Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Dinim Kültür, Ahlakım Bilgi!

Dinim Kültür, Ahlakım Bilgi!
 

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi üzerine yürütülen tartışma istenilen etkiyi yaratmadı ya da beklediğimiz sarsıntıyı oluşturmadı. Burada kabahatli olan konu ya da konunun ele alınış biçimi değil.

Hangi konuyu, hangi ölçekte ele alırsak alalım, yazarak tartışmak bir yere kadardır. Söylenenler belirli bir süre sonra karşıt görüşteki kişilere ulaşıyorsa, onlarda ani tepki yahut cevap gelmesi de beklenmemeli.

Yazarak tartışma ancak bu kadar olur. Herkes görüşünü belirtir, okuduğu bloga yorum yazarak yahut ayrı bir yazı yazarak. İtirazı olan itirazını dile getirir. Hepsi bu. Bu mecrada iş anca bu kadar oluyor.

Konumuza gelecek olursak, bu konuda şimdiye dek yazılan her blogu okudum. İçlerinde katıldıklarım da oldu katılmadıklarım da. Her birine ayrı ayrı yorum yazmak uzunca bir vakit gerektirdiği için kendi düşüncelerimi de böyle bir blogla yazmış bulunuyorum.

Fikirlerim elbette inancımın etkisinde ve dâhilinde olacaktır. Din denilince ne anlıyorsam o anlam üzerine konuyu ele almam doğaldır. Dolayısıyla bu konuda objektif olduğumu iddia edemem.

Neticede Allah’ın varlığına ve birliğine inanan ve onun bize emrettiklerini yapmaya gayret eden bir kulum. Değerlendirmelerim de O’nun bildirdikleri doğrultusunda olacaktır. Kimseye şirin görünmek ya da kimsenin suyuna gitmek gibi bir derdim yoktur.

Ancak, bazı meseleler konuşulurken, tartışılırken dengelerin iyi gözetilmesi, taraflar arasında husumet hâsıl edecek söylem ve iddialardan mümkün olduğunca kaçınılması gerektiğini de düşünürüm. Zira bakış açım Mevlana’nın açtığı pencerenin bana gösterdiği; Yunus’un zikrettiği kapının bende açıldığı kadardır. Yani yaratılmış olan O’nun bir emanetidir. O zaman kimseyi kırmadan, incitmeden de diyeceğimi diyebilirim. Buna azami dikkat gösterirken istemeden de olsa gönülleri incitmekten, kalpleri kırmaktan Allah’a sığınırım.

Mesele sadece ders konusu değildir. Mantıklı düşünüldüğünde dinin ders ile anlatılması saçma gelebilir. Ancak dini başka türlü anlatma yolları kapalı ise seçeneğimiz ne olacaktır. Efendim anne ve baba çocuğuna dini eğitim verebilir. Hayır, veremez. Kısmen verebilir ancak dini tam anlamıyla her anne baba çocuğuna öğretemez. Öğretemiyor da zaten. Öyle olsa şu an bu tartışma bile yapılmazdı. Anne ve babalar bu yeterlilikte değilse ve çocuğunun dini eğitim almasını istiyorsa ne olacak? Hangi ehil ellere teslim edecekler çocuklarını.

Şimdi burada şöyle saçma bir yaklaşımda bulunmayalım lütfen: “Çocuk kendisi için istediğini seçsin.” Oldu, o zaman çocuk, bırakalım her şeyini kendisi seçsin. İsteyen alkol alsın, isteyen sigara içsin, isteyen de dinini öğrensin. Çocuğun böyle bir şey seçme şansı olmaz. Zaten olsa adı çocuk olmaz. Onu ailenin yönlendirmesi kadar doğal bir şey yoktur.

Bu tip seçenekleri deli saçması olarak nitelendiriyorum. Çocuk eğitilmeye açtır. Onu eğitecek olan da biz büyükleriz. Onu ne kadar iyi eğitebilirsek geleceğimiz de o derece parlak olur. Çocuğa dinini ne kadar iyi öğretirsek hurafelerden uzak, modern dünyanın gereklerini de karşılayan ve kişisel gelişimine de katkıda bulunan bir din anlayışını da öğretmiş oluruz. Böylece din çocuk için korkulacak, sakınılacak, gözde büyütülecek bir şey olmaktan çıkarak hayatına anlam katan bir değer olur.

