Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '12

 
Kategori
Gelenekler
 

Diş kirası geleneğini hayata geçirmek

Diş kirası geleneğini hayata geçirmek
 

Günümüzde unutulan geleneklerden birine Ramazan ayı olması nedeni ile değinmek istiyorum. Diş kirası. Adından anlamını ev kirası gibi algılarsanız, yanılabilirsiniz.

Osmanlı döneminde Ramazan aylarında dikkat edilen, uygulanan geleneklerden biri, bu gelenekte amaç, eve gelen misafiri iyi bir şekilde ağırlamak ve misafirin evden memnun ayrılmasını sağlamaktır.

Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftara davet edilen misafirlerin yanında fakir halk içinde sofralar hazırlanır, çat kapı gelen Allah misafiri geri çevrilmez, içeriye alınırdı. İftarın verildiği köşk veya konak ziyafet evi halini alırdı, iftar sofralarında deyim yerindeyse kuş sütü hariç her şey bulunurdu. Misafirler iftarını yapıp teraviye gitmek üzereyken hane sahibi tarafından kadife keseler içerisinde gümüş tabaklar, kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler, misafirlere hediye edilirdi. Misafirlere verilen hediyelere diş kirası denirdi.

Fakir fukaraya ise hane sahibinin zenginliği ve cömertliğine bağlı olarak içinde gümüş akçe veya altın paralar bir kadife kese içerisinde diş kirası olarak verilirdi. Yemeğini bitirenler diş kiralarını aldıktan sonra "Kesenize bereket", "Allah daha çok versin", "Ziyade olsun" gibi dualarla konaktan ayrılırlardı.

“Diş kirası” denilen bu hediyenin zarif gerekçesi, davetlilerin o gece zahmet edip gelerek hane sahibinin sevap kazanmasına vesile olması olarak tanımlanabilir. Tabii işin aslı, bu vesile ile muhtaçlara yardımda bulunmak onları sevindirmektir.

Fatih dönemi sadrazamlarından Mahmut Paşa, Tarihte bilinen Davetleri ve diş kirası hediyeleri ile ün yapmış, bu konuda çok güzel örnek olmuştur. Mahmut Paşa, Ramazan ayı geldiğinde kesenin ağzını açar, konağında verdiği iftar ziyafetleri dillere destandır.

Ayrıca, Paşanın sofrasında oruç açanlar, “diş kirasına” ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerdi. Dişlerine takılma ihtimali olan sert bir sahte nohut yakalama ümidiyle. (Dişlerin kırılma riski dikkate alınmadan)

Enteresan ilginç bir konuda sahte nohut hikâyesidir. Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar atarmış.

Geleneği biçimsel olarak öğrendik, hayata geçirmek ve yaşatmak için Osmanlı Tarihinin 624 yıllık tekerleğini geri çevirmek ya da günümüzde Mahmut Paşalar gibi cömert Sadrazamlara benzer zengin insanlar bulmak gerekiyor herhalde.

Unutulan, günümüzde uygulanmayan diş kirası geleneğinin yeniden hayat bulması için ;

Önerdiğim koşulların gerçekleşmesi mümkün mü sizce?

Nizamettin BİBER

Uzman İnşaat Mühendisi

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..