Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '20

 
Kategori
Öykü
 

DİLDEN ANLAMAK

Apartman dairesinden bozma bir sağlık ocağı. Daha doğrusu yeni adıyla ‘Aile Sağlık Merkezi’. Yan yana duran iki oda iki ayrı doktora tahsis edilmiş. Odalardan biri sağlık çalışanlarının dinlenme odası olarak, bir diğer oda ise evrak işlerinin yürütüldüğü, hastaların kayıt işlemlerinin yapıldığı oda olarak kullanılmakta. Duvarlarda Sağlık Bakanlığı’nın hastaları bilgilendirmek amacıyla yayınladığı afişler asılı. Sağlık ocağının hastanelere özgü boğucu kokusu içeri girer giymez hissediliyor, insanın değişik bir ruh haline bürünmesine sebep oluyor.

          Bu soğuk kış gününde yöresel kıyafetleriyle sırasını bekleyen yaşlı kadınlar, çocuğunu muayene ettirmek için gelen anneler, çeşitli sebeplerle sağlık raporu almak için ellerinde evraklarla bekleyen insanlarla beraber muayene sırasında bekliyorum. Burnum tıkalı bir vaziyette ve kendimi oldukça halsiz hissediyorum. İki günden beri böyleyim. Muhtemelen dairedeki mesai arkadaşımdan bulaşan enfeksiyon bünyeme nüfuz etti. Beş yıldan beri çalıştığım bu şark ilinde ilk defa bu denli hastalandım. Bilmiyorum belki de uzun süreli bir tatile ihtiyacım var.

         Vitamin eksikliğinden midir, havadan mıdır bilemiyorum ama kendimi oldukça yorgun hissediyorum. Yorgunluk ve halsizliğin verdiği ruhsal sıkıntılardan kurtulmak için kafamı başka şeylerle meşgul etmeye başladım. Cep telefonumla bir süre oyun oynadıktan sonra etrafa bakınmaya insanları incelemeye koyuldum. Beklemekten yorulmuş hastaları, el çabukluğuyla hasta kayıtlarını bilgisayara giren memurları, göreve kısa bir süre önce başladığını düşündüğüm iki pratisyen hekimi bir süre dikkatle izledim. Büyük ihtimal ikisi de yeni atanmıştı. İşlerine duyduğu saygıdan ötürü ciddiyetle hastalarla ilgileniyorlardı. Hekimlerden erkek olanı arada bir hanım meslektaşına soru soruyordu. Uzlaşmacı bir tavırla çalışıldığı ilk anda kendini belli ediyor. İşlerin yürümesi için uzlaşı kültürünün benimsendiğini görmek beni mutlu etmişti.

        Muayene sırasında beklerken muayene olacağım hanım pratisyen hekimin odasındaki hemşire dışarı çıktı ve Kürtçe bilen birinin olup olmadığını sordu. Yirmili yaşlarda bir genç adam kendisinin bildiğini söyledi. Muayene odasında, bastonu, yöresel kıyafeti ve mazbut duruşuyla dikkat çeken yetmişli yaşlardaki köylü kadın doktora derdini anlatamamıştı. Doktorun bölgede Kürtçe bilmemesi, köylü kadının da Türkçe bilmemesi nedeniyle anlaşma sağlanamamıştı. Devreye giren genç adam sayesinde anlaşma sağlanmıştı. Konuşmalardan köylü kadının şehir merkezine uzak bir köyden geldiğini öğrendim. Eğer o genç adam orada bulunmasaydı belki de kilometrelerce yolu tek başına gelen köylü kadın hastalığına çare bulamamış bir halde evine eli boş gidecekti. Bir süre sonra genç adamla köylü kadın muayene odasından çıktı. Köylü kadın bir elinde bastonu diğer elinde reçetesi güler yüzlü bir tavırla genç adama teşekkür etti ve eve doğru yol almaya başladı.

        Yaşlı kadının tedavi olurken yaşadığı iletişim kopukluğu vatandaşların dayanışmasıyla çözülmüştü. O yaştaki bir insana Türkçe öğretmek yerine iki dili bilen bir memurun görevlendirilmesi devlet dairelerinde yaşanan benzer sorunları çözme konusunda geçici de olsa bir çözüm olabilir diye düşünüyorum.

 
Toplam blog
: 93
: 87
Kayıt tarihi
: 25.02.19
 
 

     TCDD'de makine mühendisiyim. Sanatın iyileştirici gücüne inanan bir insanım.    ..