Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dikkat E-günlüksüz girilmez:)

Merhaba e-günlüğüm.

Dün akşam (13 haz, ran 2008) İşten çıkıp doğru distribütörüme gidip, biraz meyve suyu ve biraz gazoz aldım. Çok kısa sürede dönüp arabamı dükkanın önüne park ettim ve eve geldim. Boss geç kaldığım için ağlıyor du. Hemen onu sevip okşadım ve yemeğini verdim. O yemeğini yerken ben de ona beni affetmesi için yeni bir tenis topu aldım. Yemekten sonra bir güzel top oynadık, su içtik, bir güzel hortumla yıkandık. (onu yıkarken bende yıkandım) Hava kararmıştı, baktım iyice ıslandım, "battı balık yan gider" deyip kafamdan aşağıya tuttum hortumu. Oh beeee dünya varmış. O bunaltıcı ve rutubetli hava da ne iyi geldi anlatamam.

Sonra boss'u gezmeye çıkardığım da, bir kişiyi daha gezdirmek zorunda kaldım. Çünkü köşede bekliyor du. Kızgın, öfkeli, asık suratlı bir duruş sergiliyor du. Sanki evli ve kocası tarafından ihanete uğramış gibiydi... Sakince yanaştım ve hemen profösör, aşkotaryus kimliğime bürünüp onu sakinleştirmeyi başardım. Bu becerimi "sana bir sürü şey söyleyecek, bağırıp çağıracaktım, ama hepsini unuttum, sen manyaksın" sözleri ile kutladı... Yürüyüşün ardından, bu gece de (yani 14 haziran, yani şu an da yazdığım günün gecesi) görüşemeyeceğimizi söyledim (yıllardır görmediğim yeğenim gelecek) ve yüz ifadesi saniyenin onda biri zaman da değişti. Durmadım, daha yüz ifadesi tam oturmadan, tahminen saniyenin yüzde biri sürede konuşmaya başladım. Pazar günü görüşebileceğimizi, hatta özel seans düzenleyebileceğimizi önerdim. Asık surat, aniden gülen surat oldu. Önerimi kabul etti. Yani, senin anlayacağın e-günlüğüm, pazar günü zor geçecek. Üstelik ertesi gün işi günü olduğundan benim dinlenme günüm idi. Yazık olacak gençliğime...

Değerli e-günlüğüm; bir kaç zamandır etraftaki uyarı yazılarına bakıyorum da, galiba global hafıza problemi yaşıyoruz diye düşünüyorum. Binalara gidiyorum, kapılar yazılarla dolu. "dilenci ve satıcı giremez", "kapıyı kapatınız", "gelen kişiyi tanımıyorsanız kapıyı açmayınız", "pazarlamacı, reklamcı ve yabancılar giremez", "evcil hayvan giremez", her yer uyarı yazıları ile dolu. Ayrıca, içeride, apartman sorunları, otopark uyarıları, aidat uyarıları, bahçe ile ilgili uyarı kağıtları asılı. Otopark giriş çıkışları, dükkanlar, parklar, açık kapalı alanlar, iş yerleri, iş merkezleri, alışveriş merkezleri, cafeler, birahaneler, barlar, restaurantlar, plajlar, her yer, ama her yer uyarı yazıları ile doldu. Bu kadar vurdum duymaz bir yaratıkmıydık, yoksa böyle mi olduk anlamadım. Tabi, çocuklarımızı, anne baba yerine, küçük yaşta alıp, çocuk üzerinde hiçbir sorumluluğu olmayan kişi ve kuruluşlar eğitirlerse nesil atladıkça kişileri uyarma ihtiyacı doğuyor. Arabanın çok az olduğu dönemler de babam bana "oğlum kaldırımda yürürken, her zaman karşıdan gelene yol vermelisin" derdi. "kimseyi bekletme, sözünde dur, başkalarının haklarına saygı göster, sadece kendini düşünme, büyüklerine her zaman saygılı davran" gibi öğütler verirdi. Şimdi çocuklar konuşmaya başlamaya başladığı anda okula gidiyor ve 5 yaşında bilinmeyenli denklemlerle karşılaşıyor. Bir anda kendilerini hiç mi hiç alakadar etmeyen bir şeyler okurken ve çalışırken buluyorlar.

Bu yüzden sevgili günlüğüm; seni uyarıyorum: "tanımadığın kişilerin seni okumasına izin verme", yorum ve mesaj yazanlara dikkat et kötü niyetli olabilirler", "blog yazıları en az 30 metre mesafeden okunacaktır", "işi olmayan blog sahasına giremez", "e-günlük önüne park etmek yasaktır", "e-günlüğü 18 yaşını doldurmamış olanlar okuyamaz", "blogları okumadan önce lütfen kimliğinizi gösteriniz" yazılarını büyük harfle yazıp, her günlüğün başına asıver olurmu? Az daha unutuyordum. Bir de şunu yaz "lütfen e-günlüğün üzerine çöp ve sigara izmariti atmayınız", "e-günlüğü okurken sigara ve içki içmek serbesttir" ... Tamam şimdilik bu kadar. Benim unuttuğum uyarılar olabilir, sen aklına geldikçe yazarsın.
Aslında işin doğrusu: Bütün uyarı yazıları kaldırılmalı. Çünkü kimse bu yazılardan uyarılmıyor... (he he)

Bu gün diğer cumartesilerden daha sakin geçiyor e-günlüğüm. Neden? Çünkü dün çocuklar karne aldı ve herkes bizi burada bırakıp, yazlıklarına, tatile gidiyor. Biz bütün yaz burada oturup onların gelmesini bekleyeceğiz. Değerli, saygıdeğer abonelerim, güneşin altında uzanıp, güneşlenecek, denize girecek, akşamları mangal sefaları yapıp, barlarda, kumsalda eğlenecek, ancak biz bütün sadakatimizle onların bir an önce dönmelerini ve su ihtiyaçlarını karşılamayı bekleyeceğiz... (hüngür, hüngür, hıçk)
Artık kendimi, içkiye, sigaraya ve sen değerli e-günlüğüme vereceğim. Ayrıca bu konuyu Boss ve Linda'ya açıp onlarla da dertleşeceğim... Aaaah AH! İçim yanıyor içim. Tam dört senedir tatil yapamıyorum. (aslında yapıyorum. senede kırksekiz adet pazar günü var.) Bu sefer ilk tatile çıktığımda seni de yanımda götüreceğim sevgili e-günlüğüm.
Evet çok hüzünlendim. Şimdi neşeli birşeyler çalalım, şey pardon yazalım.
- Kadına sormuşlar:
- Sevişirken kocanla konuşur musun?
- Kadın cevap vermiş:
- Ararsa neden konuşmayayım ki?

Evet sevgili günlüğüm; Kahkaha sesleri ile seni yolcu ediyorum. Bu kıyağımı unutma emi...
Pazartesi yazışmak üzere. Hoşçakal.

Biliyor musun? Monaco'nun ulusal orkestrası, ordusundan daha geniş bir kadroya sahip miş... (o zaman savaşa onlarla girerler)
Güzel söz: "Yaşamdan yakınmamızın nedeni, karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, gücümüzün azlığıdır..." CORNEILLE

 
Toplam blog
: 512
: 549
Kayıt tarihi
: 06.02.08
 
 

Bir varmış, bir yokmuş... Sağlık, huzur, mutluluk. Başka hiç bir şeye önem vermem bu hayatta. Bu yüz..