Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Haziran '16

 
Kategori
Güncel
 

Dini sohbetlere bürokrat ve zenginler neden katılmazlar?

Dini sohbetlere bürokrat ve zenginler neden katılmazlar?
 

Televizyonlarda yapılan dini sohbet programlarını izleyenler, ya da izleyip olayın farkında olmayanlar şöyle bir göz gezdirsinler, bakalım nasıl bir manzara ile karşılaşacaklardır.

Herkesin de göreceği gibi sohbetleri dinleyen insanların büyük bir çoğunluğu, orta ve alt gelir seviyesindekilerden oluşmaktadır. Bu bir tesadüf müdür? Yoksa Türkiye gibi gerici mantıkla yaşayan ülkelerin bilinçli şekilde oluşturdukları bir sistem midir?

Daha da önemli bir ayrıntı, sohbeti izleyen insanların yine büyük çoğunluğunun eğitim ve kültür seviyeleri düşük olanlardır. İnsan şu soruyu sormadan edemiyor. Acaba din ve iman sadece yoksul ve dar gelirli insanlara mı lazım?

Tabi ki bu tür soruların cevabını herkes kendi cephesinden verebilir. Ancak önemli olan bu gerçekliği bağımsız ve objektif olarak değerlendirerek, böyle bir manzaranın hangi plan ve politikalar sonucunda olştuğunu anlaya bilmektir.

Dünyanın neresinde olursa olunsun, dinlerde dahil tüm siyasi düşünceler, her zaman ilk çıktıkları dönemlerden itibaren, en çok yoksul ve alt gelir seviyesindeki kitleleri kazanmaya çalışırlar.

Çünkü toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan ve sistem tarafından sürekli unutulan bu orta ve alt kesimi, kim kaparsa o ömür boyu iktidar olabilir. Bu kesim ikna edilip sözde demokrasinin sembolü olan uydurma seçimlerde çoğunluğun oyları alındıktan sonra, artık her türlü meşruiyete kavuşulmuş demektir.

Bu yüzden ortaya çıkan düşünceler, iki elin parmak sayısını geçmeyen üst dizey zenginleri ikna etmenin kendileri açısından hiçbir anlamı ve değeri yoktur. Zaten zenginlerin paradan başka bir dine ihtiyaçları olmadığı için, bunlarla uğraşmak anlamsızdır.

Zengin kesim dine ne zaman ihtiyaç duyarsa, o zaman kendisine yakın siyasal düşüncelerle çok rahat şekilde anlaşarak, dini daha modern biçimde kullanmaktan asla çekinmezler de.

İfade edilen anlayışlar kendilerince meşruiyeti sağlayıp iktidar olanaklarını ellerine geçirdiklrinde, hemen kendi elit sınıfını oluşturmaya başlarlar. Büyük ihtimalle eskiden var olan zengin elit sınıfla da anlaşarak, daha güçlü oligarşik bir yapıyı meydana getirirler.

Ortaya çıkan bu dini ve siyasi düşüncelerden istisna bir iki anlayışın haricinde, diğer hepsinin temel amaçları, kendi zengin elit sınıfını ömür boyu sömürücü yapmaktır.

İktidar gücünü ve elit sınıfını oluşturan bağnaz düşünce ve devlet sistemleri, bu yapılarını uzun ömürlü yaşatabilmeleri için sürekli şu iki cambazlığı temel politika olarak sürdürürler.

Bir ovuç Olgarşik iktidar gücü, bundan sonraki tüm yaşam ve ilişkilerinde, kendilerini sürekli yukarıda görüp, her icraat ve ilişkilerinde sınıf farkı ve kariyer gözeterek dünyaya bakarlar.

Diğer taraftan önemli günlerde ya da zaman zaman ihtiyaç duydukların da, göstermelik şekilde halkın arasına girerek, dine inanıyormuş gibi sembolik ibadet ederler.

Bu tür hareket ve politikalarla toplumun gönlünü okşayarak, sanki her zaman yanlarındaymışcasına bir algı yaratıp, her seçim döneminde kendilerini desteklemeleri sağlanır.

Şimdi buraya kadar ilkel ve modern tarzda artniyetli her devlet mantığı kısaca bu şekilde hareket ettiğine göre, sürekli Burjuva sınıfını destekleyen orta ve alt kesim, neden asırlar boyu, kendilerini bunların emellerinde kullandırmaktadırlar? Burası çok önemlidir. Çünkü orta ve alt sınıfın, sürekli burjuvazinin emellerine alet olmalarındaki asıl neden, inanmış oldukları dinleridir; şöyle ki..

Orta ve alt gelir seviyesine sahip olan kitleler, dünyanın her yerinde gelecekle ilgili umutları her zaman sınırlıdır. Buna sebep olansa, ekonomi, eğitim, kültürel ve diğer sosyal aktivtelerin büyük çoğunluğundan yoksun olmalarıdır.

İfade edilen yoksunluk bazen parasal şekilde, bazende yaşamış oldukları şehir veya bölgenin çeşitli sosyal yaşam imkanlarına sahip olmamasıdır. Diğer etkenlerde eklendiğinde, orta ve alt kesimin elindeki en büyük eylence ve tatmin aracı, inanmış olduğu dini kalmaktadır. Ya da Mafyaların yönetmiş olduğu Fufbolla oyalanırlar.

