Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Eylül '19

 
Kategori
Dilbilim
 

Dilin Özellikleri ve Tanımı

Türk Dil Kurumu’nun İnternet’teki “Güncel Türkçe Sözlük’ ünde dile on üç farklı anlam verildiğini, aynı sözcüğün birçok deyimde, bileşik sözcükte geçtiğini görürüz. Dil, insanların duyduklarını ve düşündüklerini bildirmek için sözcüklerle ya da işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban olarak tanımlanmış.”Dilinden Anadolulu olduğu ancak belli oluyordu.”? (S. F. Abasıyanık).Ancak dille ilgili bilimsel çalışmalara göz attığımızda bilimsel geçerliği olabilecek bir tanım vermenin zor olduğu görülür. Dil, belli yönleri öne çıkarılarak tanımlanabilir.” diyen Demir ve Yılmaz, dilin özelliklerini sıralamaktadırlar

1 ) Dil, insana özgü bir olgudur. Başka canlılarda da iletişim biçimleri vardır; fakat bunlardan hiçbiri insan dili kadar karmaşık bir yapıda değildir.

2 ) İnsan dili doğuştandır. Yapılan çalışmalar, insanların belli bir dil donanımını doğuştan getirdiğini ortaya çıkarmıştır.(Pinker, 1998: 304 vd.)

3) Dil, bir dizgedir. Dil, birbiriyle ilgili düzeyleri bulunan bir dizgedir. Her dizge, kendi içinde başka dizgeler oluşturur. Sözgelimi, sesler, belli bir düzen içinde sözcükleri, sözcükler de belli kurallarla tümcelerioluşturur.

4) Dil, iletişim aracıdır. İnsanlar, sınırlı amaçlarını dile getirmek için mimikler, jestler, sesler, trafik işaretleri gibi kimi simgeler kullanabilirler. Örneğin: Yazı, körler alfabesi, birtakım simgeler… Konuşma dilinin görsel aktarımlarıdır. Bazen trafik işaretleri gibi insanların oluşturdukları iletişim dizgeleri için de”dil”terimi kullanılır. Sözgelimi,”matematik dili”, ”bilgisayar dili” gibi. Simgelerin anlaşma amacıyla kullanılması, toplumsal ilişkilere bağlıdır. Örneğin: Trafik işaretlerinde kırmızı ışık dur, yeşil ışık geç, turuncu ışık bekle demektir. Burada adı geçen renklerle durma, geçme ya da bekleme arasında gerçekte hiçbir ilişki söz konusu değildir. İnsanlar öyle seçtiği için kırmızı dura, yeşil geçe, turuncu bekleye gösterge olmuştur.

5) Dil, üretkendir. Diller; gelişen, değişen dünyada gereksinmeleri karşılamak amacıyla yeni sözcükler türetmekte; ses, biçim, sözdizimi kalıpları geliştirilebilmektedir.

6 ) Dilin bir başka özelliği sözlü olmasıdır. Dil özünde sözlü iletişim aracıdır. Diller, sonraki kuşaklara sözlü olarak aktarılmıştır. Yazının olmadığı zamanlarda ve okuryazar olmayan insanlar arasında iletişim sözlüdür. Dillerin doğuşuyla ilgili bilimsel bir yargı ortaya koymak olanaksızdır.[1]

7 ) Dil, toplumsaldır. Her dili konuşan bir topluluk vardır. Birey, kendine özgü bir dil oluşturamaz. Dilin sosyal yönü de doğada insanların teker teker var olduklarına; ancak, teker teker değil topluluklar halinde yaşayarak birbirinden ayrı toplumları oluşturduklarına değinilir. Öteki canlılardan farklı olarak duygu, düşünce, konuşma, gelişme ve yaratıcılık gibi özelliklere de sahip olan insanoğlu, bir yandan gereksinmelerini karşılayabilmek, bir yandan da doğayla ve diğer insanlarla olan ilişkilerini düzene koyabilmek için çeşitli sosyal örgütlemelere gitme gereğini duymuştur. Bir arada yaşama gereksinmesinin ortaya koyduğu sosyal örgütlemenin doğal nitelikteki en küçük örneği aile, en büyük ve en geniş örneği de ulustur.

