Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '09

 
Kategori
Sosyoloji
 

Diktatör

Diktatör
 

Dune Messiah


Diktatörlük, kesinlikle hep yansıtıldığı gibi bir korku devleti değildir, tam tersine, o bir inanç devletidir. Tüm gücünü, halkın yüreğindeki sönmeyen ateşten alır. Çünkü lider, söylediklerine en çok inanmış ve kendini adamış insandır. Hangi büyük milletin tarihine bakarsanız bakın, tarihinin eşik noktalarında muhakkak bir diktatör görürsünüz. Küçük milletler, bir diktatör çıkaramamış topluluklardır.

Diktatörü halk seçmez, çünkü buna gerek kalmaz. O, tutkusuyla tüm halkı baştan sona yeniden tanımlayan ve ona rota çizen varlıktır. Bu anlamda o, halkını seçmiştir.

Diktatör, adının da ima ettiği şekilde, öğreti kuran adamdır. Bu öğreti soyut ve kitabi değildir; somut ve hayatın içindendir. Görünümü ve şekli ne olursa olsun, bu öğretinin özü şundan ibarettir: "tüm dünyayı ele geçirmek ve ölümsüzlük". Günümüzde dünya yüzünde bu hedeflere cesaret edebilecek tek bir lider dolayısıyla tek bir gerçek diktatör yoktur.

Halktan yana görünüp de halkı en hiçe sayan yönetim şekli demokrasidir. Bunun nasıl olduğunu anlamak için şu basit soruyu sormak yeterlidir: "Halk kimdir?". Oysa diktatörlük halka bir kişilik ve kimlik verir. O hiçkimsedir, o herkestir.

En alçak insanlar; yalancılar, ahlaksızlar ve bunların en tiksindirici olanları, yani korkaklardır. Demokrasi bu üç güruha hitap eden en uygun yönetim şeklidir.

Demokraside esas değer, tüm çıkarların kesiştiği ortak paydadır. Bu nedenle ona göre en kutsal şey - nasıl olursa olsun - yaşamaktır, ve mümkünse daha iyi yaşamaktır. Oysa diktatörlükte esas değer anlamdır. Bu nedenle yaşam anlamlandırıldıkça kutsallaşır, yeri geldiğinde ise ölüm yaşamdan daha anlamlıdır, daha kutsaldır.

Demokrasinin temeli, halkın verdiği oya dayalıdır. Bu görünüşte, halka kendini yönetme erkinin verilmesidir. Oysa eninde sonunda bunun neticesi, oy avcılığı gayesiyle bilgiyi manipule eden, gerçekleri saptıran, karşı tarafa karaçalmak için elinden geleni yapan, kendisine ait en ufak bir hatayı kabul etmeyen, karşı tarafa ait en ufak bir yetkinliği de içine sindiremeyen, siyah ve beyaza dayalı garip bir talipler ve adaylar silsilesidir. Adı siyaset olan ve genelde sistemdeki açıkları en güzel şekilde yontma anlamına gelen böyle çarpık bir mekanizmadan topluma gelecek katkı durumu idareden öteye geçmeyecektir.

Eğer diktatörlüğü geçmiş ve demokrasiyi geleceğe ait bir kalıp olarak düşünüyorsanız yanılıyorsunuz; bilinçaltının en güzel dışavurumu olan bilimkurgu roman ve filmlere bakın. Dune, Yıldız Savaşları, Existenz, AeonFlux, V for Vendetta ve The Matrix. Hepsinde bir çeşit diktatör dokusu görebilirsiniz. Eğer gelecek büyük değişimlere gebeyse, muhakkak büyük diktatörlere de gebedir.

Sonuç olarak, aslî yönetim şekli diktatörlüktür; demokrasi, gerçek liderin olmadığı zamanlardaki bir çeşit avuntu yönetimidir.


Not: Bu yazıyı yalnızca eğlenmek için yazdım, lütfen kimse ciddiye almasın :)

 
Toplam blog
: 72
: 1949
Kayıt tarihi
: 11.10.06
 
 

Yazar 1975 Ankara doğumludur. Monterey Postgraduate School / California'da bilgisayar bilimi dalı..