Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '07

 
Kategori
Bilim
 

Dinazorları öldüren şey bizi de öldürür mü?

Filmden önce bir pizza yemek uğruna Jurassic Park'ı en ön sıranın köşesinden seyrettiğimden midir, bu dinazor denen hayvanlar gözüme hep çok büyük görünmüşlerdir. Dolayısıyla da bu büyüklükteki hayvanları neyin öldürdüğü sorulduğunda ilk tepkim "çok büyük birşey olmalı" olmuştur hep. Peki ben bu konuya neden merak sardım? Paleantoloji ile alakam meraklı bir bilim adamı olmaktan ileriye gitmezdi son zamanlara kadar. Ancak asıl merak sardığım konu pesimist karakterimden geliyor, "içki-sigara-kadın-kumar gibi bilindik sebepler dışında bizi öldürecek o kadar çok şey var ki, bunların hepsini bilmeli" diyerek düştüm yola. Tabi doğal olarak deprem geliyor aklımıza, sonra iklim değişikliği, ama burada kalmalı mı? "Bu dinazorları öldüren şey neyse bizi de haydi haydi öldürür" diyerek önce derslerde kullanmaya başladım bu temayı. "Hocam ya üç ders önce metan püskürmelerinin bunları öldürdüğünü söylüyordunuz şimdi meteor diyorsunuz, ne iş" sorusuyla karşılaşınca gördüm ki eğer ben topladığım bilgileri düzgünce bir sıraya koymayacak olursam benim kadar öğrencilerin de kafası karışıyor. Çünkü bu dinazor hikayesi çok zevkli bir konu olduğundan gazeteler ikide bir bu konuya saldırıyorlar, her saldırıda da anlatılan sanki tek doğruymuş gibi lanse edildiği için herkesin bu konudaki son bilgisi en son hangi gazetenin arka sayfasını okuduğuna bağlı olarak değişebiliyor. Bu sebepten bir bilimci olarak bu konudaki bilimsel bulguları anlatmak istedim. Söze son cümlesi ile başlayayım yazının, canı sıkılan gerisini okumayabilir düşüncesi ile:

Dinazorları neyin öldürdüğünü hala tam olarak bilmiyoruz.

Son üç-beş bin yılın tarihini yazmak bile epey zor bir olayken paleantoloji, veya başında paleo olan her bilim dalı çooook zor alanlar, bu konularda çalışan herkese saygım sonsuz. Adamlar bir hayvanın buldukları tek kaval kemiğinden havyanın tüm yaşantısını üretmeye çalışıyorlar, bilimsel sınırlar içerisinde kalarak. Bu sebepten "dinazorları öldüren neydi?" sorusuna tam ve doğru bir yanıt vermenin tek yolunun bir zaman makinesi yapıp, o zamana geri gidip, olayın nasıl olduğunu görmekten geçtiğini düşünüyorum, ama bu da mümkün olmadığı için elimizdeki verilerden hareketle geçmişi kurgulamak zorundayız, bu kurgulama da paleantolojinin temelini oluşturuyor.

Canlıların geçmişine baktığımızda ana hatları ile tarihi dört bölüme ayırıyoruz: Cambrian öncesi, Palaeozoik, Mesozoik ve Senozoik. Bunlardan Cambrian öncesi en eski, Senozoik ise içinde yaşadığımız dönem. Bu dönemler içerisinde denizlerdeki hayat karaya çıkarak günümüzdeki çeşitliliği yaratmış. Ancak bu gelişim içerisinde büyük felaketler canlı türlerinin pekçoğunun ölümüne yol açmış. Son altıyüz milyon yılda böylesi yirmiye yakın irili ufaklı felaket var. Son elli yılın bilimsel gelişmeleri ile bu felaketlerin varlığı artık tartışılan bir olay olmaktan çıktı, oysa 1950'lere kadar bu felaketlerin varlığı bile tartışılıyordu. Bu felaketlerin geçmişte olmadığını düşünmek bugün de olmayacaklarını düşündürdüğü için içimizi rahatlatıcı bir etki yaptığından sanırım. Ancak paleobilimlere fizik, kimya ve mühendislik alanındaki gelişmeler de yardımcı olunca geçmişin önündeki sis perdesi tamamen kalkmasa da bize bazı ipuçları vermeye başladı.

Bu irili ufaklı yirmi felaketin beş tanesi "Büyük Beş" diye biliniyor. Bunun temel sebebi de bu felaketler sırasında neredeyse dünyadaki canlı türlerinin %50sinin yok olmuş olması. Bunların arasında da 251 milyon yıl önce gerçekleşen felaket "Büyük Ölüm" diye biliniyor ki burada dünyadaki canlı türlerinin neredeyse %90'a yakın bir kısmı yeryüzünden silinmiş. Ama bu silinenler dinazorlar olmadığı için o derecede gazetelerin ilgisini çekmiyor bu konu (bir sonraki yazımızın konusu). Ancak 65 milyon yıl önce Mesozoik-Senozoik geçişinde oluşan (ki daha da ayrıntısıyla buna Kretaceous-Tertiary K/T sınırı diyoruz) felaket dinazorlar da dahil olmak üzere dünyadaki tüm canlı türlerinin %50sini öldürmüş. Hem dinazorları öldürmesi açısından hem de büyük felaketler arasında bize zaman olarak en yakını olması bakımıyla bu felaket hakkındaki bilgilerimiz daha doğru ve taze.

