Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Diyarbakır'ın ve çevresinin sosyo-ekonomisi- 2002

Diyarbakır'ın ve çevresinin sosyo-ekonomisi- 2002
 

ARŞİVİMDE 2002 YILINDA YAZDIĞIM GÖZLEM YAZIMI İLGİNİZE SUNUYORUM

TOPLUMSAL YAPI, EKONOMİ, POLİTİKA VE GÜNEYDOĞU - 2002

Türkiye’nin 7 coğrafi bölgesinden biri olan “Güneydoğu” Toplumsal Yapı, Ekonomi ve Politika kavramlarının tüm çelişkilerini barındırmakta ve problemlerine acil çözümler beklemektedir.

Toplumsal yapıya baktığımızda; Kürt, Türk, Arap dillerini konuşan, Muhafazakar, Liberal, Sosyal Demokrat ve Feodal yapıyı henüz aşmamış insan gruplarından oluşmaktadır. Biri birinden çok farklı özelliklere sahip bu insanlar günlük yaşamlarını kendi aralarında problemsiz yürütmektedirler. Yaşam tarzlarına baktığımızda, köylü nüfusun kentliden fazla olduğunu, kente gelenlerinde köylü yaşamına devam ettiğini ve çalışabilir nüfusun büyük çoğunluğunun niteliksiz olduğunu görürüz.

Ekonomiye baktığımızda; yer altında petrol, metal, kimyasal madde kaynaklarına, yer üstünde Dicle ve Fırat gibi önemli iki akarsuya, dünyanın sayılı sulama ve enerji projelerinden olan GAP’A ve bölgeye yayılmış sulama barajlarına, pamuk, bakliyat ve tütün ekimine müsait topraklara, hayvancılığa müsait olan ekilemeyen büyük arazilere, turizm pazarı olarak bölgeye yaygın 4500 yıllık tarihe dayanan eserlere, farklı dinlerin ibadethanelerine ve (Gazianteb’in dışında) yoğun olamayan yetersiz endüstriye sahip bir bölgedir. Tanımladığımız bu coğrafi (yer altı ve üstü) şartlar Anadolu’nun başka bir bölgesinde bulunmayan zenginliklerdir. Ancak bölgenin yer altı kaynaklarının ve enerji üretimin hasılatı devlete ait olduğundan bölgeye çok az katkı sağlamaktadır. Tarım yapılabilen araziler bölge nüfusuna oranla mutlu azınlık denebilecek ailelere aittir. Endüstri yoğun olmadığından düzenli istihdam kapa-sitesi çalışabilir nüfusa oranla çok düşüktür. Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz gibi çalışabilir işsiz nüfus niteliksizdir.

Politik yapıya baktığımızda; Kürt kimliği, Müslümanlık, Liberal ve Sosyal Demokrat söylemler ile Feodal ilişkiler üzerine kurulmuş siyasi yapılanma görülmektedir. Ancak bunların hiçbiri bölgenin problemlerini metodik şekilde belirleme ve çözüm projeleri üretmek gibi kaygıya sahip değillerdir. İnsanların ana dilleri ile ve turbanla sembolleşen inançları ile yaşama hakkına sahip olmaları kadar doğal bir şey olamaz, ancak anadil ve turban özgürlüğünün kökten çözüldüğünü varsaydığımız zaman, yaşam standardı probleminin ne kadar büyük olduğunu daha net görebiliriz. Ana problem yaşam standardıdır. Hatta yaşam standardı önceliklidir, karnı tok sırtı sıcak olmayan kişi yaşayamayacağına veya yaşamak için suç işlemek zorunda kalacağına göre, dil ve din kriterleri ikinci planda kalacaktır. İnsanların duyguları açlıklarını çıplaklıklarını bir süre unutturabilir.

