Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '19

 
Kategori
İnançlar
 

Din, Coğrafya mıdır?

Arabistan’da, Ortadoğu’da doğduğun için Müslümansın. Avrupa’da doğsan Hıristiyan, İsrail gibi bir doğsan Yahudi, Hindistan’ da doğsan Hindu olacaktın.

İnsan, dünyaya geldiği andan itibaren içine doğduğu coğrafya ile bir bütünleşir. Coğrafya, öyle bir kavrayışa sahiptir ki içine aldığı karakteri her yönüyle etkiler ve zaman içerisinde bireyde etkilediği bir karakter meydana getirir.

Bireyin yaşadığı yer ve mekânla ilişkisi onun fiziksel özelliklerini etkilediği gibi sosyal ve kültürel hayatına da yön verir. Toplumsal yaşamın ortaya çıkmasında birbirlerinin nedeni ve sonucu olarak sınıflandırabileceğimiz iki önemli etki öne çıkar. Bunlardan, ilki fiziki doğal ortam ve İkincisi toplumsal insani sosyal çevredir. Birey ve toplum yaşadığı mekânın fiziki koşulların yükseklik, bitki örtüsü, sıcaklık değerlerinden bire bir etkilendiği gibi yaşanılan bölgenin dış dünya ile ilişkisinin kolaylığı veya zorluğu da önemli faktörlerdir.

Fiziki coğrafi koşullar davranışlarımıza düşünce ve inançlarımıza ne kadar etkilemektedir? Bilinen o ki İnsanın kalıtsal özellikleri kişiliğin oluşmasında baskın bir özelliliktir.

Coğrafya özünde, doğal ortam (fiziki çevre) ve insan (toplumsal çevre) gibi iki önemli kavramdan oluşur. İnsansız doğal ortam anlamsız olacağı gibi, doğal ortam olmadan da insan ve toplumların yaşam faaliyetleri düşünülemez. Bu nedenle sosyal ve fiziksel faktörler (doğa/toplumsal çevre) karşılıklı etkileşim ve bağlılık içerisindedir.

İbn-i Haldun’a göre insanoğlu doğuştan doğa koşulları ile ilişkilidir. İnsan yediği ve yaşadığı çevreye göre şekil alır. Bu nedenle insanın farklı iklimlerde ve bölgelerde yaşaması, onun farklı mizaç ve ruhsal yeteneklere sahip olmasına yol açar. Antropologların aksine o, toplumların özelliklerinin yaşadıkları bölgeden kaynaklandığını söyleyerek, “bir kişinin genel karakterini belirlemede kalıtım mı çevre mi etkilidir? tartışmasında, tercihini fiziki çevre yönünde kullanır.

İnsanlık tarihinde coğrafyanın toplum ve insan üzerindeki etkileri hep ilgi çekici olmuştur. Bununla ilgilenen düşünürlerin büyük bir kısmı coğrafyanın toplumun ve dolayısıyla insanın veya insana ait eylemlerin yapısını, gelişmesini ve niteliğini etkilediğini düşünmüşlerdir. Bu nedenle toplum ve insan gerçeğini açıklarken, coğrafyanın önemi göz ardı edilemeyeceği gibi, coğrafya-toplum ve insan ilişkisinde “asıl aktör coğrafya”dır hükmü tartışmalıdır. Bu etkileşim karşılıklı olup, coğrafya insanı ve toplumu etkilediği kadar toplumlar da coğrafyayı gelişen teknoloji ile sınırlı da olsa değiştirme gücüne kavuşmuştur. Özellikle insanın eylemleri dini ve ahlaki tercihlerinin fiziki coğrafya, iklim yapısından ne düzeyde etkilendiği önemlidir. Bunu anlamak ve açıklamak bireyin davranışlarını özgür iradesi ile mi yaptığı gerçeğini sorusunu gündeme getirmekle olur.

Burada eğer coğrafya ve iklim İbn-i Haldun’un üzerinde ısrarla durduğu bireyin huy ve karakterini etkiliyorsa, onun ahlakını şekillendiriyorsa bu durum özgürlük ve sorumluluk açısından nasıl değerlendirilmelidir? sorusu karşımıza çıkmaktadır. Değişmeyen bir takım yasalar içerisinde kendi tercihi dışında doğmuş bir kişinin bulunduğu ortamın ikliminden etkilenerek yaptığı seçimlerin kader ilişkisi nedir? En güzel karakter, fiziki özellik ve ahlak ılıman iklim şartlarında yaşayan insanlara özgü ise kaderci seçimler ve ahlaklı bir birey olma arasındaki korelasyonu nasıl açıklanabilir? Yaşanılan yer ile ahlak arasındaki ilişki iradeyi aşan bir niteliğe sahip midir?

İklim-insan ilişkisinin tercihlerden daha ziyade üslûp ve tarzın belirlenmesi ile bir bağlantısı var mıdır?

Coğrafyanın ahlaki ve dini tercihler üzerinde bir zorlayıcı etkisi olduğu söylenebilir mi? Elimizde bu boyutla ilgili nesnel bir veri var mıdır? Zira kuzey ülkelerindeki suç ve ahlaki eğilim arasındaki korelasyon iklimden daha ziyade eğitim ve sosyal düzeyle ilgilidir. Çünkü aynı bölgede yıllarca savaşlar olmuş suç ve ona bağlı yozluklar yaşanmıştır. Bu nedenle bulunulan atmosfer tercihleri belirleyen tek etken olmayabilir. Zira ahlakilik her şartta ve tercihte geçerli bir olgudur.

İnsan bilinçli bir varlık olarak seçme ve yaratıcı özelliğine sahiptir. Bu özelliklere sahip insandan beklenen, yaşadığı her türlü dezavantajlardan sıyrılmasıdır. Yıllarca bilim, kültür, sanat ve medeniyet üreten İslam coğrafyası bugün neden savaşın ve kaosun pençesine düşmüştür?  Sonuçta kadere teslim olmak yerine, bulunduğumuz coğrafyanın sonradan kendisine giydirilmiş olan makûs kaderi değiştirilemez mi? O halde coğrafya ve kader arasındaki denklemi belirleyen başka değişkenlerin/dinamiklerin olduğunun bilincine varmak gerekir. Bu gerçeği anlayamayan, her coğrafyanın insanı tahakküme boyun eğmeye ve buna yanlış da olsa kader demeye devam edecektir.

İnsan-tabiat, insan-coğrafya ve insan-iklim ilişkisinin bireyin davranışları ve seçimleri üzerindeki etkisi nitel bilimsel çalışmaların sonucu olarak ortaya konulmalıdır. Bireyin eylemlerinden sorumlu olabilmesinin ön şartı onun iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilmesi yetisi yanında eylemlerini özgürce seçebilmesi ile ilgilidir.

Bütün insanlar dinsiz doğar ve çocukluğundan itibaren doğduğu çevrenin dayattığı inanca, dine inanır. Birey, çocuk aklıyla neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemediğinden dolayı da coğrafyanın, çevrenin ona öğrettiği inancı doğru kabul eder. Dolayısıyla din tercihi ile coğrafya arasında doğrudan bir ilişki vardır.

Son tahlilde, İnsanın bilinç sahibi iken özgür bir coğrafyada özgür iradesi ile inandığı şey onun dinidir.

Nizamettin Biber

 

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..