Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '08

 
Kategori
Blog
 

Dikkat bloglarınıza yorum var (3)

Dikkat bloglarınıza yorum var (3)
 

Benim gibilerin” beni uçuran kimi güncelerinin ilk iki bölümünde; İzmir-mavilim, Sevda Işıklı, Alesta, Yağmur Zamanı, Yprkck, Akdenizli, Meral Yağcıoğlu, Rosemoon, Hemera, Ahmet Çeliksüngü, Mehmet Eren, Nilgün Çakıcı, Çiğdem Altınöz ve Ali Gülcü ile birlikte olundu.

Bu bölümde yer alan blog sahipleri:

1.Beenmaya,

2.Başak Altın,

3.Saklantı,

4.Karga,

5.Alev Meisel,

6.Muzaffer Cellek,

7.Ayna,

8.Şükriye Kayhan.

Beenmaya, 4 Nisan 2008 tarihinde “Arta kalan zamanlar”a “uzundu susmalar” diyerek şairane bir giriş yapıyor, “bir pencere kenarından bakıyormuş gibi bizim dışımızda akıp giden yaşama, birbirimizin sözlerindendi hep ödünç almalar”. Söylemi öylesine duygu yüklü ki, arta kalan zamanları yorgun gözlerinizle pencereden seyrederken uzaklaşan bir gölgeyi hemen hissediyorsunuz. “Geçerken uğrayan zamana” da kesinlikle uğrayın. Beenmaya zamanla uğraşıyor, onu yoğuruyor.

Mozaik ve cam füzyon tasarımı ve üretimiyle uğraşan Başak Altın’ın sayfasına uğradığınızda, “Sevgi Soysal’ın Kötü bir kopyası olan Pınar Kür’den ne beklenirdi” kritiğinin hemen altında yer alan “her insan kendine güvenin zirvesinde hayatının hatasını yapar” cümlesiyle başlayan “akrep gibisin be kardeşim”in iki altındaki “arzsız, hırssız ve en kırmızıdan öteyim” dizeleriyle biten 8 Mart 2008 tarihli “Kırmızıdan öte bir gelincik” adlı şiir sizi hemen çarpacaktır. Bu şiirin öncesindeki ve sonrasındaki metinleri okuduğunuz da ise ağır bir travma geçirmeniz beklenebilir. Lütfen okuyun…

Saklantı’nın 16 Şubat 2008 tarihli bloğu “Saat 03.00, Aşkım!..”, gece yarısına kadar uyuyamayan Mehmet’in sevgilisine yazdığı e-mail ile başlıyor. “Ne yapacağımı bilmiyorum, seni seviyorum… aşkımı 50 milyara babana sattım” cümlesini tamamlayan bir silah sesi ile bitiyor. Sade, temiz bir metin. Ama en ilginç olanı, soluk soluğa okunması. “İlle de” başlıklı şiir, “Ben ne kadar şanslıyım” ve “Paranın da sıcağı yakar” uğranması gereken bloglar.

Dünyada, her nedense sabit olmayan yaşının artmasından endişe eden tek “kuş!” olduğunu sanan Karga’nın 9 Ağustos 2008 tarihli “Erkekler korkaktır” adlı yazısını tavsiyeye bile gerek yok. Hap niyetine alınmalı. Yapanlarla, “mış” gibi yapanların arasında helozonik bir köprü oluşturmuş. Geçen geçtiğine pişman, geçmeyen yaradana gurban. “Fare öldürme teknikleri” de okunulası ama ben olsam “Okul anıları”ndan başlarım yutmaya.

Alev Meisel, 13 Kasım 2007 tarihli “Çıranı yakarım” başlıklı yazısında “Öncüler büyük depremin vereceği zararı daha aza indirgeyebilir!” diyerek” “Arada bir fıttırmanın, ömür boyu arızalı dolanmaktan reva” olduğunu belirtiyor. Nereden geliyor bu tümcelere, evde iş yaparken seyrettiği kanaldaki “kirlenmek güzeldir” reklamından. Ne yapsın egosu sürüklüyor. Tüm yazılar çok güzel. Ama ben özellikle “kirlenmek güzeldir”e yapılan yorumları! çok beğendim, şaşırdım.

Muzaffer Cellek’in bütün bloglarından hoşlanıyorum. Ama 20 Mart 2008 tarihli “Gavur İzmir” bir başka güzel. İyot kokulu denize bakarak sevişen, İmbatla saçları dağılan, hayatı çift porsiyon yaşayan İzmirliler… Bu günceyi mutlaka, hem de satırların altlarını çizerek okuyunuz. İzmir’e gittiğinizde çizdiğiniz satır aralarından oluşan harita mihmandarınız olacaktır. Ama, 14 Mart 2008 tarihinde yazılmış “sen” başlıklı şiire de kesinlikle uğrayın. Cellek’in güncelerindeki iki şiirinden biridir bu şiir. Birlikte de okuyabilirsiniz: “ Ey sen renkleri solmamış rüyam, söyle artık, daha neyin olam !”

6 Nisan 2008 tarihinde “Nasıl zordur..” adlı bloğunda Ayna; yeniye şansa tanımanın ne kadar zor olduğundan bahsederken “Bir yabancıya kendini anlatıp bir tanıdık halini alana değin çabalamak… Ardından bu aşinalıktan bir tanıdık doğurmak, belki de bu tanıdıklıktan sonrasında bir sevgiyi kotarmak” diyor “ne zordur bir yabancının ses tonuna alışmak”. Sonra da belkili üç cümleyle nedenlerini açıklıyor. Güncelerinde kendisini o denli güzel anlatıyor ki, bunların “çoook daha fazlası olduğunu” Ayna biliyor. Mutlaka okuyun.

Şükrüye Kayhan’ın 27 Mart 2008 tarihli “Herşey üst üste geldi” isimli metni nedense bende garip bir tat bırakıyor. Neşe mi desem, hüzün mü desem, Kayhan bir cümleyle işin içinden sıyrılmış: “her şey üst üste geldi.” Ama ben onun 6 Mayıs 2007’de yazdığı “iki kişilik yıldız”ını daha çok sevdim. Antony Quinn’li filmden “Biraz cesaret hatta çokça cesaret” göstererek yıldızlar serpmiş.

Dördüncü bloğumuzda, Arif Öğütçü, Ayrıntıda Gezinmek, Carolina Isolabella Özgün, Nerissa, Tijhal, Nezom, Sema Çürük, Esma Kahraman, Homeros, Sabiha Rana, Mustafa Mumcu, Oğuzkan Bölükbaşı’nın izinleriyle kimi güncelerini paylaşmak istiyorum.

 
Toplam blog
: 340
: 1591
Kayıt tarihi
: 10.03.08
 
 

Basınla ilgili bir kuruluşda çalışmaktayım. Uzun yıllar basınla ilgili konularda danışmanlık yapt..