Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Dilek Yarımadası Millî Parkı

Dilek Yarımadası Millî Parkı
 

Milliyet Com.tr.


Sen üç yanı deniz,

Sen yarımada,

Sen, karış karış gezdiğim toprak,

İçtiğim su,

Gönlümde sevda.

(Mahmut Kuru)

Kuşadası’ndan Söke- Aydın’a doğru gidiyoruz. On kilometre kadar ilerleyince sağda “Milli Park” yazısıyla karşılaşıyoruz. Yolun her iki yanı yazlıklar. Davutlar’a girmeden, şeftali, mandalina bahçeleri, arada bir de üzüm bağları... Davutlar, geçmişte küçük bir köyken turizmle gelişen, büyüyen bu yerleşim yeri, şimdi yazlık siteleriyle büyük bir belde. Güzelçamlı da yeni bir belde. Adı üstünde çamların arasında şirin bir yer. Milli Park’a dek uzanan caddesiyle modern bir kent görünümde. 

Yolun solundaki Samsun Dağı eskiden yemyeşil çam ormanlarıyla kaplıydı. Sahiller, yanlış yapılanma sonucu yazlıklarla dolunca sıra dağlara geldi. Dağların eteklerindeki ormanlar yakılarak yok edildi. Ormanlar, tepelere doğru çekildi. Yok, edilen yerlere binalar dikildi.

Milli Park’a belli bir ücret ödeyerek giriyoruz. Yol, kıvrıla kıvrıla dile doğru uzanıyor. Solda; masmavi deniz, koylarda dinleniyor. Yeşil vadiler, denizin mavilikleriyle buluşuyor. Çam yeşili, yosun yeşili, zeytin yeşili, zümrüt yeşili, nil yeşili... Mavinin her tonu; açık mavi, koyu mavi, gümüş mavi, turkuvaz mavi... Güneş, Sisam Adası’ndan batarken gökyüzünde değişik renkler oluşturuyor: mor, yakut, lâl, güvez, şarap kırmızısı, menekşe, siklemen...

Millî Park’ın kapısından girince sağınız masmavi deniz, solunuz ormandır. Denize girmek için sırasıyla İçmeler, Aydınlık, Karaburun, Karasu koyları uygundur.  Biz. Aydınlık Koyu’nu seçtik. Burası, Orman Genel Müdürlüğünce kurulmuş piknik yerlerinden biri. Çeşmeler, duşlar, tuvaletler, kabinler. Plajda hasır şemsiyeler, ahşap şezlonglar... Parkın içlerine doğru yürüyoruz. Burası değişik ağaçların renk renk çiçeklerin, gelinciklerin baş uzattığı, süslediği bir patika yol. Ağaçların üzerinde türleri yazılı. Neler yok ki... Kızılçam, karaçam, ardıç, meşe, karaağaç, akçaağaç, dişbudak, çınar, üvez, keçiboynuzu, ahlat, delice... Akdeniz bitki örtüsünün tüm çeşitleri burada. Ayrıca Karadeniz Bölgesi ormanlarına özgü ıhlamur, kestane, pırnal meşesi... gibi ağaçların da bulunması, burayı botanik bahçesine çevirmiş. Ne diyelim... Yangınlardan nasıl koruyacağımızı planlayalım.

Milli parkın sahip olduğu doğal çevre sayesinde bölge, yaban hayvanlarının korunduğu bir alan olmuştur. Burada soyu hemen hemen tükenmek üzere olan türlere rastlanmaktadır. Bunların en çarpıcısı Anadolu parsı ‘dır. Ayrıca, yabanıl hayvanlardan çakal, tilki, sansar, porsuk, kurt, yaban domuzu, ayı; kuşlardan akbaba, atmacaya da rastlanmaktadır. Milli parkta çok sayıda sürüngen, memeli hayvan ve kuş türleri bulunduğu gibi, bu alanın kıyılarında da Akdeniz’e özgü hemen hemen bütün balık çeşitleri ile deniz kaplumbağaları yaşama ve çoğalma olanağı bulmuşlardır. Akdeniz ülkelerinde korunmaya alınan Akdeniz foku da yörenin tipik hayvanlarındandır. Park morfolojik gelişimin hızlı olduğu ağız kısmında, bu gelişim sürecinin ürünü olan birçok lagün ve bataklıkları bünyesinde barındıran uluslararası niteliklere sahip bir sulak alan karakterindedir. Lagünler, tepeli pelikanların yanı sıra, cüce karabatak, beş tür ördek ve 6000'in üzerinde flamingo kuşu barındırmaktadır.

Geçmişte, piknik yerlerinde her ağacın dibinde mangal yanar, dumanları mavi gökleri kaplardı. Bu alanlardaki bazı çamlar kurudu. Şimdilerde mangal ve ateş yakmak yasaklandı; ama sigara izmaritlerini nasıl yasaklayacağız! Ormanlara giren her insan aranamaz ki... İnsanları bu konuda eğitmek, bilinçlendirmek gerekiyor. Yaz geldiğinde orman yangıları olacak diye içim titriyor. Bu kadar zengin botanik çeşidini yeniden yetiştirmek olanağımız ve gücümüz yok.

Akşam olunca, yaban domuzları, piknik alanlarına iniyor. İnsanların arasında dolaşıyor. İnsanlar onlara yiyecek veriyor. Eliyle domates uzatan insanlar gördüm. Çocuklar bile korkmadan sokuluyorlar. Sevgi, vahşi hayvanları bile ehlileştiriyor; ancak yetkililer domuzların özellikle çocuklara zarar verebilecekleri söyleyerek geziye gelenleri uyarıyorlar. California’da sincaplar sokaklarda ayaklarımıza dolaştı. Serbestçe dolaşıyorlar. Bizler çocukken ot diplerinde, taş kovuklarında keklik yumurtası arar, bulunca da evimize götürürdük. Doğaya canlılık katan ötüşleriyle dağları, ovaları, vadileri şenlendiren bu kuşların bir gün azalacağını ya da yok olacağını düşünmedik. Daha doğrusu bu konuda eğitilmemiştik. Bugünkü çocukların bu konuda daha iyi eğitildiklerini daha duyarlı olduklarını sanıyorum. Bugün de kırsal kesimde keklik, kaz, ördek, güvercin... Palazları peşinden koşan, onları avlamaya çalışan çocukları, yetişkinleri düşündükçe yüreğim sızlıyor, içim parçalanıyor. Bu ülke, doğal bitki örtüsüyle, yabanıl hayvanlarıyla, kuşlarıyla daha güzel değil mi?

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..