İşte bu bağlamda okullarda okutulan bu ders yetersiz ve gereksizdir. Ders mantığı ile hareket edilerek bu güzellik, bu nurlu din öğretilemez. Çocuk duaları not almak için ezberliyorsa bunun adı dua olmaz. Kuran’ı sınıf geçmek için öğreniyorsa o Kuran’dan nasibini alması beklenemez. Dinini kakara-kikiri malzemesi yapıyorsa dine saygı duyması beklenemez. Ne yazık ki okullarda Din kültürü dersleri genel itibariyle etkisiz hale gelmiştir.

Bunun için yapılacak şey basittir. Devlet ya okullarda din eğitimini ciddiye alacak, ehil öğretmenler elinde hakiki İslam’ı öğretecek ya da özel kurs formatlarıyla bu açığı giderecek. Her ikisinde de gönüllülük ve seçme şansı olacak. Yani okulda din dersi olacaksa bunu zorla değil, isteğe bağlı verecek. Dini öğrenmek istemeyen çocuğa zorla dua ezberletmenin alemi yok. (Anne ve baba bundan sorumludur. O nedenle onlar küçük yaşta bu eğitimi vermek ve gerekirse zorlamak zorundadır. Çünkü evladın sorumluğu onlara aittir, hesabını vereceklerdir. Bu da ayrı yazı konusudur).

Okullarda seçmeli ders olarak sadece İslam değil, diğer dinlere ait dersler de konulabilir. Tabi bütün dinleri tek tek seçmeli ders yapma şansı olmayabilir. Neticede o konuda ehil öğretmen bulmak da başlı başına bir sorundur. O nedenle ben bu işlerin özel kurs formatlarıyla halledilmesinin daha iyi olacağını düşünüyorum. Böylelikle ders mantığının da önüne geçilmiş, din gönül işi olarak çocuğa öğretilmiş olur.

Tabi kurs deyince Kur’an kursları akla geliyor. Her önüne gelen kurs açsın demiyorum. Belirli ölçüler çerçevesinde denetim altında bu tür organizasyonlar ayarlanabilir. Din zaten özel bir konudur. Dinin doğru öğrenilmesi ve doğru yaşanması topluma refah getirir ve ferahlık verir. Mesele doğru öğretebilmek ve sapkınlıkları bertaraf edebilmektir.

Şimdi Kur’an kursu denilince şöyle diyenler de çıkabilir. “Efendim zaten yaz aylarında camilerde Kur’an kursları oluyor. Bu kadar tartışmaya ne gerek var, dersleri kaldıralım, isteyen çocuğunu oralara göndersin”. Bu zihniyet dini yazdan yaza iki-üç ay kursla öğrenilecek ve buna göre yaşanacak bir kültür zannediyor. Onlar bu kültür-fizik hareketlerine istedikleri gibi devam etsinler. Ancak bıraksınlar da dinini öğrenmek isteyenlere engel olmasınlar :)

Zorunlu eğitimin 8 yıl olması nedeniyle (bana kalsa 12 yıl olmalı) bu tip kurslar yıl içerisinde verilemiyor. Yazdan yaza verilecek olan kurslarla meselenin hallolması da pek mümkün değil. O nedenle bu konunun da çözüme kavuşturulması lazım. Zira din eğitimi ergenlik öncesi verilmiş olmalı!

Meselenin diğer bir yönü de ister ders olsun, ister kurs olsun eğitici/öğreticilerin seçimidir. Bu konuda çok hassas davranılması gerekli. Formasyon mantığı olmayan kişileri bu işlerin başına getirmemek lazım. Eğitmesini bilmeyen kişiler çocukları pekâlâ dinden de soğutabilir. Söylediğim gibi bu gönül işidir. Sevgi işidir. Bunları sağlamadıkça dinin doğru ve tam öğrenilmesi de zora girer.

Meselenin detaylıca tartışılacak noktası çok. Her birine uzun uzun değinmek sıkıcı ve gereksiz olacak. Bu nedene kabataslak görüşlerimi derledim. Burada yeniden hatırlatmamda fayda var, az önceki cümlede de geçtiği gibi “görüşlerimi” belirttim. Kesin doğrudur iddiasında ve mantığında değilim. Bu konuda eğitimcilerin ve din adamlarının da fikirleri önemlidir. İşin nihai noktaya vardırılması hususunda sanırım onlara da söyleyecek bir şeyler bırakmak lazım :)

Sevgi, hürmet ve muhabbetle..

Murat HACIOĞLU

www.murathacioglu.com

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..