Dikkat Yaşlanıyoruz!

Hücrelerimizin genetik programlarında, sonsuza kadar bölüneceklerine dair bir kayıt bulunmamaktadır! Laboratuar deneyleri bir hücrenin ancak 30- 40 kez bölünebileceğini göstermiştir. Bu hususta bir fikir verebilmek açısından, deriyi oluşturan hücrelerin yaklaşık ayda bir defa yenilendiği söylenebilir.

Organizma doğar doğmaz yaşlanmaya başlar. Fakat bu organlara ve kişilere göre farklı koşullarda gerçekleşir. Mesela alkol, sigara gibi zararlı maddeler yaşlanma sürecini hızlandırırlar. Bununla beraber insanların çoğu, 65 yaşında yaşlanmış, yıpranmış bir vücudun bütün belirtilerini taşırlar. Deri hücreleri gereken pigmenti üretme kabiliyetini yitirdiğinden saçlar beyazlaşır. Deriye destek olan kolajen lifler ağı çöktüğünden deri gevşer ve buruşur.

Yaşlanma, vücudun hareket mekanizmasını da etkisi altına alır. Artrozun belirmesiyle eklem kıkırdakları su kaybına uğrar, bozulur. Bu sebeple eklemler esnekliğini kaybeder ve yürüme zorlaşır. Özellikle kadında, menopozdan sonra kemiklerde kalsiyum eksilir, buna "osteoporoz" denir.

Duyular hassasiyetini kaybeder, yakından görme zorlaşır. Su kaybı nedeniyle gözde mercek saydamlığını kaybeder, görme gücü azalır. İşitme zaafa uğrar, özellikle tiz sesler seçilmez olur.

Sigara tiryakisi olan ve özellikle çok yağlı besinlerle beslenen yaşlı kişilerde, lipitler kan damarları çeperinde birikir ve damar sertliğine sebebiyet verir. Yirmi yaş dolaylarında başlayan bu süreç, uzun bir sessizlik döneminden sonra 50- 60 yaşlarında kendini göstermeye başlar. Bu yüksek tansiyona, o da kalbin kasılmasına ek bir yük oluşturarak, yorulmasına yol açar. Üstelik bu ateroskleroz, yerleştiği damarları tıkayabilir. Bu da beyin düzeyinde, hafıza bozukluklarına, karakter değişikliklerine yol açabilir. Kan dolaşımındaki bu yetersizlik daha başka arızalara eklenir. Kişi günde yaklaşık 50 000 nöron kaybeder. Yaş ilerledikçe bu sayı da gitgide artacaktır. Maalesef nöronlar arası iletişim de eskisi gibi işlememektedir. Kişi yeni olayları anlamakta daha yavaş, hafızasında tutmakta daha güçsüzdür. Nihayet 3. yaş döneminde cinsel faaliyetinde tadı kaçar... Lakin bu tamamiyle yok demek değildir.