Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '08

 
Kategori
Sosyoloji
 

Dinozor diktatörlüğü sistemi

Dinozor diktatörlüğü sistemi
 

Kaynak: Vikipedia


Atatürk’ün gençliğe hitabını düşündüm, hani şu “Ey Türk Gençliği, birinci vazifen…” diye başlayan gençliğe hitabını. Sonra aklıma şu soru takıldı; “Neden Türk Gençliği?”.

Bir milletin önderi olabilmeyi başarabilmiş deha, ne bekliyordu gençlikten? Daha deneyimli, daha fazla birikimli yaşlılar varken, neden gençliğe önemli görevler yüklüyordu?

Aslında bu soruların yanıtlarının, ülkemizi ve dünyayı açmazlara sokan, mutsuzluğun temel kaynaklarından biri olan “Dinozor Diktatörlüğü Sistemi”ne işaret ettiğini fark ederek, yanıtları heyecanla aramaya başladım.

İlk olarak Ulu Önder’in yaşamına kronolojik olarak bir göz attım.
24 Yaşında Kurmay Yüzbaşı
35 Yaşında General
38 Yaşında Erzurum ve Sivas Kongrelerinde başkan
39 Yaşında TBMM kurucusu
40 Yaşında Mareşal
42 Yaşında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı
53 Yaşında Atatürk soyadını alarak Türk Milleti’nin önderi olarak kabul edilmesi…

Yaşı ile olaylar arasındaki ilişkiyi karşılaştırdığımızda, her birinin olağanüstü olduklarını açıklıkla görülebiliyorsunuz değil mi?

Atatürk, kendi yaşamının akışı içerisinde bu durumun farkındaydı ve kendini “Senin daha yaşın kaç ki?”, ” Sen bu iş için daha çok gençsin!” gibi sınırlayıcı düşünce kalıplarının dışına çıkarmıştı. Düşüncelerini dizginleyen her türlü tabuyu reddediyor ve yaşamını bu şekilde yönlendiriyordu.

O, Fatih’in İstanbul’u 21 yaşında fethettiğinin farkındaydı ve başarılar ardı ardına gelmeye başladı.

O, aynı performansı Türk gençliğinin de sergileyebileceğini biliyor ve gençliğe bir ulusun geleceğini emanet ediyordu. Ulu önder, bu şekilde isimlendirmese bile “Dinozor Diktatörlüğü Sistemi”nin bir imparatorluğu nasıl bitirdiğinin farkında lığıyla gençliğe bu görevi veriyordu.

Peki, nedir bu “Dinozor Diktatörlüğü Sistemi”?

Türk Dil Kurumunun internet sitesinde dinozor kelimesini sorgulandığında, yapılan açıklamanın mecazi anlamını içeren 2 numaralı bölümünde; “ … Gelişmelere ayak uyduramamış, çağın gerisinde kalmış veya mevcut durumu korumak isteyen kimse.” , şeklinde tanımlandığı görülüyor.

Yapılan bu mecazi tanıma baktığımda, düşündüğüm üç ana unsurun da tanıma yüklenmiş olduğunu görüyorum:
1) Gelişmelere ayak uyduramamış (bunda da direnen),
2) Çağın gerisinde kalmış (geçmiş çağların özlemiyle yaşayan),
3) Mevcut durumunu korumak isteyen (statükocu).

Bu üç maddede size yabancı gelmedi değil mi? Çevrenizde bu üç özelliği de taşıyan ne kadar insan var değil mi?

İşte ben, siyasette, bürokraside, eğitimde, iş hayatında v.b. sosyal hayatın içindeki her alanda yer tutmuş, bu yeri kaybetmemek adına her türlü kötülüğü yapmaktan kaçınmayan, “…gaflet, delalet ve hatta hıyanet…” içerisinde bulunabilen, ilerlemenin ve devinimim önüne set kuran, kendi yetki alanları içerisinde zorba, baskıcı, antidemokratik tavırlar sergileyerek eylemlerde bulunan kişilere dinozor diyor ve dinozor zihniyetli kişilerin egemen olduğu örgütlenme modeline ise “Dinozor Diktatörlüğü Sistemi” diyorum.

Peki, adından çağrıştırdığı gibi dinozorluğun yaşla-başla bir alakası var mı? Hayır, yaşla-başla doğrudan alakası yok; dinozorluk, dünyaya bakışla, vizyonla alakalı bir şey. Peki, hal böyleyken neden Ulu Önder, böyle önemli bir görevi gençliğe vermiş olabilir? Bu sorunun yanıtı, istatistiki bir gerçeklikte gizli:

İnsanın, yaşı ilerleyip, fiziki bakımdan zayıflamaya başladıkça, gelecek kaygıları gibi birçok etken yüzünden dinozor zihniyetine doğru kayması, gençlere göre daha kolay oluyor. Gençlikteki korkusuzluk, idealistlik, enerji, yaşlandıkça kendini kaygılara ve statükoculuğa teslim etmeye başlıyor. Yani, istatistiki olarak, yaşlılarda dinozorluk eğilimi, gençlere oranla daha fazla görülüyor.

Bu kural, her yaşlı için geçerli değil tabi ki, dediğim gibi vizyon meselesi. Ama yine de, bütün bu tespitler bizi şu sonuca götürüyor: Bu puslu havada hiç riske girmeden, enerjilerinin çoğunu geçmişte bırakmış altmışlı yaşlardaki paşalardan, yetmişli yaşlardaki siyasetçilerden daha fazla medet ummayarak, Atatürk’ün emanetine biz Türk gençleri olarak sahip çıkmalı, demokratik, her türlü mücadeleyi yılmadan vermeliyiz.

Bugün bunu yapmazsak, bu emperyalist devletlerce desteklenen “Dinozor Diktatörlüğü Sistemi”, geçmişte nasıl koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nu çökerttiyse, Türkiye Cumhuriyeti’ne de aynısını yapmaya yeltenecek. Dün olduğu gibi, bugün de ülkemizi ekonomik olarak işgal etmeyi başaranlar, geçmişte yurdumuzu paylaşmak için gelip, Atatürk’ün liderliğindeki Türk Gençliği önünde kaçarak gitmek zorunda kalanlar, emin olunuz ki yarın, rövanşı almak için fiili olarak yine gelecekler. O gün bir kurşun atmadan, yurdu işgal ettiren, vatandaşın canını, namusunu, dinini gavurların vicdanına teslim eden dinozorlarımız, bugün de aynısını yapmaktan geri kalmayacaklar.

Sloganlarını, son günlerde duymaya başlamışsınızdır herhalde; “Seksen yılın rövanşı alınacak!”.

Çünkü onların dinozorları, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini, asil Türk Milletini, kendi statükolarını korumak adına risk olarak görüyorlar; bizimkilerinin ise hali ortada.

Sevgiyle kalın.

 
Toplam blog
: 36
: 1120
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

İstanbul'da 1967 yılında doğdum. Askerlik harici bütün yıllarım bu şehirde geçti. İşletme mezunuyum,..