En önemli bilgimiz ne?? Doğadaki kayalara baktığımız zaman yıllar boyu çeşitli sebeplerle kum taneciklerinin üstüste yığılmaları sonucunda oluşan katmanları görüyoruz (bu konudaki daha ayrıntılı bilgi ve çeşitli resimleri www.leventkurnaz.com adresinde bulabilirsiniz). Dünyanın pekçok yerinde bu katmanlar bulunabiliyor ve daha da önemlisi, hiçbir yerde bu katmanların sırası değişmiyor, yani bazı yerlerde bu katmanlar kalınlaşıp incelebiliyor, bazı yerlerde toptan ortadan yok oluyor, ama hiçbir zaman bir yerde altda olan bir katman bir başka yerde üste çıkmıyor. Bu sebeple de biz bir katmanda fosiller bulduğumuz zaman bu fosilleri ne zaman yaşamış olduklarına dair bilgi ediniyoruz. Felaketler konusundaki temel bilgimiz de buradan geliyor. Bir katmanda kırk değişik fosil türü buluyor, bir sonraki katmanda bu sayı dörde düşüyorsa (tüm dünya ortalaması olarak) iki katman arasındaki felaketde canlıların %90'a yakın kısmı ölmüş diyebiliyoruz. Tabi burada hemen akla gelen soru her canlının fosil bırakıp bırakmadığı ve bu bilginin ne derece doğru olduğu ama paleobilimcilerin temel uğraşı eldeki verilerden bu çıkarımı yapmak ki bu konuda da gayet başarılılar. Olayı biraz basitleştirip abartırsam şöyle bir örnek verebilirim: Denizdeki küçük balıkların coğu bir fekaletde öldü ise iki basit sonuç çıkartabiliriz: Ya biri tek tek bu balıkları öldürdü, ya da bu balıkların yiyeceği olan planktonlara da birşey olduğu için bu balıklarında nesli tükendi.

Bu kaya katmanlarından aldığımız temel bilgi, bundan 65 milyon yıl önce birşey oldu ve bu şey veya şeyler canlıların %50sini öldürdü. Ama buradaki temel sorun, mesela 1950'ler dersek bu 10 yıllık bir dönem demektir, ama 65 milyon yıl dersek bu nereden baksanız birkaç bin yıl hata payı taşır. Yani, birkaç bin yıl içinde olan olaylar silsilesi mi yoksa bir anda olan bir olay mı sorusunun cevabı sadece zaman makinesinden geçiyor.

Kayalar bize felaket öncesini ve sonrasını ne olarak gösteriyor. Ama tam felaket zamanına baktığımızda kalın ve koyu renkli bir tabaka görüyoruz, dünyanın neresinde olursak olalım. Bu tabakanın kimyasal özelliklerini ancak son yirmi-otuz senede doğru olarak inceleme fırsatı bulabildik. Bu katman bize ilginç birşey bildiriyor: İridyum normalde dünya üzerinde bulunan bir metal değildir. Bu metalin ana kaynağı uzaydan gelen meteorlardır. 1980'de Nobel ödüllü araştırmacı Luiz Alvarez'in yayınladığı çalışma, normalde milyarda 0.3 olan iridyum miktarının 65 milyon yıl önceye ait olan o koyu renkli tabakada milyarda 9' çıktığını gösteriyor, yani normalin 30 katına. Bunun iki sebebi olabilir ve bilim adamları hala bu iki sebebi tartışıyorlar: Ya bu koyu renkli tabaka normalden 30 kat daha yavaş oluştu, ya da atmosferdeki iridyum miktarını 30 katına çıkartan bir olay oldu.

Daha sonraki çalışmalar daha da ilginç sonuçlara yol açtı. Mesela, her ne kadar bu koyu renkli tabaka dünyada her yerde bulunsa da, içindeki iridyum miktarı her yerde aynı değildi. İridyum miktarındaki artışı bir okla çizecek olursak, dünyada çizilen bu okların tamamı bir bölgeyi bize işaret ediyordu, şimdi Meksika ve Karayip denizinin olduğu bölgeyi. Ancak şu anda bu bölgeye bakacak olursak bir meteorun çarpması sonucu oluşacak bir krater göremiyoruz. Bilimadamları ise bizden farklı gözlüklerle bakıyorlar resme. Mesela Meksika'nın Yukatan yarımadasındaki su çukurlarının dağılımına bakarsak bu dağılımın yuvarlak bir bölgenin çevresinde oluştuğunu görüyoruz. Benzer ipuçlarını takiple Yukatan yarımadasının ucundaki Chicxulup kentine varıyoruz. 1980'in Alvarez hipotezi bu kenti merkez alan yaklaşık 180 km çapındaki bir kraterin bulunduğunun 1990 yılında açıklanması ile kesinleşiyor.

