Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dilenci Vapuru

Dilenci Vapuru
 

"Tigger"


Bir dakika içinde olanlar ;

Elimdeki topu atlamak için zıpladı ve dişi elime çarptı, canım çok fena yandı.
Haydi yanlışılıkla oldu dedim ve topu fırlattım. Topun peşinden gider gibi yapıp komşunun bahçesine gidip çişini yaptı. Neyseki komşu evde yok. Çok kızdım ama hayvan sıkışmış deyip bir şey demedim.
Tasmasını aldım, haydi gezmeye gidelim dedim, bu sefer de beni bırakıp dışarı koştu. Bir baktım diğer komşunun kedisini sıkıştırdı duvar dibine. Kedi tısss kıssss diye tısslıyor benim salak onu koklamaya çalışıyor. Gittim aldım Romeo'yu ve hemen bağladım. Artık kızmıştım gerçekten ve kıçına iki çat çat. Kafasını eğip yürüdü ve ilk elektrik direğinin yanında durup çişini yaptı. Oraya da yapması yasak tabi, ben tasmayı çekerken direkteki kaçaktan ötürü çiş yoluyla pipisinden çarpıldı. "WOHUVFFF" diye bağırdı. Neyseki az çarpıldı.

Bugün tatile gidiyorum diye onu da köpek pansiyonuna götürüyorum. Ya nasıl üzüldüm, gözüm nasıl arkada kaldı anlatamam...

***

Bazen muhabbetin tıkanma noktasında bir tuhaf müşteri gelir de içerideki herkese eğlence çıkar. Mesela karanlıkta görseniz korkacağınız yağız bir anadolu delikanlısı içeri girer ve asla unutamayacağınız bir soru sorar;

"kaş alıyor musunuz?"

"alıyoruz, gel"

Esasında kaş almıyorlardır. Maksat o tipi içeri çekebilmek ve nasıl birisi olduğunu anlamaktır. Operasyon sırasında içeride sinirler gerilir. Bir kişi kendisini kaybedip yüksek sesle gülse diğer müşterilerde kendilerini koyverecek. O "delikanlı (!)" dükkandan ayrıldıktan sonra o günün eğlence konusu çıkmıştır; "adam kaş alıyor musunuz dedi yaa" (kahkahalar)

Berber sohbetleri ; http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=38080

***

Tuncay'ın bir derdi var, belli ediyor ama ağzından çıkaramıyor. Tuğçe ise hiç tınmıyor, sakin sakin Tuncay'ın ağzındaki baklayı çıkartmasını bekliyor. Tuncay'ın bu kadar düşündüğüne göre kendisini kızdıracak bir şey isteyeceğini biliyor. İzin isteyecek büyük ihtimalle. Evet evet izin isteyecek. "Dur bakalım ne diyecek enbesil" diye geçirdi içinden Tuğçe. Tuncay ağzındaki baklayı çıkardı.

+ Canım ?
- (duymamış gibi yapıyor)

+ Canıımm? (sesi daha da inceldi. yürüyünce yerleri titreten tuncay değil bu, yavru bir kedi sanki)
- Efendim ?! (bu da kırk yılda bir işinizin düştüğü vergi dairesindeki firijit kız kurusu müdür Neriman sanki)

+ Ya ben diyorum ki bir değişiklik yapsak bu hafta sonu?
- Değişiklik derken? (daha hala tuncay'a bakmadan konuşuyor)

+ Ya mesela ben arkadaşlarla erkek erkeğe takılsam, sen de pelin'lerle kız kıza takılsan.
- (bozkırda esen rüzgarın ürkütücü sesi)

+ nostaljik bir şey olarak yani?
- (yutkundu)

+ ne dersin ?
- eski hayatını özlediysen istersen komple git hep onlarla takıl?

+ (içinden osurdu)
- BENCE Bİ SAKINCASI YOK YANİ (yalnız hala bakmadan konuşuyor)

+ Canım ne var bunda, insan ihtiyaç duyuyor yani ara sıra erkek erkeğe falan olmaya
- Karısından uzak kalmaya falan da ihtiyaç oluyor mu?

+ Onu şeyetmedim ki ben
- Neyi şeyettidin peki?

+ Bence bunlar ilişkiyi rahatlatan, ömrünü uzatan şeyler.
- Yapma yaaa

(artık devamı da ben tatilden döndükten sonra)

***

Telefon etti, sana gelebilir miyim dedi. Bilmiyorum dedim, gelebilir misin?

Geldi nitekim. Merdivenden çıkarken yükseeeek yüksek topuklarının seslerini duydum. Bu kadar uzun bir kız neden bu kadar yüksek topuklu giyerdi ki? Kapıyı açtım. Bir parça... hayır düzeltiyorum abartılı bir şekilde uzak durdum kapı eşiğine. Bu uzaklık onun güvenini kırmış mıdır, bilemiyorum. Ama o kadar uzun boylu kızlarla yanyana, karşı karşıya gelmeyi de pek... düzeltiyorum, hiç mi hiç sevmiyorum. Ne yani, öpmek için parmaklarımın ucuna mı kalkmalıyım? Bir terslik yok mu bu durumda?


işim iş kızım senle : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=79271

***

Eski yazılara çok gönderme yaptım, daha önce okuyanlar kusurama bakmasın.


***

Bunu yaptım evet. Çok utanıyorum ama anlatacağım. Radikal ve Penguen yazarı Kaan Sezyum'a yazılarımı göndersem gözatabilip atamayacağını sordum. "Bakarım, fikrimi söylerim" dedi. Ya nasıl sevindim anlatamam. En kısasından ve bana göre en komiğinden iki yazımı seçtim gönderdim. Çok da teşekkür ettim falan. İki hafta cevap gelmedi. Sonra ben "abi ya belki yoğunsun ama bakıp fikrini söylersen harbiden sevinirim" dedim. İki hafta daha cevap gelmedi. Sonra ben sıkıştırmak istemedim kendisini. Sonra Radikal'de bir yazı yazdı. facebook'da İsmail Türüt'ü aradığını ama bulamadığını yazmış. Ben de facebook'tan İsmail Türüt diye hesap açıp "naaber Kaan'cım, neden Kerem'in yazılarına bakmıyorsun" gibisinden bir mesaj gönderdim. Kaan Sezyum'dan cevap geldi. Aynen şöyle yazmıştı ;

enteresan!

Kendisini google eder de bu yazıyı görür diye diyorum, "yazıların çok süper abi" falan diye az yalakalık yapmadım. Harbiden de beğeniyordum ama son dönemler özellikle Penguen'de o kadar kötü yazılar yazdı ki (linkleri aşağıda) bu şekilde yazan birine yalakalık yaptığım için kendimden daha da bir şiddetle utandım.

http://www.penguen.com/yazilar.asp?gun=20080702
http://www.penguen.com/yazilar.asp?gun=20080620

***

Karikatür, çizgi-roman çizmek isteyen, grafik programlarını kullanmayı seven arkadaşlar varsa amatör bir iş birliği için bana başvururlarsa sevinirim.

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..