Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '07

 
Kategori
Aile
 

Dırdır yapmayın, gözgöze gelip gülümseyin!

Leo Tolstay’un karısı ölmeden önce kızlarına bir itirafta bulundu:”Babanızın ölümüne ben sebep oldum!”..

Tolstoy’u sevenler, ağzından çıkan her sözü not ederlerdi.Devrin en ünlü romancısıydı.”Yoruldum, yatacağım” gibi bir sözü bile büyük değer ifade ederdi.Tolstoy ve eşi mutluluğun en büyük adaylarındandı.Sosyal statüleri çok yüksekti.Büyük itibarları vardı.Sevimli çocuklara sahiptiler.

Fakat Tolstoy yavaş yavaş değişiyordu.Dünyanın önünde eğildiği eserlerine önem vermemeye, küçümsemeye başladı.Sefaleti ve savaşı ortadan kaldırmak tek ideali olmuştu.Bu konuda küçük eserler yazmaya başladı.Arazilerini dağıttı ve fakir bir adam gibi yaşamaya başladı.Tarlada çalışıyor, odun kırıp saman savuruyordu.Tahta kaptan yemek yiyor düşmanlarını bile sevmeye çalışıyordu.

Bu arada Tolstoy’un karısının en büyük zevki lüks ve şatafattı.Tolstoy’a göre günah olan şeyler karısı için vazgeçilemeyecek zevklerdi.

Karısı Tolstoy’a yıllarca eziyet etti.

Tolstoy inandığı-düşündüğü gibi yaşamak istedikçe karısı kendini yerlere atar, ağlar, bağırır, hakaret ederdi.

Tolstoy tahammül edememeye ve etrafına yalvarmaya başladı.”Ne olur karımın yanıma gelmesine müsaade etmeyin”.

En sonunda evindeki cehennemi, içindeki cenneti tarumar etti.Karlı bir gecede, soğuk karanlığa doğru atıldı.On bir gün sonra bir istasyonda zatüreden ölürken yine tek isteği vardı:”Karımı yanıma sokmayın!..”

Yirmi üç yıl birlikte yaşadıkları Abraham Lincoln’un eşi sürekli kocasını tenkit ederdi.Ona göre kocasının yaptığı tek doğru iş yoktu.Oturuşunda, yürüyüşünde, konuşmasında her şeyi kusurluydu.Onu taklit ederek küçük düşürürdü.Hatta onun kulaklarının yelken, burnunun eğri, alt dudağının sarkık, ayaklarının büyük, kafasının küçük olduğunu herkesin içinde söylemişti.

Bayan Lincoln’un canhıraş feryatları, azarlamaları, ağır hakaretleri her gün sokağa taşardı.Hatta sözle yetinmez saldırı fiilen de olurdu.Bir keresinde otelde sıcak kahve fincanının yüzüne fırlatmıştı.

Abraham Lincoln ABD Başkanı olmadan önce avukattı.Dava için gittiği şehirlerden aylarca geri gelmez pis otelleri karısının yanına tercih ederdi.Lincoln’un tek mutlu anı karısını görmediği anlardı.Bayan Lincoln sonunda hiddetinin kurbanı olup çıldırdı.

Bazen düşünmüşümdür:

Sigara dumanından nefes almakta zorlanılan kahveler neden dolup taşar?Her gece aynı dört kişi aynı nefes alınamayan izbe kahve masasında aynı oyunu saatlerce tekrar tekrar oynamaktan zevk alırlar?..Bir kaçış, iskambil kağıdına, sigara dumanın altına sığınmak mıdır bu?...Aynı iskambil oyununu aynı insanla aynı masada bin kez, milyon kez oynamanın zevki, heyecanı neresindedir?

Birahane ve restaurantların erkek masaları neden dolu olur?Aile bölümleri neden boştur?Her gece bir birahanenin, bir meyhanenin , restaurantların izbeliğini dolduran şahıslar kaç defa eşini alıp bir restaurana götürüp dışarıda yemek yemiştir?..

Kahvehanelerdeki iskambil arkadaşıyla, meyhanedeki alkol arkadaşıyla paylaştıkları zamanın kaçta kaçını çocuklarıyla, eşleriyle ne zaman paylaşır bu insanlar?

Ve çocuklar…Çocuğundan neden kaçar insan?..Çocuklarının büyüdüklerinin farkına varabilirler mi bu insanlar?...Oysa bir insanın çocuklarına verebileceği en değerli şey, özel okul, giyim kuşam, para değildir…Çocuklarınıza verebileceğiniz en değerli hediye zamanınızdır…Kendinize verebileceğiniz en iyi hediyelerden birisi de çocuklarınızın keyfine varmaktır çünkü onlar yaşamın gerçek mucizeleridir…

Hayat arkadaşından çocuklarından neden kaçar insanlar?

Kültürsüzlüğün, geri kalmışlığın oluşturduğu bir yaşam biçim midir bu yoksa?Parasızlık mıdır bu yaşam biçiminin sebebi?

Hiç de öyle değil.. Evin içinde paylaşılan zaman bedavadır…Kahvede oynana iskambil para gerektirir, içilen her yudum alkol para harcamaktır…

Bu bir eğlence anlaşıyı mıdır?İş hayatının stersinden uzaklaşıp eğlenmek, rahatlamak ihtiyacı mıdır bu atmosfer?…Her gece aynı şeyi yapmak bir eğlence midir gerçekten?

Bir insan kaç yıl yaşar?Bir insan kahvehanede iskambil oynayarak kaç yılını izbelikte sigara dumanıyla, anason kukusuyla örter?Bu hayatı ne büyük bir cömertlikle harcamaktır?..

Konuyu daha fazla derinleştirmeyelim…Bu yazının konusu evden kaçan erkeklere dair olduğundan soruyorum:

Acaba sigara dumanına, alkol muhabbetine tercih edilen evler mi var da “bir tatlı huzur almaya” mı gelinmektedir?

Avukat olarak girdikleri boşanma davalarından yola çıkarak kocaların evlerini terk etmelerinin en önemli sebebinin karılarının dırdırı olduğunu söyleyen bir çok meslektaşım vardır.

Kimseyi suçlayıp polemiğe girmek istemem, ama bu bir gerçek.Bazı kadınlar evliliklerinin mezarını böyle sadece dırdır yaparak kazmışlar yıllar boyunca.

Dırdır mezar kazan en önemli aletlerden birisidir…

Dırdırı sırf kadınlar mı yapar?

Hayır!...Nice erkekler vardır ki dırdırda kadınları gölgede bırakır.

Dırdır evliliğe mi mahsustur?.

Hayır!.Arkadaşınız dırdır yapar…Amiriniz, patronunuz dırdır yapar…Anneniz dırdır yapar...Yani herkes dırdır yapabilir.

İş hayatınızın, aile hayatınızın, siyasi hayatınızın mezarını kazmak istemiyorsanız yapacağınız şey basit:

Birbirinize dırdır yapmayın....

Birbirinizi dırdırınızla bunaltmayın...

Birbirinizle konuşun….

Birbirinize dokunun..

Birbirinizi sevin..

Birbirinize sevdiğinizi söylemekten korkmayın…

Birbirinize birbirinizi sevdiğinizi yalnızken değil herkesin içindeyken söyleyin..

Birbirinize önem verin…

Birbirinizi olduğu gibi kabul edin..

Birbiriniz ihmal etmeyin…

Birbirinize saygılı olun, birbirinize tahammül edin.

Birbirinizin gözlerine bakmayı birbirinize gülümsemeyi unutmayın....

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..