Dilber solaktı

Bu gün okullarda yarıyıl tatili sona erdi. İlköğretim ve ortaöğretim okullarındaki 14 milyon öğrenci ile 600 bine yakın öğretmenin ikinci dönemdeki ders maratonu yaklaşık 4 ay sürecek. Haberi ile yan yana başka bir haber gözüme ilişiyor;

“Siirt'te, intihar ettiği öne sürülen 17 yaşındaki Dilber Özer'in ölümü şüpheli bulundu. Sağ şakağına silahla ateş ederek intihar ettiği öne sürülen, ancak solak olduğu belirtilen Özer'in beş aydır imam nikâhıyla birlikte yaşadığı kişi ile kardeşi tutuklandı. Milliyet Gazetesi 12.02.2007”

Dilber henüz 17 yaşında ve bu gün onunda okulda olması gerekirdi, yaşına baktığımızda. Oysa Dilber 17 yaşında ve imam nikâhı ile ailesi tarafından evlendiriliyor. Düğün dernek yapılıyor ve baba evinden öyle çıkarılıyor. Dilber, diğer binlerce kızımız gibi sosyal güvencesi olmadan evlendiriliyor. Ve yine Dilber cinayete kurban giden küçücük kızlarımızla aynı sonu paylaşıyor.

Şakağında bir kurşun yarası ile…

Ben bu annelere, babalara çok kızıyorum. Küçücük kızlarını ne demekse bir türlü anlayamıyorum “İmam Nikâhı ile evlendirmek”, beyaz gelinliklerini de giydirerek gönderiyorlar. Sonra şiddet, cinayet ve cansız küçücük bedenler.

Bu gün yarıyıl tatili bitti ve okullar açıldı.

Dilber, okulda olmalıydı. Beynimin içinde sürekli bu ses dolanıp duruyor.

Neden anneler babalar çocuklarınızı okula göndermiyorsunuz?

Neden kızlarınızı küçücük yaşlarında hem de nikâhsız evlendiriyorsunuz?

Her biri o kadar güzel ki, ne de güzel bakıyorlar yaşama…

Gazetedeki resmine bakarken gözlerinde umudu ve geleceğe bakışını gördüm.

Hangi eller bu gözleri kapattı. Hangi cani ruh onun yaşam hakkını elinden aldı.

Anne Ayşe Özer kızının şiddet gördüğünü biliyor ve söyleyemiyor. Sevgili Ayşe Özer hiç için sızlaması mı? Benim içim acıdı, yüreğim paramparça oldu, gazetedeki haberi okuyunca. Bu haber ne ilk, ne de son olacağa benziyor.

Bu gün okullar yeni bir döneme başladı. Ama hala okul çağındaki kızlarımız cinayetlere kurban ediliyor.

Yapmayın anneler, babalar kızlarınızı başınızdan defedercesine evlendirmeyin. Onları okutun, eğitimlerini sağlayın. Onlar bir çiçek, soldurmayın.

Dilber, adı gibi güzel, gelinliğin içinde nasıl da mutlu görünüyor.

Ne oldu da bu denli kısa bir sürede ölüme yolcu edildi, Dilber…

Kim bunun imam nikahlı kocası. Neden gözaltına alınan koca Murat Kızılkan mahkemece salıverildi? Neden Dilber’in ölüm nedeni araştırılmadı? Bu kadar mı değeri yok kızlarımızın? Çoğunda da eş kadını odaya kapatıp, ilaç veya ip bırakıp “Kendini öldür” diyormuş. Böyle bir zihniyet nasıl bir zihniyettir. Herkesin gözünün önünde işlenen bu cinayetlerin hesabını kim verecek? Bütün bunlara ses çıkarmayıp ortak olanların sorumluluğu yok mu?

Bu nasıl bir vicdandır ki, öldürüyorsun bir insanı sonra hiç bir şey olmamış gibi yaşamına devam ediyorsun.

Anneler, babalar küçücük bedenleri soldurmayın.

Kızlarınızı mutlaka okutun.

Hele hele onları nikahsız hiç evlendirmeyin.

Onlar sizin gönül bahçenizin çiçekleri, sevginizle sulayıp besleyip büyütün…

Dünyaya gözünü açarken, dokuz ay kanınızla onu beslerken yanı başında olan anneler onları ezdirmeyin.

O daha 17 yaşındaymış ve bir kurşun şakağını delmiş, geçmiş, gitmiş.

Sevgili Dilber, sana solaktı diyorlar, yoksa yaşam mı sana solaktı ki, gencecik bedenin soldu gitti…