Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dil sürçmesi

Dil sürçmesi
 

Birbirine benzeyen bazı kelimeleri konuşma sırasında yanlışlıkla kullanmaya veya kullanılmaması gereken yerde bir kelimeyi istemeyerek söylemeye "dil sürçmesi" diyoruz. Eski deyimle "sürç-i lisan".

Türkçe'yi gerçekten çok seviyorum. Kendim yeteri kadar kullanamasam, yazamasam, söyleyemesem de, ustaların yazdığı konuştuğu Türkçe'yi okumaya, dinlemeye bayılıyorum.

Gerçi Türkçe kadar iyi bildiğim ve dolayısıyla aralarında mukayese yapabildiğim başka bir dil yok. Bu yüzden benimki biraz Nasreddin Hoca'nın sirke seçimi gibi olacak ama, olsun. Türkçe gerçekten zarif, hoş bir lisan.

En azından kulağa Türkçe'den daha kaba gelen pek çok dil var.

Türkçe'de, yazı diliyle konuşma dili arasında da güzel bir bağlantı var. Ayrıca dilimizin yazıldığı şekliyle okunması arasındaki uyum da hepimize kolaylık sağladığı kadar, bana derin bir haz da veriyor.

Bazı yabancı dillerden dağarcığımıza kattığımız kelimeler, Türkçe kurallara pek uymadığı için yazılışta ve okunuşta ufak tefek problemler çıkartıyorsa da, bunlar fonetik olarak güzel telaffuz edildiğinde, hemen Türkçe'nin güzelliğine bürünerek kulaklarımızda yine hoş bir seda bırakıyorlar.

Bazı insanların söylediği çok bildik kelimeler bile bazan bize yabancı gelip kulağımızı tırmalayabilir. O zaman anlarız ki o arkadaşın telaffuzunde bir problem var. Yoksa bugüne kadar binlerce kez o kelimeyi binlerce kişiden duymuş ve hiç de rahatsız olmamışızdır.

Buradan yola çıkarak bazı insanların diğerlerine göre daha güzel konuştuklarını söyleyebiliriz değil mi? Hitabet sanatıyla birlikte, kendine has üslûbu olan ve sesinin tınısı da bu tür bir uygulamaya müsait olan insanların konuşmasını dinlemeye bu yüzden doyamayız.

Elbette bir dilin değerlendirmesini yaparken yanlış yapanları örnek alamayız. Her konuda her zaman doğrular rehberimiz olmalıdır.

Son zamanlarda internette yaygınlaşan chat dilinin etkisiyle midir, yoksa başka sebeple midir bilmiyorum, özellikle genç kuşak, kelimeleri yanlış kullanmayı bir marifet addederek, aklınca espri yaptığını düşünmekte ve buna da gülebilmektedir.

Oysa dil, bir milleti birbirine bağlayan önemli bağlardan biridir. Dilini iyi tanıyan ve iyi kullanan milletlerin edebiyatlerı da o derece güçlü olur.

Alışkanlık kazanma anlamında, kelimeleri en yakın arkadaşımızla konuşurken bile heceleri yutmadan, yaymadan telaffuz etmemiz gerekirken, arkadaş sohbetini önemsemezmiş bir havada ağzımızdan çıkan yamuk yumuk kelimeler, tam tersi bir alışkanlık kazandırdığı için, ciddi bir ortamda istesek de düzgün konuşamaz, yazamaz hale geliyoruz.

Uzatma ve inceltme gibi yazarken ve okurken ek bazı kurallara ihtiyaç duyulan kelimelerin Türkçe için en büyük problem olduğu doğrudur. Zorluğu yenmek yerine kenarından dolaşmayı tercih edenlerin "bu kelimelerin yerine Türkçe yeni kelime türetelim" şeklinde bir itirazları var.

İlk kez karşılaştığımız bir kelimenin uygun Türkçesini bulup kullanmak, en doğru iştir. Fakat yıllardır dilimizde kullanılan kelimelerin değiştirilmesi ve sözlükten çıkarılması, bu sefer farklı sorunlar yaratmakta, kütüphanelerimizdeki eserlerin yeni nesiller tarafından okunamaması ve anlaşılamaması gib bir kültür felâketini beraberinde getirmektedir.

Bu sebeple biraz özen göstererek bu kelimelerin doğru yazılmasını ve okunmasını öğrenmek, hem daha pratik bir çözüm sağlar, hem de dilimize zenginlik kazandırır.

Şapka dediğimiz işareti kullanmaya karşı nedense bazı arkadaşlarımızın allerjisi var. İlk bakışta, "okuyan doğru okusun" gibi bir serzeniş hissediliyorsa da, benim farkedebildiğim bu tür yazan arkadaşlar, çoğunlukla kendileri zaten kelimeyi doğru okumadıkları için o şekilde yazıyorlar.

Yoksa insan bilip dururken bir kelimeyi okunduğu gibi yazamazsa yanlış bir şey yapmanın huzursuzluğunu yaşıyor. En azından ben öyle oluyorum. Şimdi kışın yağan "kar"la, ticaret yapan birinin yaptığı "kâr"ı işaret koymadan birbirinden ayırt edebilir miyiz?

Bunlar yazılışı aynı, anlamı farklı iki kelime değil. Bu, kelimenin bizim alfabemizde karşılığı olmayan bir harfle yazılmasından kaynaklanıyor.

Hepimiz okur yazar insanlar olarak her zaman kâğıt - kalemle haşır neşir olduğumuzun farkındayız. İki kelimenin de ilk hecesi k ve a harfiyle yazılmasına rağmen okunuşun farklı olmasını işaret koymazsak nasıl belirteceğiz?

Her mesleğin zorlukları elbette olacaktır. Yazı yazanların da hafızalarına güvenmedikleri, doğruluğundan emin olmadıkları zamanlarda kelimelerin yazılışı için imlâ kılavuzuna bir göz atmalarında fayda vardır diye düşünüyorum.

Bugün bir blog arkadaşımızın yazısında kullandığı sürç-i lisan kelimesi böyle bir yazı yazmama vesile oldu. Arkadaşımız Google'da kelimeyi kontrol için arattığında, karşısına sanki doğruymuş gibi yanlış bir yazılım çıkmış. İlk anda inanamadım.

Fakat baktığımda gördüm ki, gerçekten böyle bir kelime var. Üstelik arkadaşımızın yeni yazdığı yazısı da buna referans olarak verilmiş.

Ne yazık ki, espri mahiyetinde, alay olsun diye kelimeyi biraz eski ve yabancı bulanlar, hem doğru yazamamanın riskini üstlerinden atmak için, hem de güya bu vesileyle bir mizah konusu yaratmak için "Sürçülü ihsan" şeklinde kelimeyi kullanmışlar.

Yanlış emsal olmaz diye bir deyim vardır. Yani yanlışı örnek gösteremezsiniz. Nasıl oluyor da böyle bir kelime karşımıza çıkabiliyor diye önce biraz kızdım ama, sonradan düşündüm ki, Google sonuçta bir Türk Dili Kılavuzu değil. O internette yayınlanan yazıları tarayarak oralarda geçen kelimeleri hafızasında toplayan bir depo.

Demek ki kelime kontrolünü Google'da yapmamamız lazım.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..