.Dilin en önemli özelliği, bir toplumda sözlü ve yazılı anlaşma aracı olmasıdır. Dil, bireyleri birbirine bağlayan, ulus olma bilincine ulaştıran temel öğedir. Dil birliği olan toplumlarda, bireyler arasında köklü bir yakınlık, sevgi, saygı bağı vardır. Bu bağ, toplumda birlikteliği sağlar. Böylece, ülke bütünlüğünü korumak, sosyo-ekonomik gelişmeleri gerçekleştirmek kolaylaşır. Dil bir yandan toplumu betimleyip onu yansıtırken; toplumun yaşayış biçimi, gelenekleri, inançları, ilişkileri, siyasal yapısı ve ekinsel yapısını sergileyip gösterirken; bir yandan da, içerdiği kavramları, üreticiliği, yaratıcılığı kışkırtmasıyla ona yön verir, onu varsıllaştırır. Karşılıklı bir etkileşimdir dille toplum arasında var olan”(Efeoğlu,Çağdaş Türk Dili, S.23,s.552)

Toplumsal değişimler, dili de etkiler; çünkü dil, sosyal bir kurumdur. Oluşumu, gelişimi, değişimi, ölümü toplumun koşularına bağlıdır. Toplum değiştikçe dil de değişir. Kimi sözcüklerin işlevi kalmaz. Örneğin: Enderun sözcüğü bugün tarihe karışmıştır. Sosyal, ekinsel, politik yapıdaki değişim, çağdaşlaşma bu kurumun adının silinmesine neden olmuştur. Bilim, sanat ve teknolojideki yeniliklerin yaşama geçmesi, toplumu değiştirir. Yeni sözcükler, terimler dile girer. .Dil, toplumsal gelişmelere ve değişmelere koşut olarak Arapça, Farsça sözcüklerden arınırken diğer yandan Batı kaynaklı sözcükler dilimize yerleşmiştir Dile giren, çoğu yabancı kaynaklı olan absürd, akredif, amblem, bağlanmış, giriş, temel, bilgilendirme, depresyon, gerekircilik, kur ayarlaması, çizim, final. .(Yabancı Kelimelere Karşılıklar, Türk Dil Kurumu:631) gibi sözcükler Türkçemizi sarmalamıştır. Ulusal bütünlüğümüzü, Türkçemizi yabancı etkilerden koruyarak gerçekleştirebiliriz. Dilciler, bu konuda çalışmakta yabancı sözcüklere karşılıklar aramaktadırlar

8 ) Dil, değişkendir. Dil, kişiye, yöreye, zamana göre değişir. Tüm doğal diller sürekli bir değişim içindedir. Doğada olduğu gibi dilin de kendine özgü yasaları vardır. Dildeki her değişimin bir nedeni vardır. Kimi nedenler saptanmış, kimileri saptanamamıştır. Örneğin, ağız, karın, omuz, göğüş gibi ikinci hecelerinde dar ünlü bulunan organ adları, ünlüyle başlayan bir ek alınca ikinci hecelerindeki dar ünlü düşer:ağzı, karnı, omzu, göğsü…

Türkçenin ilk metinlerini, belli bir eğitimden geçen uzmanlar okuyup anlayabilmektedir.

9) Dil, doğaldır. Doğal olaylar gibi dilin de kendine özgü yasaları vardır. Belli bir değişim süreci içinde gelişir ve değişir. Dilde bir sözcüğün doğuşu, gelişmesi, kullanılmaması nedensiz değildir. Gelişme ve değişmeleri karşılamayan sözcüklerin yerini yenileri alır.“Dilin sürekli bir değişme içinde olduğu bir gerçektir, ama bu değişmenin yönü hiçbir şekilde basitten karmaşığa doğru değildir. Taş Devri kültürlerinde yaşayan insanların da günümüzdeki diller kadar gelişmiş ve karmaşık dil dizgeleri olduğu saptanmıştır.”( Çağlar, Türk Dili, 1980,s.31)

10) Dil, yapısı ve kuralları bilinçaltıyla ilgili bir dizgedir. Birey, çoğu kez yapısını, kurallarını, özelliklerini bilmediği sözcüklerle, sözlerle konuşur, anlaşır. Çoğu kez, varlığının bile bilincinde olmadığı yapılardır bunlar. Demek ki bu özelliğiyle dilsel yapı, bireyi aşan, onu önemsiz kılan bir kavramdır.(Göksu,1980,s.46-56) Beynin dil becerisini nasıl kazandığı henüz tam olarak bilinmemekle birlikte dil edinim cihazı (DEC) [= Language Acquisition Device (LAD) ] şu biçmde modellenmektedir[2](Eker,2011,s.8)