Ancak burada unutmamamız gereken bulgu şu: 65 milyon yıl önce bugünkü Meksika'daki Chicxulup kentinin olduğu yere çapı yaklaşık olarak 10 km olan bir göktaşı çarptı ve bu çarpmanın etkisi ilen çıkan tozlar bütün dünyayı kapladı. Bu fizikçilerin, jeologların ve astrofizikçilerin üzerinde anlaştıkları bir nokta, hatta paleobilimciler de buna itiraz etmiyorlar. Fakat soru 65 milyon yıl önce canlıları öldüren bu olay mıydı?? Çünkü bu sonuca yol açabilecek başka adaylar da var.

Mesela, Princeton'dan bir grup bilimadamı aslında bu çarpmadan 300, 000 yıl sonra bile dinazorların yaşamakta olduğunu ve aslında bu çarpmadan 300, 000 yıl sonra gelen ikinci bir çarpmanın kötü sonuçlandığını söylüyorlar. Bu yeni bir teori ve özellikle de ikinci çarpma konusunda elde somut deliller olmaması konuyu zorlaştırıyor. Gene de Ukrayna'daki Boltysh krateri (24 km), Kuzey Denizi'ndeki Silverpit krateri (20km) ve en önemlisi Hindistan'ın batı kıyıları açığında yeni bulunan ve varlığı daha pekçok jeolog tarafından kabul edilmeyen Shiva krateri (450 km) 65 milyon yıl civarında yaşlara sahip olduğu düşünülen kraterler. Ancak koyu renkli tabakadaki iridyum miktarı Chicxulup büyüklüğünde bir krateri işaret ediyor, daha büyüklerini veya daha küçüklerini değil.

Bu yokoluş alanındaki ikinci büyük teori ise büyük yanardağların sebep olduğu iklim değişikliğinin canlıları öldürmüş olması. Hindistan'ın ortasında yer alan Deccan Platosu'nun tabanı yaklaşık 2 km kalınlığında volkanik bazalt kayalardan oluşmaktadır. Bu bazalt kayalar yaklaşık 500.000 kilometrekarelik bir alan kaplamaktadır. Bu alanı oluşturan yanardağ patlamalarının yaklaşık 30.000 yıl sürdüğü ve bu yanardağlardan çıkan kükürtdiyoksit ve karbondiyoksit gibi gazlar nedeniyle oluşan sera etkisi Chicxulup çarpmasından 500.000 sene önce dünyanın ortalama sıcaklığını yaklaşık 8 derece artırarak kitlesel ölümlere yol açmış olabileceği de söyleniyor.

Başka neler var?? Mesela yakınlarımızda patlayan bir süpernovadan yayılan gamma ışınlarının ozon tabakasını yok ettiği ve bu sebepten canlıların da soylarının tükendiği hipotezi var ama çevremizde bunu destekleyen bir kanıt yok.

Sonuç olarak dinazorları neyin öldürdüğünü bilmiyoruz. Fakat bizleri Chicxulup'a yönlendiren Nobel ödüllü fizikçi Alvarez de dahil olmak üzere pekçok bilim insanı gittikçe daha ciddi olarak dinazorları bir tek şeyin değil birkaç şeyin birlikte veya üstüste hareket etmesinin öldürdüğünü düşünüyorlar. Yani, dinazorların son dönemlerinde iklim zaten onların yaşamını zorlaştıracak kadar değişmiş ve sıcaklıklar artmıştı. Meteor çarpmaları ve/veya yanardağ patlamaları da atmosfere kattıkları sera gazları nedeni ile daha da büyük bir ekolojik stres yarattıklarından sonunda hayat pekçok tür için dayanılmaz hale gelmişti. Sonuçta her ne kadar elimizde artık pekçok ciddi kanıt olsa da dinazorları neyin öldürdüğünü hala tam olarak bilmiyoruz.

Resimli versiyonu için www.leventkurnaz.com

1. Alvarez, LW, Alvarez, W, Asaro, F, Michel, HV (1980). "Extraterrestrial cause for the Cretaceous–Tertiary extinction". Science 208 (4448): 1095–1108.
2. Hildebrand, AR, Penfield, GT, Kring, DA, Pilkington, M, Zanoguera, AC, Jacobsen, SB, Boynton, WV (1991). "Chicxulub Crater; a possible Cretaceous/Tertiary boundary impact crater on the Yucatan Peninsula, Mexico ". Geology 19 (9): 867-871.
3. Duncan, RA & Pyle, DG (1988). "Rapid eruption of the Deccan flood basalts at the Cretaceous/Tertiary boundary". Nature 333: 841-843.

 
Toplam blog
: 24
: 1639
Kayıt tarihi
: 21.07.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisliği, 1990 yılınd..