Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '11

 
Kategori
Güncel
 

Din, çocuk, BM, Türkiye, şeriat

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi temelinde, çocuk ve din ilişkisi üzerinde durmak istiyorum. 

Bu sözleşmeye göre 18 yaş altı herkes çocuk kabul ediliyor. Metinde çocuk derken refere edilen 0-18 yaş arası herkes. Bu sözleşmede çocukların din ile ilişkilerinde, sömürü, baskı, zorla öğretme ya da başka türden herhangi bir sorun tanımlanmamış. Tersine çocuğun dinsel hakları olduğundan bahsediliyor. Dahası ebeveylere çocuklarını bu konuda yetiştirmek yükümlülük olarak görülmüş ve yol gösterme hakları olduğu belirtilmiş. 

Sözleşme çocuğa yönelik çeşitli somut sömürüleri saydıktan sonra, çocuğa zarar verebilecek başka her türlü sömürüye karşı çocuğun korunmasını belirtiyor. Ama burada yine dinsel bir sömürü sözkonusu edilmiyor. 

Benim sözleşmeden gördüğüm, çocuklar 18 yaşına kadar hangi yaşta olursa olsun dinsel konularda herhangi bir kısıtlama içine sokulmuyor, tersine dinsel faaliyette bulunması ve ailenin ve devletlerin destek olması isteniyor. 

Burada aklıma ilk olarak hemen şu soru geliyor: Neden çocuk kavramı 18 yaş altı olarak tek bir nitelikmiş gibi tanımlanmış? 

17 yaşındaki bir çocuk ile 8 yaşındaki bir çocuk arasında dinsel konular açısından bir fark yok mu? 

Bu sorunun cevabına ulaşmak için şöyle bir soru soralım: 17 yaşındaki bri çocuk ile 8 yaşındaki bir çocuk arasında cinsel örgenlik açısından bir fark yok mudur? 

Elbette vardır. Peki insanın beyni bir örgenlik değil mi? Zihin, bilinç, benlik bu beynin yapısına bağlantılı değil mi? 

O halde, örgenlikte ortaya çıkan fark, neden zihin dünyasında yokmuş gibi varsayılıyor? 

Çocuklara yönelik cinsel suçlarda, çocuğun yaş durumuna göre farklı suçlar tanımlanmıştır. Genelde pedofili olarak tüm çocuk cinsel suçları gündelik dilde anılıyor, ama oysa sadece çocukların belli bir yaş dönemini içine alan cinsel suçtur. 

İnfantofili, 3 yaşına kadar olan çocuklara cinsel ilgi duyma 

Pedofili, ilk cinsel gelişiminin yaşandığı 10-13 ve ondan daha öncesi yaşlardaki çocuklara cinsel ilgi duyma. 

Hebefili ise bu dönemi geçirmiş çocuklara cinsel ilgi duyma. 

Bu kavramları içine alacak başka bir kavram ise parafili. Bu kavram ise ölülere, çocuklara, cansız nesnelere, çeşitli durumlara cinsel olarak uyarılma anlamına geliyor. 

Görüldüğü üzere burada çocuk 18 yaş altındaki herkestir diye kestirilip atılmıyor. 

Psikoloji de aynı tutumu izler; derinlik psikolojisi düşünürlerinden Freud'un öğretisine göre çocuk psikoseksüel olarak dört ayrı evreden geçer, 1, 5 yaşına kadar oral dönem, 1, 5-3 yaş arası anal dönem 3-6 yaş arası ise fallik dönem ve ergenlik ile başlayan süreç genitel dönem diye görülür. 

Peki, bilim, çocuğun örgenliğini ve bu örgenliğe bağlı olarak ruh durumları üzerinden çocuğu farklı süreçler içinde değerlendiriyorken, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi neden bunu yapmıyor? 

Neden çocuğun dininin öğrenmesini hakkı olarak ve bu konuda ebeveyne yükümlü kılarak ve devleti de bunların koruyucusu olarak tayin ederken, çocuğun bu farklı zihin, benlik, ruh dönemlerini dikkate almıyor? 