11.Dil, psikolojik özellikleri olan bir dizgedir. Dil, insanlara özgü bir iletişim aracıdır.Hayvanların dili ötme, vızlama, kişneme… gibi seslenmelerden öteye gidemez. İnsan diliyse tüm evreni kapsayan bir iletişim ağıdır. Bu toplumdan topluma, ülkeden ülkeye değişen ses ve işaretler dizgesidir.İnsan, duygu ve organlarıyla edindiği görüşleri, düşünceleri ses ya da yazıyla çevresine aktarır. Örneğin:”Ağaç” kavramı, insan belleğinde göz organıyla oluşur. Ondan sonra her gören kişi çam, kavak, çınar… Ağaçlarını düşünür, düşündüklerini aktarabilir

12) Dil, kültürel bir kurumdur. Toplumun tüm bireylerleri, duygu ve düşüncelerini dinleyenlerine ya da okurlarına dil aracılığıyla aktarırlar.”Ulusu kan değil, anadil belirtir. Dünya, bireyin ruhunda bir sözlük gibidir; o,onu anadiliyle belirtir. ”(Dilaçar, 1969, s. 30)  Dil olmadan kültürel öğeler oluşmaz. Bu nedenle ulusların yaşamında dil, vazgeçilmez temel öğedir. Dile gereken önemi vermeyen uluslar. Tarih sahnesinden silinir, yok olur. Bugün Firik, Hitit, Sümer… Dilinden, kültüründen söz etmek zordur. Öyleyse dil, ulusların en değerli varlığıdır. Bu varlığı koruyan, sürdüren, zenginleştiren uluslar ayakta kalır, uygarlıklarını sürdürürler. Özelliklerine göre dilin çeşitli tanımları yapılmıştır:

Dil, duygu, düşünce ve dileklerimizi anlatmaya yarayan imlerin -daha çok ses imlerinin- hepisidir. Gencan,1975,s.1)

Dil, insanların anlaşmalarını çeşitli işaretlerle sağlayan bir sistemdir.(Ediskun,1963,s.7) Dil, sözlü ve yazılı olarak iletişimde kullandığımız, doğduğumuzda hazır bularak edinmeye başladığımız, doğrudan doğruya insana özgü, çok güçlü, büyülü bir düzendir; düşünme ve düşünüleni aktarma dizgesidir. (Aksan,1998,s.13) Dilin diğer tanımı da şöyle yapabiliriz:

Dil, düşünceyi aktaran göstergeler dizgesidir.

Dilbilgisi; bir dilin seslerini, sözcük yapılarını, sözcük anlamlarını, sözcük kökenlerini, tümce kuruluşlarını; bütün bunlarla ilgili kuralları inceleyen bilimdir. Dillerin işleyiş kurallarıylailgilenir. Dilbilgisi, doğru konuşma yazmanın bilimsel metodunu öğretir.



  • [1] Konuşma geçicidir; iz bırakmaz.Bu nedenle ilk dilin nasıl olduğunu,neye benzediğini bize anlatan güvenilir bir delil bulmayız.İnsanların modern formu Homo sapiens en azından 40 bin yıl önce ortaya çıktığını ve dudaklarında gelişmiş ve kusursuz bir dilin olduğunu varsayma mantıklıdır.Sorun,hominidlerde ilk olarak ne zaman ortaya çıktığıdır.( Türk,1998,s.529; Eker,2011,s.5).
  •  
  • [2] İnsan beyni ve diğer beyinler arasında morfolojik farklılık vardır.İnsan beyninin iki özelliği hemen göze çarpar.Vücuda göre  hacmi ve sağ,sol yarım küreler arasındaki asimetri.Ancak,onun yapısal olarak eşsiz olmasından daha çok işlevsel essizliği önemlidir.İnsan beynin evrimde kazandığı farklılıklarla ilgili görüşler şunlardır:
  •  
  • 1..Zekayı ve hafızayı geliştirmek için beynin genişlediği.Bu, dil ve alet yapımı gibi karmaşık becerileri insanın öğrenmesini olanaklı kılar. 2.Özelleşmiş dil yeteneği gibi işlevleri olanaklı kılmak için yeni beyin yapılarının eklendiği. 3.Dilbilgisi analizi gibi yeni işlevleri sağlamak için var olan beyin yapısının iç ilişkilerinin yeniden düzenlendiği. 4.Farklı beyin alanlarının göreceli hacimlerinin değiştiği.(Türk,1998,s.532; Eker,2011,s.8)

 
 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..