Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Diş Hekimi Fikret Kızılok

Diş Hekimi Fikret Kızılok
 

https://www.youtube.com/watch?v=fHJ-arhz8TQ

 

 Milliyet Blog’da ilk olarak ‘’Sudan Hayaller’’ ismiyle yazmaya başlamıştım. Ne isimdi ama!

Adımın ilk iki harfi(Su), su gibi berrak düşünceler, bir dolu tutkulu hayaldi benim için… Sonra bu isim yazdıkça dönüşüp değişen benden uzaklaştı. Daha doğrusu ben ondan uzaklaştım. Yılgındım artık, küskün, heyecanını kaybetmiş. Yazdıkça daha çok düşünüyordum çünkü.

Zihnim, işin içine girdikçe de kalbim kıpırtısını kaybediyordu. Romantik yazılardan daha Realist yazılara geçivermiştim fark etmeden. İsmim omuzlarımda taşıdığım hafif bir tül gibi düşüp gitti bir gün. Yeni ismim daha olgundu. ‘’Caroline De Winter’’. Rebecca romanı ve filmindeki naif ama ayakları yere basan, tecrübesiz ama çabuk öğrenen, yaşadığı hayattan sıkılan, bu yüzden bir zamanlar Rebecca gibi vamp bir kadınla evli olan kendinden büyük, Manderley Şatosunun sahibi Maxim de Winter’le evlenen Caroline gibi hissediyordum kendimi. Ayrıca gerçek ismimle yazmaya cesaretim yoktu. Gerçekte yazdıklarımın ta kendisiyken günlük hayatta ondan uzak biriymiş gibi davranıyordum. Sanal bir bloğun sayfalarına gizlemiştim asıl beni. Dışardaki ben duygularını paylaşmaktan imtina eden, işine odaklı, zaafları, istekleri olmayan biriydi. Kendimi gizleyişim, insanları çok umursadığımın onlara fazlaca anlam yükleyip olduğundan çok değer verdiğimin göstergesiydi aslında. Ve bunun sonucu oluşan gereksiz kibarlıklarım, abartılı anlayışım, itinalı davranışlarım beni kendime yabancılaştırıyor, karşımdaki insana küstah bir cüret kazandırıyor, içimde aslında bir parça yaşamasına fırsat vermem gereken, yaratıcılığımı besleyecek olan hayvanı öldürüyordu. Biraz bencil olmalıydım, hep veren değil talep eden de olmam gerekirdi. Hiçbir ihtiyacı olmayan bir Tanrıca gibi yaşamak beni insan olmanın fıtratından uzaklaştırıp yoruyordu. Hep iyi görünmek zorundaydım, hep güçlü, hep sorunsuz, hep ideal… Büründüğüm bütün üstün sıfatlardan uzaklaşıp insan olduğumu hatırlamalıydım; yazan, düşünen, gülen, ağlayan, gerçek adıyla yaşayan bir insanoğlu insan…

Yitip gidiyordu zaman önemsiz duygular için, hiç açmamış aşklar, başkasını mutlu eden anlar için… Ben fark etmeden onların olup canımdan uzaklaşıyordum.

Duygularımı bütün netliğiyle paylaştığım yazılarım için bile başkalarının adlarını kullanıyordum.

Sonra bir gün ne olduysa oldu buzun altındaki ateş harladı ve o aşkla kendi adımı kullandım. Sultan Ayhan. İki isimli yazarlar gibi; Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Sabahattin Ali, Haldun Taner… :) yani hem gerçekti hem de güzel…

 Fakat önemsiz bulduğum sanal alanlarda vardı. Oralarda bir değişikliğe gitmemiştim. Örneğin arkadaşlık isteklerini kabul etmediğim sadece edebiyat, felsefe, sanat, diş hekimliğiyle ilgili sayfaları takip ettiğim ya da bu tarz gruplara katıldığım bir facebook hesabım vardı. Caroline De Winter adıyla.

