Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '09

 
Kategori
Edebiyat
 

Diyojen ve Dıranas

Diyojen ve Dıranas
 

Ona "Mecnun" dediler.


ÜNLÜ FİLOZOF SİNOP’LU DİYOJEN’İN ÖZLÜ SÖZLERİ


Diyojen’e, “Hayvanlardan en şiddetli ısıran hangisidir?” diye sordular. “Vahşi hayvanlardan, insanın gıyabından konuşanlar; ehli hayvanlardan ise, dalkavuklar, ”diye cevap verdi.

Diyojen’e, “Dünyada en fena hal nedir?” diye sordular. “Hem ihtiyar hem fakir olmaktır, ” dedi.

Birisi, “Adam ne vakit evlenmeli?” diye sordu. “Genç ise, henüz evlenme zamanı gelmemiştir. İhtiyar ise, vakti geçmiştir, “ dedi.

Bir gün sokakta oturmuş ekmek yiyordu. Gelip geçenler başına toplandılar; kendisine “köpek” dediler. Diyojen, “Köpek sizsiniz ki, ekmek yemekte olan bir adamın etrafını alıyorsunuz, ” dedi.

Bir acemi, diktiği nişana doğru ok atmak üzere hazırlanıyordu. Diyojen koşarak gitti; nişanın önüne oturdu. “Ne yapıyorsun?” diye sordular. Beni vurur, diye korktum, “ cevabını verdi.

Yakışıklı bir genç, bir takım çirkin sözler söylüyordu. Diyojen dedi ki: “Fildişi kından kurşun kılıç çekmeye utanmıyor musun?”

Büyük İskender Diyojen’i, birbiri üstüne yığılmış insan kemikleri içinden bir şey ararken gördü ve ne yaptığını sordu.

Diyojen, “Babanızın kemiklerini arıyorum, ” dedi. “ Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu kestiremiyorum.

Yunanistan’ın hangi tarafında akıllı adamlar gördüğünü sordular. “Isparta’da pek çok çocuk gördüm, ”dedi. “Fakat hiçbir yerde adam görmedim.”

Birisi, ona astronomiden bahsedecek olsa, “Gökyüzünden ne zaman döndünüz?” derdi.

Çalgıcıların uzun uzadıya saza düzen vermelerinden hiç hoşlanmazdı. “Bir kere akıl kanunu bozuk!” derdi. “Önce ona düzen vermeye baksınlar.”

Derdi ki: “Bir takım ehemmiyetsiz şeylerde, insanların, birbirlerinin önüne geçmeye çalıştıkları görülüyor. Fakat, fazilet yolunda öne geçmeye gayret eden hiç görülmüyor.”

Gene bir defa sokak ortasında, “Adamlar! Adamlar! “ diye haykırmaya başladı. Bir takım halk etrafına toplandı. Diyojen, “Ben adamları çağırıyorum!” diye sopası ile onları ürküttü.

Bir gün hamama gireceği sırada suyun pis olduğunu görünce, “Burada yıkandıktan sonra temizlenmek için nereye gitmeli? “ diye sordu.

Bir gün ciddi, faydalı bir nutuk veriyordu. Önünden çok sayıda adam geçtiği halde, onu dinlemeye rağbet eden olmuyordu. Birdenbire şarkı söylemeye başladı. Halk derhal başına üşüştü. “Sade eğlence ararsınız. Hiç doğru söz dinlemek zahmetine katlanmazsınız!” diye hepsini azarladı.

Bir gün Diyojen’e, “Zalim Denys dostlarını nasıl kullanır?” diye sordular. “Dolu iken alınıp, boşalınca atılan şişeler gibi, ” dedi.

Diyojen derdi ki: “Dengesiz arzular, insanları perişan eden felaketlerin kaynağıdır. “İşsiz adamların işidir aşk!” “Terbiye dairesinde söylenmiş bir nutuk, baldan örülmüş bir ağ gibidir.”

Yeryüzünde en iyi şey nedir?” diye sordular. “Hür olmak, ” diye cevap verdi.

“Altının rengi neden sarıdır?” diye sordular. “Kıskananı çoktur da ondan, ” dedi.

Boyuna faziletten dem vurup öğütlerinden hiç birini yapmayanlar, çok güzel sesler çıkardıkları halde, hiçbir şey hissetmeyen musiki aletlerine benzerler, “ dedi.

Diyojen, sürdüğü hayatı pek çoklarının beğendiğini, ama onların pek azının kendisini taklide koyulduklarını da bilirdi. “Pek itibarlı bir köpeğim ben!” diyordu. “Ama beni beğenenlerden hiç birisinde benimle ava çıkacak kadar cesaret yok.”

Bir gün, her tarafı mermer ve altın yaldızlarla süslü, muhteşem bir saraya girdi. Bu güzelliği bir müddet hayranlıkla seyretti. Sonra, bir öksürüktür tuttu onu. İki, üç defa arka arkaya öksürdükten sonra, kendisini sarayı gezdiren Frikya’lının suratına tükürdü, ve, ”Kusura bakma!” dedi. “Tükürecek daha pis bir yer bulamadım.”

Pis yerlerde oturduğu için kendisine ileri geri söylenenlere şu cevabı verdi:”Güneş daha da pis yerlere girer, ama hiçbir zaman bozulmaz.”

Bir eşkıya, fakir olduğu için ona hakaret etti. Diyojen hiç kızmadı; sadece, “Bir adama, fakir olduğu için hakaret edildiğini hayatımda hiç görmedim, ” dedi. “Ama pek çok insanın hırsızlıklarından ötürü asıldıklarını gördüm.”

Diyojen’e, “İhtiyarladınız. Artık sizin dinlenmeniz gerek!” dediler. Diyojen “Niçin?” diye sordu. “Eğer koşucu olsaydım, koşunun sonuna doğru yavaşlamam mı gerekirdi? Tam tersine bütün gücümle koşmam gerek.”

Biri Diyojen’e sordu: “Ne zaman yemek yemeliyim?” Diyojen cevap verdi: “ Zengin isen, canının istediği zaman; fakir isen, bulduğun zaman.”

Diyojen bir gün, bir adamın günahlarından temizlenmek için suda yıkanıp durmakta olduğunu gördü. Adama yaklaşarak, “Ey zavallı, ” dedi, bilmez misin ki sen bu suda sabaha kadar da yıkansan – nasıl gramer hatası yapmaktan kurtulamazsan- günahlarından da kurtulacağın yoktur.”

Bir gün sokakta giderken hakimlerin, devlet hazinesinden bir küçük şişe çalmış bir adama işkence yapmak üzere götürdüklerini gördü, ve dedi ki: “İşte, büyük hırsızlar bir küçük hırsızı yakalamış götürüyorlar.”

Onun ününü duyan Büyük İskender Atina’ya geldiğinde, kendisine ne gibi bir yardımı, iyiliği dokunabileceğini sorması üzerine, Diyojen: “ Gölge etme, başka ihsan istemen” karşılığını vermiştir.

Kaynak: Nejat Muallimoğlu

Düşünen İnsana Hazine


ŞAİR AHMET MUHİP DIRANAS’DAN ÖZLÜ SÖZLER

“Sigara içmeyen adam, bacası tütmeyen eve benzer.”

“Sinop’un Gündoğrusu eşkıyaya benzer; Kale kapısından geçerken, aniden önünüze çıkar.”

 
Toplam blog
: 119
: 629
Kayıt tarihi
: 01.10.08
 
 

Eğitimci- Gazeteci-Yazar İlköğrenimini Emirdağ'da, ortaöğrenimini Bolvadin, Eskişehir, Afyon'da..