Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dilenci vapuru

Dilenci vapuru
 

Vapura bekledik, istasyona gitmişsin?


"O da seni seviyor, eminim bundan." Tehlikeli biri laftır. Bunu söyleyen tehlikeli biridir. Yakalar seni. Kurtulamazsın.
Aşık oldun diyelim. Açılamacayacaksın değil mi? Hiç bir zaman o filmlerdeki hergelelerden olamadın zaten. Giden, tanışan, pat diye bir yere davet eden. Hayır. Bir kanıt arıyorsun. Her bir olağan tavrı abartıp onun da seni sevdiği çıkarımına varmaya hazırsın. Etrafındaki birine mi güldü, hayır hayır kesinlikle sana güldü. Senin olduğun tarafa doğru mu baktı? Hayır hayır kesin sana baktı. Neden bakmasındı ki. Bütün öğlen tenefüsü boyunca onu takip ettiğini anladı ve bu ilgi hoşuna gitti. Evet evet, hoşuna gitti. Ama dikkat et, fel fecir gözlere yakalanmak üzerisin. Doğuştan mahalle dedikoducusu bir kız ya da efemine bir erkek, sanki sınıftaki herkesin ablası gibi gelir yanıına. Ne ablası yahu, teyzesi... Ve hatta babaannesi...

"Sen A.'yı seviyorsun değil mi?" der. Bittin oğlum sen. Hayatta yalan söyleyemezsin o anda. Zaten anlar o. Zaten sen de yalan söyleyemek istemiyorsun. Konuşmak istiyorsun bu konuda değil mi.? Sabaha kadar konuşmak istiyorsun. Zaten senin aslında aşık olduğun kişiye değil, sadece bu konuda bahsetmeye ihtiyacın var. İpnetor seni.
***

Mal gibi kalmak üstüne türlü türlü şeyler anlatılabilir. Benim en unutamadığım üniversitede ki ikinci senemde başıma geldi. Okulumuz küçüktü ve çok yeni bir kurumdu. Bütün öğrenciler konferans salonuna sığıyorlardı. İlk yılın ardından "işte daha ilk yılımızda şu alanlarda başarılı olduk" falan gibisinden bir konuşma yaptı rektör. Bazı başarılı (!) öğrencileri anons edip sahneye davet edip elini sıkıyor falan.

Nasıl olmuşsa olmuş ben de o teşekkür edilecek öğrenciler arasındayım. Evvelki yıl yapılan okullar arası yüzme yarışlarında madalyalarım var. İki madalyamı kurdelelerinden iki elime sarmışım, madalyalar avucumu içinde, kimseye göstermiyorum.

Üniversite denen kurumu da bir şey sanıyorum daha o zamanlar. Nasıl bir vakit kaybı olduğu hakkında bir fikrim yok.

Rektör her birisini anons edecek gibi olduğunda kalbim heyecandan yerinden çıkacak gibi oluyor. Hayatımda ilk ve muhtemelen son defa kalabalık önünde takdir edileceğim. Belki şövalye ilan edilmeyeceğim ama olsun, bu da bir şey.

Tek tek herkes çıktı tebriğini, ödülünü aldı. Herkes, benden gayrı herkes. Rektörün elindeki listenin arka sayfasındaymışım ben. O da arka sayfayı çevirmeyi unutmuş. Böyle bok gibi kalakaldım yerimde. Sahneye çıkayamayıp alkışlardan sebeplenememek bir şey değil, o kadar heyecanı boşu boşuna çektim.

Şimdi zamanda geri gidebilme şansım olsa, tören biterken unutulduğumu fark ettiğim anda sahneye atlayıp "hocam beni unuttunuz" deyip biri altın biri gümüş madalyayı sokardım ter kokulu rektörün gözüne. Eminim ki anlayışla karşılardı. Sonra da kürsüden salondaki öğrencilere dönüp derdim ki,

alkışlayın ulan ipneler!

***

İşte bu madalya hikayesinden bir kaç dakika sonra, o aralar okuduğum tırt bir kitaptan etkilenerek, aynı gün içinde iki kere şansımın ters gitmesinin mümkün olmadığı kanaatine varıp da o ara aşık olduğum kıza ilan-ı aşk etmeye gittim. Artık büyümüş sayılırdım, bu sefer kimseye fark ettirmemiştim. Doğrudan ben diyecektim. Şöyle dedim,

"G.! "

G., dönüp bana baktı. bir kaç saate bedel, iki saniyelik bir sessizlik oldu.

"Ben dün gece seni rüyamda gördüm biliyor musun?"

G.'nin ifadesinde herhangi bir değişiklik olmadı. "Kalemin var mı, öğrenci işleri odası ne tarafta, birazcık borç veririr misin, bebeğimiz olsun istiyorum..." Sanki bunlardan hangisini söylesem yine o bakışı yapacak gibiydi. O bakış o kadar uzun sürdü ki, yaklaşık on yıl sonra bile hala bana bakmaya devam ediyor gibi geliyor.

***

G. bana bakmaya devam ededursun, hayatta insanın kendisini asla esas çocuk gibi hissedememesine ne demek gerek değerli arkadaşım?

Denizi kovayla boşaltmaya çalışmak gibi. Belki de ki Türkçe'de ki en güzel gelime.

BEYHUDE

Hep bir başkası olacak biliyorsun. Madalyaların elinde o koltukta oturuyorsun.

K.

mektup... http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=51822

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..