Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '12

 
Kategori
Öykü
 

Dilin işlevleri ve öykü

Dilin işlevleri ve öykü
 

YENİ ÖYKÜ KİTABIM YÜZEN ADA KANGURU YAYINLARI


Dilbilimci Roman Jakobson’a göre dille bildirişimde altı temel öğe vardır: Gönderici, alıcı, ileti, bağlam, ilişki ve dil. Odaklanılan öğeye göre de dilin altı işlevinden söz edilir. Bunlar da sırasıyla duygusal, çağrısal, sanatsal, göndergesel, iletişimsel ve üstdilseldir.

Duygusal işlev, göndericinin iletisine karşı tutum ve davranışı ile tinsel durumunu belirler. Duygu yüklü ya da övgü dolu bir tavır ortaya koyar ya da alaycı, aşağılaycı, eleştirel bir tutum sergiler.

Çağrısal işlev, alıcıya yöneliktir. Gönderici, alıcıyı etkilemek ve eyleme geçirmek için dilin bu işlevine başvurur.

Sanatsal işlevde, güzelduyuya ağırlık verilir. Gönderici, söz sanatlarına, sözcük oyunlarına, karşılaştırmalara başvurur.Yazınsal metinlerde dil, şiirsel işlevde kullanılır.

Göndergesel işlev, göndericinin anlatısına yönlendirir. Her türlü bilgi iletir; olay ve betimleme vardır. Bu işlevde bağlama, konuya ağırlık verilir.

İletişimsel işlev, ilişki kurma, sürdürme, sonlandırma işlevidir. Ayrıca iletinin alıcıya ulaşıp ulaşmadığını da denetler.

Üstdilsel işlevse, dil ile ilgili bilgi vermek, sözceyi bir başka sözce ile açıklamak, dil sorunlarını çözmekle ilgilidir.

Dilin bu altı işlevinden öyküde nasıl yararlanabiliriz?

Dilin yalnızca göndergesel işlevini kullanmak bir başka deyişle olay anlatmak, bilgi vermek, betimleme yapmak öykü yazmak değildir. Bir çocuğun gördüğü bir filmi özetlemesi, öykü değil bir anlatıdır. Çocuk kendisini olaya katmaz, bazı adılları (ben/sen), bazı önadları (bu/şu), bazı yer ve zaman belirteçleri (burada/ dün) hatta bazı ünlemleri (ah!) kullanmaz. Dinleyiciyi etkilemeyi de düşünmez.

Göndericiyi yazar, alıcıyı da okur olarak düşünürsek, duygusal işlev de işin içine girmelidir: Yazar, okurun ruhuna ulaşmak, onu öykü kişilerinin sevinçlerine, acılarına ortak etmelidir. Bu nedenle sevinç, sıkıntı, öfke, aşağılama, hayranlık, şikâyet, güvensizlik, kuşku, acıma, nefret gibi temel duygulardan yola çıkarak okurunu duygusal yönden etkilemeye çalışmalıdır. Öykü kişilerin duygularını, davranışlarını etkileyen, biçimleyen, yönlendiren toplumsal ve politik yapıyı gözler önüne sermelidir.

Yazar, okuru tinsel yönden etkileyip, onda hayranlık, coşku, acıma, nefret vb duygular uyandırmalı, ona bazı fikirleri aşılayarak onu yönlendirmeli, gerekirse kışkırtmalı hatta eyleme geçirmelidir.

Yazar, okuru etkileyebilmesi için iletisinin tonunu dilin duygusal işlevini açığa çıkaracak biçimde oluşturmalıdır.

Peki, nedir ton? Dilde ton, yazanın ya da konuşanın, konuyu ele alışındaki titizliğini, amacını ve duygularını açığa çıkaran öğelerin tümüne denir.

            Konuşmada ses, duyguları belirtecek biçimde çıkarılır. Buna sesin tonu denir. Metnin tonuysa yazarın duygu ve düşünceleri ile niyetinin okurda yarattığı etkidir.

Dilin işlevlerinden birinin de çağrısal işlev yani alıcıyı etkileme, düşündürme, yönlendirme olduğuna göre, yazarın da böyle bir amacı olmalıdır.

Yazar, biçemini amacına ulaşabilecek şekilde belirlemelidir. Bunun için de bazı şeyleri över, yerer, okuru güldürür ya da ağlatır. Güldürücü, dokunaklı, acındıran, övücü, duyguları kamçılayan, kişisel duyguları dile getiren, alaycı, eleştirel bir biçeme başvurmalıdır.

Güldüren ton okuru eğlendirir. Alaysı ton dolaylı yoldan bir şeyleri eleştirir. Acındıran ton, okurda acıma duygusuna yol açar. Trajik ton kötümser, kaderci, çıkışı olmayan bir gidişi anlatır. Dramatik ton, okuru heyecanlandırır, korkutur. Lirik ton kişisel duyguları aktarır, yergisel ton kişiyi, toplumu, düzeni taşlar. Mizahi tonsa güldürücü tonla ince alaysı tonun karışımıdır.

Öyküde ton, yazarın dünya görüşünün (iyimser, kötümser, geçmişe özlem duyan, umutlandırıcı, coşturucu) anlaşılmasına yardımcı olur. Onundünya görüşü de, aktarmak istediği duygularında gizlidir. Yazar, okuru düşündürmeyi, etkilemeyi, yönlendirmeyi amaçlayan iletisini açıkça verdiği gibi onu okurun anlayışına da bırakabilir. Bu nedenle kullanılan sözcükler, başvurulan söz sanatları, anıştırmalar, betimlemeler ile öykü kişilerinin davranışları ve vücut dilleri çok önemlidir.

Bu arada bir öyküde tek bir ton olacaktır diye bir kural da yoktur. Birbirini destekleyen tonlar kullanılabilir. Bu biraz da “öykü, kimin gözüyle anlatılıyor” sorusuna, anlatıcının kişi ve olaylara karşı takınacağı tutumuna bağlıdır.

Öyküde dilin sanatsal işlevi de ön plana çıkmalıdır. Yazar dilin sunduğu olanakları iyi değerlendirmeli ve estetik bir kaygı gütmelidir. Konuşma dilinden uzak, düzgün, temiz, anlaşılır bir öykü dili kullanmalıdır.Daha etkili daha çarpıcı bir söyleyişe sahip olmalıdır. Çünkü çarpıcılık okuru çok etkiler.Az sayıda sözcükle yoğun anlam aktarmalıdır. Çıplak, düz, derinliği olmayan bir anlatım yerine betimlemelere, imgelere, simgelere, çağrışımlara, anıştırmalara başvurmalıdır.

İletişimsel işlev, okuru öykünün içine çekmek, öyküyü okumasını sağlamak yönüyle kullanılmalıdır.

Öyküde üstdil işlevini kullanırken yazar daha dikkatli olmalıdır. “Yani”, “bir başka deyişle”, “demek istediğim şudur ki” gibi sözceler kullanarak okuru rahatsız etmemelidir. Sözcük tekrar edilmemeli yerine eşanlamlısı kullanılmalıdır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Yazar, öyküsünü dilin işlevlerini göz önünde bulundurarak kaleme alırsa, ürünü çok daha güzel olur.

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..