Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '21

 
Kategori
Dilbilim
 

Dil Devrimi

Dil Devrimi

Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslaşma sürecini tamamlayan Türk Devrimi’nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki Cumhuriyet’in kuruluşundan 4 yıl sonra yapılan harf devrimi, ikincisi de Cumhuriyet’in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi’dir.Dil Devrimi kısaca, Türkçe ile düşünmeyi, Türkçenin bütün, bilim, sanat ve teknik kavramları karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir.

Dil bilimci Kâmile İmer “Dil Devrimi nedir?” sorusunu şöyle yanıtlıyor:Dili daha çok yerli öğelerin egemen olduğu bir kültür dili durumuna getirmek amacıyla yapılan ve devletin desteğini kazanmış olan ulus çapındaki dili geliştirme eylemine ‘dil devrimi’ adı verilmektedir. Her insan düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır, bu açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. “Dil Devrimi’nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler, aynı zamanda onun amaçlarını ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden temizleme amacını, öteki de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu sonuçlar vermesi, ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır. Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim, bireysel bir eylem olarak kalır, topluma mal olmaz. Dil Devrimi’nin hazırlık evresindeki çabalar, bunun en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi’nin hazırlık evresi olarak nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili temizleme isteği toplumu kapsayamamıştır. Ancak Cumhuriyet’ten sonra, 1932 yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kuruluşuyla dilde yapılan yenilikler, ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya başlamıştır.

Türkçe yapı bakımından çok zengin bir dil olmakla beraber, dünya üzerinde de hâlâ çok konuşulan bir dildir. Bu zenginlik her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da, bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de, Osmanlı’nın, zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla yabancı “sözcük alış-verişleri” olmuştur.(İmer,1976,TDK,s.31,32)

Türk Dil Kurumu’nun kurulmasıyla dilde özleştirilme hız kazanmış;Türkçenin zenginleşmesi  amacıyla çalışmalar yapılmıştır.Bu çalışmalarda şu kaynaklardan yararlanılırmış:

  1. Tarama:13.yüzyıldan 19.yüzyıla değin Türkiye Türkçesiyle yazılmış yapıtlar taranarak Türkçe sözcükleri tanıklarıyla veren 12 ciltlik Tarama Sözlüğü yayımlanır.
  2. Derleme:Halk dilinde yaşayan Türkçe sözcükler derlenerek Söz Derleme Dergi’sinde “Derleme Sözlüğü” oluşturulur.
  3. Türeme:Sözcük köklerine yapım ekleri getirilerek yeni türevler oluşturmadır.Türk dili türeme gücü  çok yüksek olan bir dildir.Bu güç  Türk dilini diğer dillerden ayıran en özelliktir.(bkz.sözcükte yapı).[1]
  4. Bileştirme:İki ya da daha çok sözcüğün bileşmesiyle yeni bir sözcüğün oluşması.(bk.sözcükte yapı).

 

Cumhuriyet’ten önce Türkçenin sözvarlığı %60 Arapça, %20 Farşçadır.1931’de Türkçe %35, 1965’te %60.5,70’li yıllarda %70’i bulur.(Bozkurt,Ön.ver. ,s.261). .Doğan Aksan’ın yaptığı bir araştırmaya göre, İslamiyet’ten önce,Göktürkçe’deki yabancı sözcük oranı % 1’in altında, Uygurcada yapıtların özelliğine göre bu oran % 2-5 arasındadır.İslamiyet’in  etkisindeki ilk yapıtlardan olan Kutadgu Bilig’de yabancı sözcük oranı %2 dolaylarındadır.Bu oran zaman zaman %1’in bile altına düşmektedir. Ne var ki, Türkçenin giderek özgünlüğünü yitirmesiyle  13.yüzyılda yazılan Atabetü’l Hakayık’ta  % 20’ye, 15.yüzyıl yapıtı olan  Mevlid ‘de %26’ya, 16.yüzyıl şairi olan Baki’de %65 ‘e çıkmıştır. Namık  Kemal’de %62 ,Şemsettin Sami’de %64, Türkçeleşme için çalışan Ziya Gökalp’te %55’dir.

      

 Bir sözcüğün Türkçe olup olmadığı şu ilkelerle saptanabilir:

  1. Ünlü uyumlarına uymayan sözcüler Türkçe değildir: âlem,dâhi,diyar,bekâr,kanun…    
  2. Kökünde iki ünlü ya da iki ünsüz bulunan  sözcükler Türkçe değildir: saat

            siir,menfaat, pençe,balkon,portatif

  1. Düzeltme işareti  ^ alan sözcükler yabancı kaynaklıdır: hâlâ, hâkim,kâğıt,kâr,nikâh…

4.Gövdelerinde(‘)kesme  işareti bulunan sözcükler Türkçeye yabancıdır: mer’a, Kur’an,mi’raç …Kesme içaretli sözcükler,Türkçe söylenişe  uygun düşmediğinden  kesme işaretsiz yazılmaktadır.

5.Yukarıdaki yazılışlar,eski metinlerde görülmektedir. c,f,h,j,l,m,n,p,r,s,ş,z ünsüzleriyle başlayan      sözcükler,çoğunluklaTürkçe değildir: cevap,fincan, fuar, hediye, hizmet, jilet,jelatin, lamba, lisan, makine, mesela, nikâh, parantez, park, selam, salon, şema, şahıs,zaman, zamk…

 6.Hukuk,biyoloji,tıp terimlerinin çoğunluğu Türkçe değildir.

 



[1].Türkçenin ne denli doğurgan,ne denli güçlü  türetme dili olduğunu gör-kökünde görelim: görme, görme gözesi,görür görmez,görmezlik,görüş,görmüş  görmüşlük,görmemiş,görmemişlik,göre görece, görecelik, görececilik,göreli,görelilik,görsel,görgü,görgülü,görgülüce,görgülülük,görgüsüzlük,görgüsüz,görgüsüzce,görüm,görümce,görümcelik,görücü,görücülük,görev,görevcilik,görevsel,görevselcilik,görevdeş,görevdeşlik,görevli,görevsiz,görevlilik,görevevsiz,görevlilik,görevsizlik,görevlendir-,görevlendirme,görevlendiril-görevlendirilme, görenek,görenekli,göreneksiz,göreneksizlik,göreneksel,görün-görüntü, görünüm, görünme ,görünüş, görünür, görünmez,görüngü,görüş-,gçrüşül-,görüştür-,görüştürme,görüştürül-,görüştürülme,görüştürt-,görüşme, görüşmeci,görül-,görülme,görülüş,görülmüş,görülmemiş,gördür-gördürt-,gördürtme,gördürme (Aksan,1993,s.26,27)

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..