Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dilenci vapuru

Dilenci vapuru
 

Van gogh tek tablo satamamış ya dünya gözüyle. Gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum bu duruma. Bir gülüyorum, bir ağlıyorum.

***

Birbiriyle aynı iki tane mandalina göremezsin. Kabuğu parlak olan var, mat olan var. Lekelisi var. Eziği var, yamuğu var. Rengi limona çalanı da var, tan kızılını da. Binbir türlü mandalina. Portakallar öyle değil ama nedense. Hepsi aynı ağaçtan çıkmış gibi. Onların da tadları çok farklı oluyor ama. Mandalinalar şeklen farklı, içerik olarak aynı. Portakallarda tam tersi. Birbirinin aynı lezette iki portakal bulmak? İşte bu pek mümkün değil. Sayısal lotoyu iki hafta üst üste kazanabilirsin. Ama bunu yapamazsın. Tabii tadları da zihninde tutamıyor insanoğlu. Ama şimdiye kadar ard arda yediğim iki portakalın tadları mutlaka birbirinden farklıydılar. Birisi daha tatlı, diğer daha sulu. Mutlaka ama mutlaka oluyor değişiklik.

-Buyrun ne vereyim?
-Mandalina. Çekirdeksiz di mi bunlar?
-Çekirdeksiz.
-Bir ver.
-portakal da vereyim mi?
-ver. bir de ondan ver...

***

Kulaklığımın bağlı olduğu radyonun içinde bir adam var. Basbas bağırıyor, "ölmek için çok gencim, yaşamak için ise çok geç diye..." Tamam haklısın ama... Daha çok erken bunları düşünmek için. Vakit olarak erken yani. Sabah çok erken demek istiyorum. Saat yediye yirmi var. Fena oluyorum. Güzel bir şeylerden bahset. İşlerin iyi gidebileceği ihtimalinden bahset. Lütfen.

***

İki tane aktörün filmini izlerdim. Stallone ve Van Damme. Evet, geçtim ben de o yollardan. Maalesef. O pazuları, o vurdukları yeri inletmeleri. Eve gider şınav çekerdim. Babam beni kareteye göndersin diye yalvarıyordum ama nafile. Sokaklara çıkıp öğrendiklerimi tatbik edeceğimi biliyordu da, Van damme dergisi alıp kendi kendime çalışacağımı bilmiyordu. Tekme çalışırken dizimle kendi dudağımı patlatmam durduramadı beni.

Sonra okulda bir çocuk vardı. Bana "dayı" dedi. "Bana dayı dersen seni döverim dedim." Bir teneffüs sonrasında yine dedi. Ben de yumruğu gözünün üstüne, kaşının bittiği, burnunun başladığı yere yapıştırdım. Yaş 13. Dediklerime inanmayın diyorum, ama bu sefer doğru. (yinede inanmayın isterseniz) Burnu kırıldı arkadaşımın. Benim bir kabahatim yok. 110 kiloluk İtalyan aygırı Rocky 10 tane vuruyor da bir şey olmuyor. 45 kiloluk bir İstanbul böceği olarak, yumruk dediğinin böyle bir etki bırakabileceğinden haberim yoktu.

Sonrasında, ileriki yıllarda artık klasikleşek bir sahne oldu. Beni şikayet ettiler. (halbuki ne gerek vardı?) Müdür yardımcısı geldi, "Kerem kim, Kerem Oğuz kim" diye sordu. "Ben de seni bekliyordum paşam" dedim. Tuttu kulağımdan götürdü. Şöyle beyin sallandırandan 3-4 tokat attı. Parmaklarındaki sigara kokusunu da duyuyordum her seferinde. "Seni okuldan attıracağım" dedi. Vay! Hem fiziksel, hem duygusal işkence. Yazdım bir kenara.