Benim savım şudur: BM, ÇHS çocuğun dinsel öğretime tabi tutulmasını bir hak görürken ve bunu meşrulaştırırken, çocuğu 18 yaş altı herkestir diyerek, açık bir hata yapmaktadır. 

Bu sözleşmeye göre her yaştaki çocuk dinsel eğitime tabi tutulabilir ve bu normaldir. 

17 yaşındaki bir çocuğun zihin dünyası, ruh yapısı, beyin yapısı açısından 7 yaşındaki bir çocukla aynı görülmesi bilime aykırıdır. 

Bir sonraki aşamaya geçelim: 

Bendenizin bu savı doğru bile olsa yine de şu soru sorulabilir: 

"Ok, dediğini kabul edelim, ama bu, 7-8 yaşındaki bir çocuğa dinsel öğretilerin belletilmemesi gerektiği sonucunu vermez." 

İtiraz haklı. Bu noktaya kadar düşüncemizi ortaya koyuşumuz, çocuğun yaş dönümleri olduğunu ve bu yaş dönemlerinin, ona ruhsal ve örgensel olarak muamele edişte kendine özgü özellikler yarattığını göstermekti. 

Bundan sonra ise dinsel olarak muamele edişte de yaş dönemlerinin kendine özgü özellikler yarattığını göstermek gerekiyor. 

Evren, evrenin yapısı, evrenin ortaya çıkışı, bilim tarihi, bilimsel buluşlar, düşünce tarihi, felsefe, kültür, dinler, inanç, bilgi gibi pek çok kavram üzerinde düşünmek beyinsel bir yeterliliği gerektirir. Bütün bu kavramlar ve başka pek çoğu bilgiyle ve birlikte değerlendirilecek konulardır. 

Örneğin siz bilginin ne olduğunu bilmeden inancın ne olduğunu bilemezsiniz. Bu bir şeye' uzundur' demek için, onu kıyasladığınız kısa bir şeyin olması kadar zorunluluktur. Siz felsefeyi, düşünce tarihini bilmeden dinleri anlıyamazsınız, bilim tarihini bilmeden, dogmatizmi bilemezsiniz. Düşünce tarihini bilmeden, demokrasiyi anlıyamazsınız. 

İnanç sistemleri, çocuk parkındaki bir oyuncak değildir. Çocuğu oraya götürelim oyun oynasın dencek basitlikte bir iş değil. İnanç sistemleri hayata ilişkin bir siyasal, sosyolojik, içerikli bir perspektiftir. Dünyayı, hayatı, her bir olguyu ve hatta nesneyi anlamlandırma aracı, görme biçimidir. 

İnançların savlarıyla, bilimlerin savları birbirine karşıttır. İnançlar dogmatik bir şekilde 'şu budur' der. Bilimler ise, 'şu budur' derken, onun o yapanınn doğruluk koşullarını ortaya koyar, temellendirir, tüm diğer vargılarıyla bağlantılarını kurar. Yanlışlanma koşullarını verir, ve vargısından sonu gelmez kuşkular duyar. Onu yıkmak için elinden geleni yapar, yıkamadığı sürece de ondan başka hiçbir şeye önem vermez. İşte bu sayede, insanoğlu uzaya gidebilmiş ve dahasa geri dönebilmiştir. 

İnançlar ise uzay hakkında sadece oturduğu yerden uydurmalar yapabilecek nitelikte şeylerdir. İnançların nesnellikleri ile öznellikleri yetişkin ama bilgisiz insanların bile ayrımını yapamadığı bir durumken, bunları bir çocuğa dayatmak, örneğinliği gelişmediği halde onunla cinsel münasebet kurmaya çalışmaktan çok da farklı değildir. 

Bu anlatımımızdan iki sonuç çıkaralım: Birincisi çocuk belli yaşlarda bu soruları soramaz, bunlar onun zihni için soru teşkil etmez. İkincisi çocuk dinler konusunda, bilimsel bilgi almadan eğitime uğratıldığında bilimsel bilgiye karşıt bir konuma sokulur. Birbirine karşıt olan iki rakip arasında kalır ve bocalar. Bu ayrımı yapabilmesi ise, ruh sağlığını koruması açısından, ancak yukarda saydığım başlıklarda tarafsız geniş okumaları sonucu elde edeceği bilgilerle mümkün olabilir. 