İşte bu hesapla ‘’Dental Teknolojiler’’ isimli üye sayısı çok fazla olan bir gruba katılmak istedim. İsteği gönderdikten sonra bir soru geldi. Soruyu doğru yanıtlarsam gruba katılabilirdim. Alt çeneyi innerve eden sinirin adını soruyorlardı. Elbette bir diş hekimi için son derecece basit bir soruydu. Doğru yanıtı verdim ve gruba katıldım.

Grup diş hekimliğinde kullanılan aletleri, malzemeleri ve vakaları paylaşıyordu. Özellikle muayenehane hekimliğine yönelik paylaşımlardı. Anadolu’nun imkanları kısıtlı bir üniversite medikosunda çalışan bizim klinik için ütopik paylaşımlar fakat ileri teknoloji takip etmek için iyi bir fırsat sunuyordu.

Bir gün bende bir paylaşımda bulundum. Müzisyen aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği’nden mezun ve mesleğini bir müddet devam ettirmiş Diş Hekimi Fikret Kızılok’un Dental Hipnotizma isimli bir kitabı olduğunu keşfetmiştim. Sadece sahaflarda bulunan bu kitabı okuyup okumadıklarını sordum ve bilmeyenler mutlaka olacağı için onun aslında diş hekimi olduğunu da vurguladım. Tabi pek ilgilenen ya da bilen yoktu ki birçok kişi beğendiği halde kitapla ilgili bir açıklamada bulunan olmadı. Bu sırada bir hekim bir vaka fotoğrafı paylaştı. Son derece kötü yapılmış berbat bir kanal tedavisiydi paylaşım. Bunu yapan hekim arkadaş ADSM’de çalışıyormuş diye de eklemişti. Altına hekimi ve kurumu yeren öyle kötü yorumlar yapılmıştı ki; dayanamayıp yorum yaptım. Şu ana kadar bütün kurumlarda çalışmış ayrıca uzun yıllar muayenehane hekimliği de yapmış biri olarak yeterlilikler ve olanaklar hakkında çok daha gerçekçi bilgiye sahip olduğumdan aslında bu durumun birazda verilen eğitimden kaynaklandığını haksız elde edilmiş akademik kadrolardaki yetersizliğinde- özellikle diş hekimliği fakültelerin de bu çok yaygın bir durumdur- bunda payı olduğunu yazdım.

Bir müddet sonra klinik için gerekli bir malzemenin fiyat araştırmasını yapmak için gruptaki paylaşımları incelemek istedim ama ulaşamıyordum. Çünkü engellenmiştim. Sadece bir cümle için. Hemen yöneticisine bunun gerekçesini soran bir mesaj yazdım. Sarf ettiğiniz cümleyle hiçbir ilgisi bulunmayıp profiliniz incelendiğinde’ diş hekimi değilmişsiniz’ gibi geldiği için engellendiniz. Diş hekimi olduğunuzu ispat edebilirseniz gruba tekrar memnuniyetle kabul edileceksiniz diyordu.

Elbette 15 yıllık bir diş hekimi olarak guruba katılmak için tek şart olarak sundukları o komik soruya- komik çünkü sorunun cevabı sorunun içinde, mandibulayı(alt çene) nervus mandibularis innerve eder-  cevap verdikten sonra diş hekimi olduğumu değil nerdeyse neden diş hekimi olduğumu sorgulamaya başladım.

Caroline De Winter, Manderley Şatosunun  taze gelini olabildiği gibi bir diş hekimi de olabilirdi tıpkı düzen karşıtı devrimci, müzisyen Fikret Kızılok’un aynı zamanda diş hekimi olduğu gibi.

Ne mutlu bana sınıflandırılamayacak kadar aykırı biriyim. Sadece diş hekimi değil insan olmak gibi bir çabanın içindeyim. Fikret Kızılok’un dediği gibi ‘’Tam bildiğin Biçimde.’’

 

 
Toplam blog
: 110
: 1076
Kayıt tarihi
: 26.05.14
 
 

Dünyanın kirletemediği bir lotus... ..