Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

Diyojen yaşasaydı !

Diyojen yaşasaydı !
 

Sevgili dostlar, Diogenes'i bilir misiniz ? Yok canım, fazla yabancı değil. Hani şu bizim diyojen !.. Nereden mi bizim oluyor ? E, adam bu topraklarda hem de Sinop gibi bir yerde doğup yaşamış. Kayıtlara geçen tarih M.Ö 400'lü yıllar gibi. Zamanımızdan çok çok önce yani..

Kimine göre sefil, kimine göre bir filozof, kimine göre bir bilge, kimine göre bir soytarı ve gafil bir adam. Her ne şekilde sıfatlandırırsanız, sıfatlandırın, adam 2300 küsür yıl öncesinden günümüze gelene kadar ismini tarihin altın sayfalarına yazdırmış mı, yazdırmamış mı ? Mesele bu !..

Diyojen (Diogenes), yukarıda da belirttiğim gibi M.Ö. 412 - M.Ö. 320 yılları arasında ülkemizin Sinop sınırları içinde tamamı ile kendini dünyevi ve fiziksel değerleden arındırarak, sefil bir hayat sürmüş ama özünde kendine yetme ile sadelik ilkelerine dayanan Kinik yaşam biçimini ilke edinmiş ve böyle yaşamış ve bu akımın öncülerinden biri olmuştur. Buna bir anlamda da ölene kadar çile doldurmuş da diyebilirsiniz.. Onun için sade bir yaşam sürmek yalnızca var olan dünyevi nimetlerden haz almak değil, uzlaşımsal toplumların görenek ve yasalarını da önemsememek, hatta gelenekselliği vegelenekçiliğin de karşısında durmak, kabul etmemek anlamına gelir. Hatta öyleki, bir gün çeşmeden avucu ile su içen bir çocuk görünce "Bu çocuk bana fazladan eşyam olduğunu öğretti" diye haykırıp belindeki su çanağını kırdığı söylenir. Bunu daha da ileriye götürmüş ve "doğaya aykırı bir kurum olan ailenin yerini, kadınların ve erkeklerin tek bir eşe bağlı olmadığı, çocukların ise bütün toplumun sorumluluğunda bulunduğu doğal bir durumun alması gerektiğini " savunmuştur.

Yaşamına ve hayat felsefesine baktığımızda onun aslında tarihler boyunca hep var olan sistem karşıtı kişiliğini keşfetmemiz mümkün. Küçük yaşlarda başlayan bu kinik yaşama bakışı ve bu felsefenin karşısında duruşu onu hayatın gerçeklerinden her ne kadar arındırmış gözüyle bakılsa da, bu gerçeklik ve gerçekler peşini bırakmamış. Mesela, daha zamanın Sinop'unda yaşarken ve dünyevi varlıkları, yaşam için gerekli olduğuna inanılan fizik değerleri, zenginliği vs. redederken babası kalp bara basmaktan tutuklanıyor ve Sinop dışına, Atina'ya sürgüne gönderiliyor. Her ne kadar ailesi burada da orta halli bir yaşam sürmeye devam etse de bizim Diyojen aynı yaşamına devam ediyor, dünyevi nimetleri elinin tersi ile itiyor ve bir fıçıda yaşamaya başlıyor. Burada, belki de 'çalışmadan, didinmeden, uğraşmadan da yaşanabilir' fikrini ispat etmeye çalışıyordu, bilemeyiz ama ölümüne kadar bu fikrinden hiç kimse caydıramadğına göre demekki vardı bir bildiği. Hoş bu kinik yaşam formlarını yani bir anlamda 'çile doldurma" seanslarını farklı kültürlerde veinançlarda da görmek mümkün. Mesela, uzak Doğu da, Çinli rahiplerinuzun yıllar böyle bir formun içine girdiği biliniyor. Bizim Mevlana felsefesinde de kısmen 'çile doldurma' biçimi yokmuydu ?

