ikamet ediyorum. Duygu ve düşüncelerimi yazıya d..