Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Eylül '12

 
Kategori
Siyaset
 

Dinin olguları

Sosyolojik olarak incelenen din, kabulü beraberinde gerektiren ve ilkeleri Tanrı tarafından ortaya konulan, emir ve yasakları içinde barındıran ve nihayetinde yaşanan hayata göre mükafat ve cezanın bulunduğu bir ahiret hayatı bulunmaktadır. Temelde ilkelerle bezenmiş bir kabuller ve olgular silsilesidir. Kabul etmeyen ve inanmayan insanların dinin olgularını, naslarını anlamaları mümkün değildir.

İslam dininin temelinde bulunan inanç ilkeleri ve ameli ile insanın hayatını yönlendirip idare etmesi sonucunda mükafat, ahirette kaçınılmaz olarak değerlendirilir. Dinin temel olguları olan nasslar yani Allah’ın sözleri ve Peygamberin sünneti her Müslüman için kabulden kaçınılması imkansız ve dinsizlikle eşdeğer olan bir durumdur. Çünkü müslümanın hayatının temel gayesi Allah rızasına ulaşmak ve onunla hayatını yönlendirmektir. Bunu yapamayan ve sevkü idare edemeyen kendisini anlayamamış ve ilkelerden çok yozlaşmaya yönlenmiş olur.

Dinin emirleri bağlayıcılığı her asırda geçerlidir. Akli ilkelerden önce dini ilkeler bağlayıcıdır. Eğer onlarla yol alınmamışsa kaybetmeye ve kendinden uzaklaşmaya çalışmış olur. Dinin ilkeleri olarak değerlendirilen bu durum kabulle birlikte güçlü bir imanı gerektirmektedir. Böyle güçlü bir imanı olan eylemlerinde bunu besleyecek ve büyütecek bir yaşam biçimi ile hayatına yön vermelidir. Bunu beceremeyen ve başaramayan insan kutlu yürüyüşte başarısız olanlardan olmuş olur.

İşte dinin gerçek anlamda hayatta ortaya konulmuş her türlü ilkesi öncelikli olarak nasslarda yer alan hükümleri kendinde barındıran yapıların tamamını kuşatmasıdır. Dinin kaynakları akıl ile izah edilebilir fakat akıla uygunluğu bir bütün ile test edilemez. Çünkü bazen doğruyu söyleyebildiği gibi yanılabilir. Yanıldığı noktada dine ait olguları da yererse dinde şek ve şüphe oluşur ki temelde dini bir nassa şüpheyle yaklaşmak kabul edilebilecek bir davranış değildir.

Çünkü dini kaynaklarda inanmayan insanın gözüyle görse, kulağıyla işitse, eliyle dokunsa bile kabul etmeye yanaşmadıklarını çünkü temelde onların gayesi her şeyi dinden geldiği için inkar etmek algılamaktadır. Onların imanları var ile yok arasında bocalamaktadır. Sınırları zayıf ve biçimsiz olarak kendini gösterdiği için bir çırpıda kendini yok etmeye çalışmaktadır.

Kendi değer yargıları içerisinde hapsolmuş ve kendisine sahip olamayan bir yapı ile kendisini tanımaya çalışan bir yapı ile kendine çareler biçen bir olgu olmaktan çok farklılıkları kendi içinde özümseyen bir yapı olmak zorundadır. Dinine bağlı olan insan bağlılığını başkalarını dışlamaktan çok onlara değer veren ve kendisinin de değerlerine önem veren bir yapı olarak kendisini algılar.

Temelde dinin olguları kabul edilmeyip reddedilebilir ve bunun bilincinde olarak başkalarının değerlerine ve olgularına küfretmemeli çünkü onlarda bilmeyerek ve anlamayarak sizin değerlerinize küfredebilirler. Sapkınlık içerisinde yüzen anlayışların temelde kendileri de ne olduklarını bilemeyerek yaşantılarını sürdürürken zaman içerisinde bocalayıp gitmekteler.

Dinin değerleri evrensel değerlerdir. Bunlarla insanlar, toplum içerisinde temel ilkelere bağlı olarak yaşamlarını sürdürürler. Kendileri değerlerinin bilincinde ve her bireyin toplum içerisinde iyileşmesine zemin hazırlayacak bir yapının oluşmasını sağlamaktadır. Kendine ait olgulardan ve aklının aşkınlığından çok aklın yetersizliği, akıl ile birlikte dini olgularla  hareket etmektedir.

Dinin kendine ait olgularından çok evrensel olan yargılamalarla olaylar değerlendirilmelidir. Akıl yalnız başına hareket kabiliyeti yetersiz bir alanda kendini aşmaya çalışırken kendinin dışındaki her şeyi hapseden ve anlaşılamayan bir yapının oluşmasını sağlamaktadır.

Yetersizliklerden çok metafizik boyutta evrenin yasaları içerisinde anlaşılamayan yapılara karşı, insan aklının anlamakta ve idrak etmekte zorlandığı sınırlarda Peygamberlerin engin fikirlerine yansımış olan semavi öğretiler ile kendini anlamaya çalışmak insanlığın geleceğinin yüceleşmesine yol açmaktadır. Bütün Peygamberlerin geliş amacı iki dünya mutluluğu olarak algılanırken, inanmayan insanlar hep bu durumdan bigane kalırlar. Kendilerine ait olan değer yargılarından uzak kalmışlar ve mutluluklarından uzak kalmışlardır.

Ahiret mutluluğu için dünyada ise imtihanın başarılı bir şekilde olması gerekir. Fakat çoğu insan dinin prensiplerinden çok aklın kurnazlıkları ile dünyada mutlu ve huzurlu olmaya çağırıyor. Bu mutluluk hep başkalarının huzursuzluğu ile onların geleceğinin üzerine ipotek kurarak huzuru bulmaya çalışmaktalar. Fakat dinin olguları zamanla değişen değerler değildirler. Bunları değiştirmek isteyen ve kendi istekleri doğrultusunda farklılaştırmaya çalışan bir yapı ile bocalamak zorunda kalıyorlar.

İnanan insan dinin emir ve yasakları olarak algılanan dinin olgularına dört elle sarılıp onlara yapışması gerekir. Kendini tanıması ve etrafına yaşayan ve inanan bir insan olarak sağlıklı bir yaşam sürmesi gerekir. Etrafındaki insanlara sevdiği ve bağlandığı dinin değerlerini özümseyerek yaşayıp iyi bir Müslüman olmalıdır.

 
Toplam blog
: 35
: 1258
Kayıt tarihi
: 17.08.12
 
 

Türkiye meselelerine duyarlı, çeşitli alanlarda yazan ve araştırmayı seven bir eğitimci...T ..