Çünkü orta ve alt gelirli insanlara öyle bir dinsel ruh aşılanmıştır ki, sen bu dünyayı boş ver, öldükten sonra öbür dünyada her istediğin varlığa ve zevke ulaşacaksın. Buna kavuşmak için de sürekli dini ibadetini aksatmadan yerine getirmektir. Ve aynı şekilde dini alimlerin her dediğini yapmak, dinlemek onlarla dini sohbetler yaptıkça, imanını güçlendirmiş olursun.

Devleti yönetip topluma bu tür dini eğitimi aşılayan Burjuva sınıf ise, bir gün dahi gidip bir dini alimi ne dinler ne de ziyaret ederler. Hatta dini alimler devlet büroktatlarına yakın olmak için kırk takla atarlar.

Zengin Bürokrat ve Burjuva sınıfı, zaman zaman toplumun içerisine katılıp namaz kılıp ibadet ediyormuş gibi görünseler de, bu Zengin ve Bürokratlar için reklamdan başka bir anlam ifade etmemektedir.

Çünkü sözde topluma ve devlete yapmış oldukları hizmeti en büyük ibadet olarak görüp, en büyük parayı da yine kendileri götürürler. Bunun adını da Allah nasip ediyor koymuşlardır.

Öte taraftan kırk yıl alın teri ile çalışan ve de en sadık şekilde ibadet yapan orta ve alt gelirli insanlar, neden bir türlü zengin olamıyor? Bunu sorgulayacak bilinç ise bir türlü gelişmemektedir.

Çünkü zengin ve devleti yönetenlere iman lazım değil, bunlar için her zaman Para, Makam ve İktidardır lazımdır. Din mi; oda ne? Zaten orta ve alt kesim her türlü ibadet ve dini savunmayı yapıyor, Elit sınıfın bunu yapmasına gerek kalmıyor ki.

İktidar sahipleri, orta ve alt kesime camiye git diyor gidiyor. Savaş diyor savaşıyor, kavga et diyorlar ediyor. Birbirinizi yiyin diyor yiyorlar. Bu yüzden de Zenginlere sermaye ve iktidarlarını büyütmek kalıyor.

Onun için özellikle Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerde her zaman, dini hizmetleri harfiyen yerine getirmek, yarı eğitilmiş ve kulaktan dolma kültürle yaşayan orta ve alt kesimilere düşmektedir.

Zenginler böyle boş şeylerle uğraşmış olsalardı, zaten sermayelerini büyütemezlerdi ki. Şöyle genel bir soru sorarak bitirmeye çalışalım.

Dünyanın her yerinde bir işçi, memur, öğretmen, Ünüversite hocası ve sıradan esnafa, eğer atasından büyük bir servet ya da piyango gibi toplu para kalmamış ise, bunların zengin olmasını tarih bile yazmamıştır.

Adam atadan deden esnaf ve sanatkar olmasına rağmen, ancak ailesini idare ettirbilmektedir. Bu bir alın yazısı mıdır? Asla..!

Diğer taraftan İktidat partisiyle her türlü ilişkiyi geliştiren sıradan esnaf ya da maaşla çalışan istisna kişilerin zengin oldukları da bilinmektedir. Ancak burada şunu unutmamak gerekir.

İktidar yetkilileri, canlarının istediği ya da yandaşları içerisinden bazı kişilere devletin tüm kredi olanaklarından en kolay ve en düşük oranla faydalandırarak zengin olanları da biliyoruz.

İşte bunun için zenginliğin temelinde yalan, hile, sahtekarlık ve dolandırıcılık olmadan, asla hiçbir insan bilidiğimiz şekilde zengin olamaz. Hani bizde derler ya, “Fazla laf yalansız, fazla para haramsız olmaz” Atalarımız ne kadar da güzel özetlemişler değil mi?

Şunu herkesin bilmesi gerekir; Zengin olmak veya hakkı olmayan paraya sahip olmanın iki yöntemi vardır. Bunlar en düşük oranla Kredi kullanmak ve Vergi kaçırmak iken, diğer bir yöntem de güç kullanarak zorla elde etmektir. Bunun dışında asla kimse yatlar katlar şeklinde zengin olamaz.

Özellikle Türkiye gibi ülkelerde orta ve alt gelir grubundakilerin öyle devletten büyük ölçeklerde ve düşük faizle kredi alma ve vergi kaçırma imkanları olmadığı için, zengin olmaları da mümkün değildir.

Tek tesellileri dini nesihatlarla şükrederek ölümlerini beklemektir. Bu yüzden dini sohbetlerin cematı, her zaman alt ve orta tabakadan insanlar olmak mecburiyetindedir. Çünkü din ve futboldan başka oyalanacak ve tatmin olacakları araçları bulunmamaktadır.

Cemal Zöngür

 
Toplam blog
: 56
: 1108
Kayıt tarihi
: 27.03.16
 
 

Eğitim: Yüksekokul, Meslek: Yönetim, İlgi Alanım: Tarih, Felsefe ve Sosyoloji üzerine araştırma. ..