Bu iki nedenle, çocuğa dinsel eğitim verilirken, mutlaka ve mutlaka yaş dönümleri ve yaş dönümlerine göre, bu konularda çocuklara verilecek eğitimlere sınırlandırmalar getirilmesi, insan haklarını ve çocuk hakları gereğidir. 

Bunun aksi insan ve çocuk haklarının ihlalidir. 

BM, ÇHS'nin atladığı bir başka nokta ise şudur: Bu yukarda söylenenler, dinleri siyasallaşmış unsurlar olarak düşünmeden söylenen şeyler. BM'nin atladığı şey, dinlerin nasıl azılı birer iktidar aracı, ve iktidar araçlarının ideolojik aygıtları olduğudur. 

Din salt kültürel bir unsur bile olsaydı, yine de çocuklara öğretilmesinde bir sınır ve koşul getirilmesi gerekirken, din, bir iktidar aracı olarak düşünüldüğünde, bunun çocuklar üzerinde nasıl bir sömürü aracı olacağını düşünmemesi beni hayal kırıklığına uğrattı. 

Şimdi bütün bunları, ülkemize getirelim. Yakınlarda (28 ya da 29 Temmuz 2011) bir AKP'li yetkili bir açıklama yapmış. (KAYNAĞI). Bu açıklamaya göre, 12 yaş altı çocukların, Kuran kursuna gönderilmesi yasağını kaldıracaklarmış. Çünkü bu yasak insan haklarına ve hukuk devletine aykırı imiş.. 

KALDIRILACAK MADDE (KAYNAĞI) : 

"""""""""Millî Güvenlik Kurulu'nun 28 Şubat 1997 tarih ve 406 Sayılı Kararına Ek-A (rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler) kapsamında Kur'an Kurslarında 12 yaşından küçük çocukların eğitim alması yasaklanmıştı...

Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihraklarin etkisinden korunması bakımından:

a-8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.

b-Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.""""""""""""" 

Not: Maddenin ifade edilişindeki başka türden sapıklıkları kayda almıyorum şimdilik. 

Diğer taraftan BM, ÇHS'ne baktığımız zaman 12 yaş altı ya da ilköğretim 5. sınıfı bitirmemiş çocukların Kuran kurslarına gönderilmesi, yani dinsel eğitime tabi tutulması doğrudur. 

Oysa, dinin siyasallaşması ve şeriatizm açısından ve siyasal olarak olmasa bile, bilime olan karşıtlığından ve çocuğun anlam dünyasına ve zihin dünyasına ait olmayan problemlerle karşı karşıya kalması bakımından, çocuğun ruhsal, zihinsel ve bilişsel dünyasında yaratacağı baskılar, çelişkiler, karmaşalar nedeniyle, çocuğa verilecek dinsel eğitimler mutlaka ve mutlaka yaş dönümlerine göre belirlenmeli, ve bu yönde sınır ve koşullar getirilmeli. 

Tıpkı pskiyatride olduğu gibi, çocuğa bu konuda baskı yapanlar suçlu olarak ve yaptılkarı da bir suç olarak tanımlanmalıdır. 

7-8 yaşındaki bir çocuğa siyasal ya da kültürel olsun, dogmatik, aslı astarı olmayan, saçma sayan şeyleri öğretmeye çalışmak, çocuğun manevi ve bilişsel dünyasına zarar vermektir. Bunun gerisinde kişinin kendisine göre iyi niyetinin yatması, yapılan işin zararlı ve kötü oluşunu ortadan kaldırmaz. 

Not: Burada kullanılan bilgileri kaynak olarak kullanmayınız. Yazı bilimsel yeterliliği haiz bir araştırma içermemektedir. Aynı şekilde, verilen kaynaklardaki bilgilerin doğruluğu her zaman şüphelidir. Yazı sadece bir-iki saatte yazılmış bir blog yazısıdır. 

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..