Bölgedeki yerel yönetimleri siyasal kimlikle üstlenen yöneticiler, BMM ne giden milletvekilleri hayatlarını siyasetten kazanmak ve garantiye almak çabası veriyorlarsa, oyunu aldıkları insanlarında hayatlarını kazanmalarını ve garantiye almalarını sağlayacak çözümler üretip uygulamak için gerekli mücadeleleri vermelidirler. Verecek kadar sorumluluk sahibi insanlar olmalıdırlar.

Devlet ve Politika kitaplarının yazıldığı binlerce yıl öncesinden yirminci yüzyıla kadar faaliyet gösteren politikacıları, siyaset sosyolojisinin öncüsü olan Fransız bilim adamı Duverger özetle şöyle tanımlamıştır; Seçilene kadar halkın menfaatlerini, seçildikten sonra kendi menfaatlerini düşünen, seçilmek için ve seçilmişliğin devamı için her şeyi meşru gören insanlara politikacı denir, politikacı kelimesinin anlamı da çok yüzlü demektir. Politikacı herkese duymak istediğini söyleyebilendir. Bu tanım dünya politikacılarına, Türkiye politikacılarına uygun olduğu gibi şimdiye kadar ki Güneydoğu politikacılarına daha da uygundur. 30 yılın seçimlerini biliyorum içlerinde bölgeye hizmet için çaba vermiş bir elin parmaklarıyla sayılacak kadar seçilmiş hatırlamıyorum. Zaten seçim sistemleri de seçmenlerin iradesinin BMM ine yansımasına engeledir, bu nedenle de bazıları piyango çıkmış gibi kendilerini BMM de ve parlâmenterliğin ayrıcalıklarında bulurlar.

Yukarıdaki paragraflarda yazdıklarım, bölge insanlarını BMM de temsil için yeni seçilen politikacılara durumu özetle hatırlatmak ve milletvekili seçilmek için verdikleri çabayı, temsil ettikleri ildeki vatandaşların problemlerini çözmek içinde vermeleri, BMM girdikten sonra sadece parlâmenterlik sefasını sürmeye yeltenmemeleri içindir. Politikacılar seçimlerde milletvekilliği için çaba sarf ederler, kazandıkları zaman milletvekilliğini unutup parlâmenterlik kimliğine bürünürler, milletvekilliği çaba gerektiren bir iştir, parlâmenterlikse ayrıcalıkların tadına varma noktasıdır. Milletvekilliği veya parlâmenterlik, seçilmişlerin insanlığına, karakterine kalmış bir iştir, çünkü verilen bir oy beş yıllığına verilip, geri alınamamaktadır. Erken seçime bile onlar karar vermektedir. Soruyorum geçen dönem (iktidar partilerinde olanlar dahil) bölgeden hangi milletvekili ne mücadele verdi, ne yaptı ? Hatırlayan var mı.? Dileğimiz bu dönemin sonunda, hizmetlerini anlatarak yeniden seçilebilecek milletvekillerini görmektir.

Yapılması gereken en önemli iş, bölge insanının niteliğine uygun istihdam projelerinin üretilmesi, uygulanmasıdır. Bu konu sonuç verecek şekilde detayları ile tartışmaya açılmalı ve gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye’nin ve bölgenin en önemli problemi çalışabilir işsiz insanların nitelik analizi yapılmadan projeler üretilmesidir. Geçmişte küçük Amerika yapmak isteyenler, Japon modelini getirmek isteyenlerin atladıkları temel konu Türkiye ve Güneydoğu insanı ile Amerikalıyı, Japon’u karıştırıp, yurdum insanına uygun istihdam projeleri üretmemeleriydi. Gelişmiş toplumların özgün sistemleri vardır, biri diğerinden bir şeyler öğrenmiştir, ama kopya etmemiştir.

Kadri KANPAK kadrikanpak@hotmail.com 

 
Toplam blog
: 617
: 1221
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Her kesimi anlama ve kabullenme bilincimle; her kişinin asgari yaşam şartlarına sahip olabildiği,..