Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ekim '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dini konularda fetva vermenin vebali ve "cesur cahiller"!

Yazarların çoğalması, yazı konularının da çoğalmasına neden oldu. Bunların başında da dini konular geliyor. Öteden beri Türk insanı dini konularda ahkam kesmeyi severdi gerçi ama o zamanlar hiç değilse, konuşulur geçerdi. Şimdi ise yazının kalıcılığı ile sorumluluk ve vebal da kalıcı oluyor.

Verdiğiniz fetvaların internet ortamında kaldığını ve konuyla ilgili araştırma yapanların google yoluyla sizin yazılara ulaştığını ve sayenizde muhtemel bir yanlışa düştüğünü düşünün bir bakalım. Bu vebal siz öldükten sonra da sürüp gidecektir.

Bilginin ayağa düştüğü bu zamanda herkes "bilgin" oldu; amenna da hiç değilse dini konularda "fetva" vermek konusunda biraz ihtiyatlı davranılsa...Din üzerine düşünmek,düşüncelerini paylaşmak değil söylediğim, doğrudan fetva vermek.

Oysa, fakih olmanın şartları vardır ve oldukça ağır şartlardır. Yarım yamalak okuduğun Kuran'la bütün dini anlayıp başkalarına satacak kadar ileri gitmen doğru mudur? Değildir...

Son devrin yetiştirdiği  en yetkin din bilginlerinden biri olan Hayrettin Karaman hoca, bugün Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde bu konuya değinmiş. Hoca da "cesur cahiller" dediği bu "çağdaş fakih"lerin düştüğü hataya vurgu yapıyor.

Lafı fazla uzatmadan şu yazdığımız platformda da bu konulara meraklı ama merakları daha ziyade başkalarına fetva vermek olan arkadaşları uyarmak anlamında Hocanın yazısını aynen buraya aktarıyorum. Umarım ki, faydalı olur:

Cesur cahiller

İslam hakkında başkalarına ders (fetva, bilgi, fikir...) vermeye kalkışanların fakih olmaları gerekir. Fakih, 'Yeterli derecede Arapça bilecek, temel islâmî ilimleri okumuş olacak, yeteri kadar usul ve bağlayıcı metin (âyet ve hadis) bilecek, sahabeden beri İslam hakkında ehliyetle konuşan ve yazanlar ile bunların ilim ve anlayışları hakkında bilgi sahibi olacak veya bu bilgiye ulaşma yolu kendisine açık olacak, ümmetin alimlerinin ittifak ettikleri hükümleri bilecek. Eğer fakih, yaşadığı zamanda müslümanların soru ve dini bilgi ihtiyaçlarını karşılacaksa, yukarıdaki bilgilere ek olarak zamanında hakim veya etkili olan bilim, kültür, medeniyet, siyaset, ekonomi, toplum yapıları, düşünce ve ideolojiler hakkında da gerektiği kadar bilgi sahibi olacak veya bu bilgileri alabileceği kanallara sahip bulunacak. Bütün bunlara ek olarak aynı seviyedeki alimlerle devamlı istişare, fikir alış-verişi içinde bulunacak.
 
Şimdi her köşede, her bucakta İslam hakkında konuşan, 'ictihad, fikir, görüş' serdeden, mangalda kül bırakmayan; alimleri, fakihleri ve islamcıları tenkit etmenin öteside yerden yere vuran cesur yazarlara ve konuşurlara bakıyorum da 'cahil cesur olurmuş' özdeyişini hatırlamadan edemiyorum.
 
Genelden özele geçelim:
 
Kendi acizlerini, bilgisizliklerini, işe yaramazlıklarını örterek geçinmekte olanların bir iddiaları da şudur:
 
Şu islamcılar olmasa 'bugün bize gerekli olan doğru, gerçek İslam bilgisine ve islamî hayat programlarına kavuşacağız, ama ne yazık ki, onlar (islamcılar), 'İslam diye İslam olmayanı, ötekini, modernizmi, yeşil elbise giydirilmiş kafirliği...' insanlara takdim ettiklerinden, bir türlü doğru İslam anlayış ve programına ulaşamıyoruz...
 
Soruyorum:
 
Eğer siz doğru İslam bilgi ve programına sahip iseniz elinizi kolunuzu bağlayan mı var; neden derhal onu ortaya koymuyorsunuz.
 
Yok sizde böyle bir bilgi yoksa,islamcıların ortaya koyduklarının İslam'a aykırı olduğunu nereden biliyorsunuz!?
 
Daha özele gelelim:
 
Kavramların arkasına saklanıp gölge oyunu oynamak yerine itham ettiğiniz islamcıları sahneye çıkarın, siz de çıkın; 'filan islamcı şunları diyor, bu İslam değil, doğrusu şudur' deyin. Böylece ümmet, hem yanlışı hem de doğruyu sizin sayenizde öğrensin!
 
O yok, bu yok; cahilin cesareti ve cahil cesurun gürültüsü var.
 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..