Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '16

 
Kategori
Edebiyat
 

Dil eğitimi

Dil eğitimi
 

“ Türkçe, düşüncemizin, duyarlığımızın, dünyayı algılama, yorumlama gücümüzün toprağıdır. Kendi diliyle yaşama bakamayan toplumun özgür olması, bağımsız olması düşünülemez. ”

(Mehmet Başaran, Çağdaş Türk Dili, Nisan 2002)

*

“Türkçe düşünmek, Türkçe anlatmak aydınımızdan dil uzmanına, bilim adamımıza ve tüm yurttaşlara düşen görev olarak durmaktadır.”
(Türkay Korkmaz, Çağdaş Türk Dili, Ekim 2002)

*

Yapıtlarıyla yol gösteren önemli bir dilbilimcimiz Doğan Aksan,

“Yeryüzünde insanoğlu konuşmaya, sözle anlaşmaya başladığından beri sürekli olarak yeni sözcüklere gereksinme duymuştur. Uygarlık gelişip kültür alışverişleri arttıkça yeni ve yabancı kavramlara karşılık bulmak gerekmiş, yeni diller, yeni kültürler de yeni terimler, yeni kavramlar getirmiştir. Bugün şöyle diyebiliriz: Her dil sürekli olarak yeni sözcükler yapmak zorundadır. Bu yola gitmezse, başka dillerden alacaktır. Bilimde, teknikte ve öteki alanlardaki gelişmeler her gün yeni kavramları doğurduğu için her dilde bunlarla ilgili yeni terimler belirmektedir.”
(Doğan Aksan, Türkçenin Gücü, s..23)

*

Türkçe kök ve eklerle sözcük türetmeyi uydurmacılık
sayanlar:

" Sözcük, sözlük, seçenek, görenek, örnek, denetmen,
öğretmen, sayman, çevirmen..." *

sözcüklerine karşı çıkmışlardı.

Bunlara karşı çıkanlar neyi savunuyorlardı:

“cameşuy-çamaşır, guuşe-köşe, nerduban-merdiven, ceharşenbih-çarşamba, pencşenbih-perşembe” **

Bu sözcüklerin hiçbiri Türkçenin kurallarına uymamaktadır.Kök ve türetme olarak Türkçe değiller. İşte asıl uydurma bunlardı.

Sayın Kemal Ateş, Dil Mezarlığı adlı yazısında Dün Türkçe sözcüklere kaşı olanların bugün onları nasıl kullanmak zorunda kaldıklarını örnekliyor.
Bir zamanlar,

“yön, kaygı, tartışma, doğal, evrim, ülke, toplum, neden”

sözcüklerine karşı yabancı sözcükleri yeğleyenlerin şimdi Türkçe sözcükleri düzyazılarında, şiirlerinde kullandıklarını belirtiyor.

Biz de bunu sevinçle karşılıyoruz.
Bugün,

“fırstlady-uluhatun, bulvar-abnayol, streç elbise-sıkma giysi”

örneklerini çoğaltabiliriz.

(Milliyet Kültür Sanat, 2 Mayıs 2002)

Ozan Nazım Hikmet,

“Kardeşim
sana bu mektubu Ankara’da Kuyulu kahvede yazıyorum
Hep aynı Anadolu havalarını çalıyor gramafon
Kocaman bir boru çiçeğine benzeyen ağzıyla
Dışarıda yağmur...
Mektepten istifa ettim.
Cepheye gidiyorum ihtiyat zabitiyle.
Çocuklarımıza Türkçe okutmak,
Öğretmek, sevdirmek onlara
Dünyanın en diri, en taze dillerinden birini,
kendi dillerini,
güzel şey,
büyük şey.”

diyor şiirinde.

“Bir köylü toprağını ve öküzünü, bir marangoz tahtasını ve rendesini nasıl severse ben de Türk dilini öyle seviyorum.”

(Vâlâ Nurettin “Vâ-Nû”, Bu Dünyadan Nazım Geçti, s.43)

Öğretmen ozan Rıfat Ilgaz,

Türkçemiz

adlı şiirinde bakın öğrencemizin Türkçe olduğunu nasıl anlatıyor:

“Annenden öğrendiğinle yetinme
Çocuğum, Türkçeni geliştir.
Dilimiz öylesine güzel ki
Durgun göllerimizce duru
Akar sularımızca coşkulu
Ne var ki çocuğum
Güzellik bakım ister
Önce türkülerimizi öğren
Seni büyüten ninnilerimizi belle
Gidenlere yakılan ağıtları
Her sözün en güzeli Türkçemizde
Diline takılanları ayıkla
Yabancı sözcükleri at
Bak, devrim, ne güzel
Barış, ne güzel
Dayanışma, özgürlük
Hele bağımsızlık!
En güzeli sevgi
Sev, Türkçeni çocuğum
Dilini sevenleri sev
*
Değerli bilim adamımız

Oktay Sinanoğlu,
Hedef Türkiye

adlı yapıtında

“Türkçe giderse Türkiye gider.”

Gerçeğini kulağımıza küpe olsun diye vurgulamaktadır.

Dilimiz günümüzden öte geleceğimizle ilişkili olduğunu bir bilim adamı sorumluluğuyla dile getirmektedir.

Anlatım etkin bir eylemdir. Bu gerçek, anadili doğru kullanmayı zorunlu kılmaktadır.


* ( Türkay Korkmaz, Türkçeyi Savunmak Görevi, Türk Dili, Ekim 1981, s.358, sayfa 252-253)
** (Türkçenin Sırları, Nihat Sami Banarlı,1972, s.146/1, 291/1)
 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..