Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '12

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Diyalektik mantık, Akşehir ve Nasreddin Hoca

Diyalektik mantık, Akşehir ve Nasreddin Hoca
 

Alimlerin alimi Hoca Nasrettin...


Konya yollarına düşmüşüz, en güzel mevsiminde yolculuğun. Uzun ve yolda geçen bir gecenin sabahında Akşehir’deyiz.

Hepimizi güldüren o alim, dünyanın orta yerinde istirahat ediyor. Çevresini yemyeşil bahçeler, huzur alemleri çevrelemiş. Göle çaldığı umut mayası, ters bindiği eşeği, cübbesi ile kavuğu ve yüzyıllardır ayakta kalan türbesiyle, hem kültürümüzün hem de Akşehir'in tamamlayıcısı ve vazgeçilmez bir parçası olarak ziyaretçileriyle buluşuyor. Akşehirliler O’nu doğru bir şekilde tanıtabilmenin ve geleneğini yaşatmanın misyonunu başarıyla taşıyorlar.

Nasreddin Hoca, tüm insanlığa tarihsel yaşam yolculuğunda kalender, renkli ve bilge kişiliğiyle yol gösterici olan iyimserliği doğrultusunda; kapkara bulutların yerini güneşe, kavgaların yerini barışa, sevgisizliğin yerini sevgiye bırakması için rol model olmuştur. O, kendine özgü anlatım tekniği ile tezat anlatım yöntemini kullanarak yüzyıllar öncesinden bu güne gelen gülmeceler ile öğreten eşsiz bir hocadır. Bir Türk halk bilgesi olan hoca, halk dilinde, duygu ve inceliği içeren, gülmece türünün öncüsü olmuştur.

Zamanının önemli isimlerinden Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid Hacı İbrahim’in derslerini dinlemiş, İslam diniyle ilgili çalışmalar yapmış, medresede ders okutmuş ve kadılık görevinde bulunmuş olduğu anlatılır. Bu görevlerinden dolayı kendisine Nasuriddin Hâce adı verilmiş, sonradan bu ad Nasreddin Hoca biçimini almıştır. Halk onu öyle sevmiştir ki hikayeler söylentilerle karışmış, yer yer olağanüstü nitelikler kazanmıştır. Bu söylentiler arasında, onun Selçuklu sultanlarıyla tanıştığı, Mevlânâ Celâleddin Rumi ile yakınlık kurduğu, kendisinden en az yetmiş yıl sonra yaşayan Timur’la konuştuğu, birkaç yerde birden göründüğü bile vardır. Bütün bunlar halkın onun oynadığı role sahip çıkışının göstergesidir ve bu nedenle edebiyatçılar; Nasreddin Hoca’nın gücü yaşadığı olaylarla değil, gerek kendisinin, gerek halkın onun ağzından söylediği gülmecelerdeki anlam, yergi ve alay öğelerinin inceliğiyle ölçülmelidir derler.

Hegel’in 18. yüzyılda kurguladığı diyalektik mantığın tatbikini ondan beş yüz yıl öncesinde fıkralarında sergilemiş olması onun ilminin derecesini ortaya koymaktadır. Bir gülmece ile onun ince mizahına ve dehasına olan hayranlığımızı pekiştirmek, bu haftaki yazımı bir sonraki yazıya sizi gülümseterek bağlamak istiyorum, zira haftaya Konya günlerimizden söyleşmeye devam edeceğiz.

“Nasreddin Hoca hayvanlarına ağır yükler yükleyip onlara eziyet eden köylülerine iyi bir ders vermek istemiş. Bir gün eşeğine binerek köy meydanında dolaşmaya başlamış. İşin garibi dolu bir çuvalı da sırtına vurmuş, öyle geziyor. Şaşırıp sormuşlar :
- Yahu Hoca Efendi, hem eşeğin üzerindesin, hem çuvalı sırtında taşıyorsun. Nasıl bir iş bu ?

Hoca cevabı yetiştirmiş hemen :
- Zavallı hayvan, demiş. Zaten gece gündüz demeden hizmet ediyor bana. Sırtına bindiriyor, yüklerimi taşıyor, değirmeni çeviriyor. Bu kadar hizmetlerinden sonra dolu çuvalı da ona yüklemek istemedim. Bu yüzden ben vurdum sırtıma.”

Muhabbetle kalınız.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..