Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ağustos '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dilenci vapuru

Saçma sapan konuşurken sen ve ben bunun farkındayken başımı sallarım yukarıdan aşağı doğru "evet evet, çok halısın" derim gözlerimle. Sen güldüğünde ben de gülerim, komik olmadığını bilsem de, komik olma şansın olmadığını bilsem de, içimden salak desem de gülerin sana. Ne kadar salak olduğunu bilsem de, beni sevmezsin diye korkarım çünkü. Yalnız olmaktan korkarım çünkü. Aklıma mahalledeki çocukların beni dışladıkları gün gelir. Nereden bilebilirdim ki babam beni maça götürdü diye beni kıskandıklarını... Başka bir şey çocuğun kötülüğü. Saf, yoğun, öğrenilmişinden bile biter bir öfke. Benle konuşmayacaklarmış. Niye? Uyuz oluyorlarmış bana çünkü. Hatta Tina'nın yavrularından da vermeyeceklermiş bana. İyi de Tina hepimizin ortak köpeği değil miydi İlker? Beraber çalmadık mı onu Çamlıca'daki köpek çiftliğinden? Kasaptan kemik alıp da kaynatıp da yedirmedik mi Tina'ya? Şimdi neden ben alamıyorum o köpeklerden anlamıyorum. seni feci derecede dövmek istiyorum İlker. Bari benden nefret etmen için geçerli bir sebebin olsun. Senden sonra da kardeşin Alper'i döverim. Çocuk nefreti feci bir şey. Alper'i çok dövmem ne de olsa küçük o. Ama yine de ağlatana kadar döverim. Sonra diğerlerini de döverim. Kim bana uyuz olduysa hepsini. Hepinize geçerli bir sebep, bana uyuz olmanız için. Teker teker hepinize. Hep birden olmaz. Ya da boşver ya. Tamam ben aynı fikirdeyim senle. Sırf senle mi, herkesle. En çok ben gülerim espirilerinize. Her konuda katılırım size, kendinizle çelişseniz bile.

***

Kendinle çelişsen de zararı yok. Kim çelişmiyor ki kendiyle. Aynı doktora bir hafta arayla git, iki ayrı teşhis koyar sana. Artık o gün kü hissiyatına göre. Benim de bugünkü hissiyatım "öğlenleyin devasa bir roka salatası ye" diyor. Bak bir gelsin yemek vakti, bakalım o zaman ne diyecek. Yaz iştahsızlığı işte. Karpuzla peynirden başkasını yasak etmek gerek. Bak o zaman sen tantanaya. Garsonlar mutlu, aşçılar mutlu. Şekerli karpuzu mideye indiren açlar mutlu, toklar mutlu.

***

Toklar gerçekten de mutlu mu bilemiyorum ama keyifleri yerinde. Ben aç mıyım, haşa. Allah'a şükür karnım tok. Ama tabi hayat adil değil, bir fırsatım var, çalışıp doyuyorum. Bir de çalışmadan doyan var. Doymak için çalışmasına ihtiyaç olmayan. Artık bu bir lütuf mudur, ceza mıdır kestirmek mümkün değil. Mesela Kapı komşularım aileden mi zengin nedir, yazlıktaki 16 yaşındaki çocuklar gibi yaşıyorlar. Çok nefret ediyorum onlardan. Hem onlar gibi olmak istiyorum, hem de nefret ediyorum onlardan. Ben yatacağım sırada balkondan diğer komşuya sesleniyorlar. Gelin film takalım... Saat 2330. Annem diyorlar ki her sabah 1100 de otururlarmış kahvaltıya. Benim mesaimin dördüncü saatinde. Sonra spora giderlermiş. BMW'ye binerlerse Land Rover beklermiş kapıda. Ya da tam tersi. Artık o günkü ruh haline göre. Bizim de oldu Land Rover'ımız ne olmuş. O kadar gıcır değildi gerçi ama. Oldu ya. Ama binecek vaktimiz olmadı. Evde var tabi film izleme ortamı. Filmde var. Ama izleyecek vaktimiz yok. İyi geceler baba dedim. Babamın gözleri kanlı kanlı olmuş. Çok uykusu gelmiş. "Bugün de amma yandık havuzda" dedi komşu, sesi balkondan geldi. Babam gidip yattı.

***

Babam gidip yattı. Dedemin öldüğü gündü. Sanki ayıp bir şey yapmış gibi baktım babamın arkasından. Sanki o gün yasaktı uyumak. Ya ne yapacaktı? O gün gelirse (bknz: sıralı ölüm sorunsalı) ben ne yapacağım dedim kendime. böyle gidip yatacak mıyım? Ya ne yapacağıdım, ya ne yapacağıdım...
 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..