- Kategori
- Dil Eğitimi
Dil Eğitimi
Kitaplarım
TÜRKÇEDE DİLİ İŞLETME
Türkçede dili işletmenin, kullanmanın ağırlığı ekler üzerindedir. Ekler, bu görevleri nedeniyle birleşir, kimi kez de görevini yitirerek kökle kalıplaşır.
Örneğin,
-a-c-ak, -a-sı, -ın-ca, -ı-cı ekleri gibi.
Sözcükle kalıplaşan eklere gelince:
Örneğin,
bir-i-si, kim-i-si, hep-i-si, hep-si...vb.
Sözcüklerdeki “-i-si” iyelik ekleri yinelenmiştir.
“Biri, kimi”
sözcüklerinde
“-i”
iyelik eki kökle kalıplaştığı için ünlü ile biten bir ek veya gövdeye getirilen
“-si” iyelik ekini alabilir.
Böylece sözcükler,
“biri-si, kimi-si”
biçimlerine girmiş olur.
Türkçede ekleşen sözcükler de bulunmaktadır.
Örneğin,
“turur / durur”
eylemi ekleşerek
“-dur, -dır,-tur, -tır”
biçimine girmiştir.
Örnek sözcüklerde,
“alandır, açıktır, olmuştur, olgundur”
biçimlerinde kullanıldığını görüyoruz.
Türkçede
“ imek ( i- ) ”
ekleşerek,
“güzel iken (güzelken),
güzel imiş (güzelmiş),
güzel ise (güzelse),
güzel idi (güzeldi)”
çekimlerinde
“ i- ”
kökünü kaybetmiş.
Türkçede ekleşen sözcükler görevlerini sürdürürken, taşıdıkları kavramları birleştiği sözcüklere katmışlar, aktarmışlardır.
Buna
“ ile ”
sözcüğü örnek olarak verilebilir :
kitap ile, kitapla...vb.
Türkçede önek bulunmaz.
Ancak pekiştirmelerde
“ap-açık, bem-beyaz” ;
ikilemelerde
“ kargacık b-urgacık, sandalye m-andalye, defter m-efter ” ;
ayrıca
“ ı-lan / i-lan / y-ı-lan ; ıldız / y-ıldız ; su-la –mak / ı-s-la- mak / ı-s-lat-mak ”
gibi bazı sözcüklerde sözcük başında türeyen önsesler vardır.
Bu önsesler sözcüğün kökünü değiştirdiği gibi bütününü de
etkilemektedir.
Türkçede dilin gelişim süreci içinde bazı eklerin kalıplaştığını görüyoruz.
Örneğin, 16. yüzyılda,
“yapalar, edeler” ;
17. yüzyılda
“yapacaklar, edecekler”
biçimine bürünmüştür.
Yani,
“-acak / -ecek” eki “-a / -e”
ekinin görevini pekiştirilmiş, güçlendirilmiş olarak üstlenmiştir.
Aynı etkenlerle günümüzde
“-la-, -n-” ; “-la, -ş” ; “-la-, -t” ekleri “-lan- , -laş- , -lat”
biçimlerinde kalıplaşmışlardır.
Örneğin,
“kullanmak, yozlaşmak, yerleşmek, kirletmek” gibi.
Bunlar gibi,
“olgunlaşmak, durgunlaşmak, donuklaşmak”
eylemleri de
“-laş-”
ekinin kalıplaşmasıyla ortaya çıkmışlardır.
“-la-” , “-ma”
eklerinden oluşan
“-lama”,
“-ma”, “-ca”
eklerinden
“-maca”
ekleri de son yüzyıllarda kalıplaşma yoluna girmişlerdir.
Örneğin,
“ yenileme, zıplama, toplama” vb
Ek, ekle kalıplaştığı gibi ek, kökle de kalıplaşır.
Örneğin,
“yuğmak”
eylemi,
“çamaşırı yuğmak”
örneğinde görüldüğü gibi ettirgen,
ama aynı kökten gelen
“yunmak”
eylemi
“derede yunmak”
örneğinde dönüşlülük bildirmektedir.
Demek ki
“yunmak”
eyleminde kökle kalıplaşmış, dönüşlülük kazandırmış
“-n”
eki bulunmaktadır.
Bu oluşumu şöyle açıklayabiliriz:
“yuğmak / yuğ-u-n-mak / yun-mak”.
Aynı durum,
“yakmak”
geçişli eylem olduğundan kılış nesneye geçmekte,
“yanmak”
eylemindeki
“-n ”
eyleme dönüşlülük katmıştır.
Bu oluşumu da şöyle açıklayabiliriz:
“yağı-n-mak / yanmak”
“yakmak”
ise “yağ”
kökündeki
“-ğ-”
sesinin süreksiz biçim
“k”
ye dönüşmesiyle oluşmuştur.
Beyaz anlamındaki
“ağ, ak”
gibi.
Tarihsel dönemlerde, dillerin birbirinden sözcük aldıkları gibi ek de aldıkları bilinmektedir.
Örneğin,
altun-î, gümüş-î, insan-î,
geliş-at,
verim-kâr,
emek-tar,
hava-dar,
sürme-dan-lık,
iğne-den-lik,
otlak-iye…vb.
KAYNAK
--------------
TÜRKÇEDE ANLAM ANLATIM
---------------------------------------