Gerçekten beni okuldan attıracak sandım. O zaman çok korktum. Seviyordum okulu. Sonra bir İngilişce öğretmeni vardı odada. "Korkutmayın çocuğu Servet Bey" dedi. Ama ben çok korkmuştum bir kere. Artık o kadar korkudan geri dönüş yok abicim. Hani çok üşüyünce sobanın yanına kamp kurarsında bir türlü tekrar ısınamazsın ya. Aynı öyle. Beni saldılar sonra odadan. Tuvalete gittim. Korkudan altıma edecek gibiydim. Donumu indirince bir de ne göreyim, işemek için gerekli uzvum yerinde yoktu. Korkudan içeri kaçmıştı, kaplumbağa başı gibi.

***

Bu hayattaki en büyük korkum, ölmeden tam bir saniye önce cennet veya cehennem diye bir yerin olmadığına dair kesin olarak kanaaat getirmek. Geçmek bilmez o bir saniye. Saliseler yıl gibi gelir adama. Bitmiştir artık ve yapacağım hiç bir şey kalmamıştır. Can çıkar gider, buhar olur havaya karışır, tutamazsın. Allah kahretsindir. .

***

Bana o kocaman gözlerinle bakma ne olursun
Durduğun yerde dur
Bir tutma kendini çocuklarla
Senin kalbin yok
Bir sıcak basar, tutuşursun.
Bir ağaç altında otur
Kuşlar gagalasın seni, bırak
Herkesin kendi hayatı var
Kimse gibi olmak isteme
İsteyip de parçalama içimi
Seni yaşatmazlar oğlum
Gözlerini oyarlar. Sobalarda yakarlar seni.
Vazgeç insan olmaktan
Bana o kocaman gözlerinle bakma,
Bakma Pinokyo, ne olursun

***

Gepetto da kendine göre haklı ama... Yani herkes ister bir çocuğu olsun tabi ama... Bu trajedi bana biraz fazla ağır geliyor. Bazen akşamları yatmadan önce düşünüyorum, ne olacak bu çocuğun hali diye. Yalan söyleme hakkı bile elinden alınmış. Çocuk dediğin yalan söylecek. Söylerken gözlerini devirecek. Akla aykırı bir iki kelime edecek, edecek elbet...

Hem tamam, kimi zengin, kimi değil. Kimi besili kimi değil. Kimi güzel, kimi değil. Fakat herkes etten kemikten, sen tahtasın be pinokyo. Bunu sana nasıl yaptılar be oğlum....

Ah gepetto, ellerin kırılsın....

***

Kahvaltı seçenekleri

(1) Poğaça ve çay
(2) Kepekli ekmeğe tost ve kahve
(3) annemin keki ve çay.

Birinci seçeneği bir süre geçiyorum, çünkü kalorisi en yüksek kahvaltı bu. şişmanladım çünkü ve artık buna bir dur deme vakti. İkinci şık en makulu gibi, ama çok sıkıdım. Son 6 ayın çoğu tost ve kahve ile geçti. Kek en süperi ama o da şekerli olduğu için çabuk acıktırıyor. Çıkmazdayım. Nesfit yiyecek halim yok. Ayıp artık.

***

"Bana vurmaya çalışmaya bırak da vur artık" diyen Morpheus'un hastasıyım.

Bu hafta, bilgisine ve görüşlerine çok önem verdiğim, kendi tabiriyle "profesyonel okuyucu" bir arkadaşım yazdıklarımı eleştirdi. Hafif sert ama çok gerçekçi bir eleştiriydi. Her an dişe dokunur bir şeyler yazmaya başlayacak gibisin ama bir türlü başlamıyorsun diyor. Haklı. Ve fakat o da biliyor ki dişe dokunur olamamak değil mi tüm derdim? İşlerin iyi gideceği ihtimalinden bahsetmek istiyorum. Dişe dokunamadığım için yazmıyor muyum? Ulan burada da mı dokunamayacağımız bir yerlere geldik? Cennet yok mu? Ne? Ölmek için gençsen yaşa, yaşamak için bitkinsen bırak bu işleri kerem efendi. Kaplumbağa mı? Yazmasamıydım? Kek istedi canım. Elmalı ve cevizli. Pinokyo sen de ister misin?

Aklım çok karıştı.

K.
 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..