Herneyse konu bu da değil. Konumuz Diyojen.. Gerçekten de bir bilge hatta bilazof muydu bilinmez ama günümüze kadar gelen anekdotları ve söylemlerine bakıldığında, onun bu gizemli kişiliğinin arkasında protest bir kişilik olduğu kanısına vardım. Mesela, rivayet muhtelif, bir gün Atina sokaklarında gezinirken, yan yana bir kaç insanın geçemeyeceği dar bir yolda yüyürken karşıdan soylu ve zengin bir kaç adam gelir. Bir an karşı karşıya gelip dururlar, adamlardan biri "bu gelen diyojendir, yol verelimde geçsin" der. Ama kendisini gerçekten çok önemli bir şahsiyet olarak gören ve kibirinden geçilmeyen diğeri "ben serseri ve sefillere yol vermem" deyince, bizim diyojen "ben veririm" deyip yolun kenarına çekilir. Bunu nasıl okumak gerekir ? Acaba Diyojen adamların soyluluklarına mı yol vermiştir, yoksa alta kalmamak için mi yol vermiştir. Bence her ikiside değil. Ben serserilere yol veririm deyince, soylu beyefendileri kibarca serseri yerine koyup, lafı gediğine koymuştur. İnce alay ve bir mana gizli sanki..

Yukarıdaki anekdottaki yaşanılan durumu "bilgelik" diye de nitelendirebiliriz belki. Diyojen, insanı erdemli yapmaya yaradığı için yalnızca bilgeliğe değer verir, öteki uygarlık değerlerini ise saçma, gereksiz ve anlamsız olarak bulduğu için reddedermiş. Diyojen'İn felsefesinde iki unsur ön plana çıkıyor :

1) "kendine yetme", yani kişinin mutluluk için gerekli her şeyi kendi içinde taşıyabilmesi ilkesidir.
2) "utanmazlık", kendi başına zararsız olan bazı eylemlerin hiçbir şekilde yapılamayacağını öne süren uzlaşımları umursamamak anlamına gelir.

Bu ilkerden yola çıkarak yerleşik davranış kalıplarına uymadığı için, kendi açısından sade ve doğal, toplumsal değerler açısındansa sefil denebilecek bir yaşam sürer.

Diyojen'in hakkında doğruluğu kuşkulu pek çok öykü anlatılıyor. Günümüze kadar gelen çok görüş ve anekdot var. Bunların hepsini yaşamış hatta söylemişmidir bilinmez ama Diyojen'in şu hikayesi çok anlamlı bence.. İşte onlardan biri daha.. Diyojen sersefil kıyafetli görünüşü ile gündüzleri Atina sokaklarında elinde fenerle dolaşırmış. Bir gün yolunu kesen biri "Diyogen elinde fenerle ne arıyorsun " diye seslenince, cevap hemen arkasından gelmiş tabiki "adam arıyorum adam" demiş. Adam arıyorum derken, artık hiç dürüst ve sözünün eri bir adam kalmadı demek istedi sanırım.

Şimdi şunu düşündüm biran. Hani, bir imkan olsaydı da Diyojen günümüze kadar yaşasaydı. Var ya öyle uzak Doğu filmlerinde, adam 21. yüzyıla gelmiş 200-300 küsür yaşında olması gerekir ama görüntüsü 50'li yaşlardaki gibi.. Dinç ve genç. İşte öyle olduğunu düşünerek, Diyojen'in hala Sinop'ta yada herhangi bir şehirde yaşadığını düşleyelim. Ne olurdu ? Hoş, o vaziyette dolaşmak, yaşamak "ahlaka mukayid" sayılarak tutuklanırdı da, hadi onu geçtik. Hani biz toleraslı bir milletiz ya !.. Diyojen nelere karşı dururdu acaba ?.. Mesela, trafik ışıklarında karşı karşıya geçerken, o mu yol verirdi, yoksa bir başkası "sefil" deyip ezip geçermiydi ? Karşısına çıkan bir devlet adamı "hadi çek git buradan" yada "ananı da al git" derken o ne cevap verirdi. Ya da hala gündüzleri elinde bir fenerle dolaşıp "adam arıyorum adam" dermiydi ?

Pazar pazar nereden geldi aklına Diyojen diyenler çıkabilir. Bilmem, dün akşam haberlerde " Meclisteki AKP'li vekillerin oy çokluğu ile vekillerin de "Gazi'lerin yararlandığı sosyal imkanlardan yararlanabilmesi, onlar gibi sağlık hizmetlerinden bedelsiz yararlanma hakkını ve imtiyazını veren yasa tasarısını" kabul ettiklerini öğrendim de, bu anektot geldi aklıma..

İyi Pazarlar ...

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..