Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '07

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Dizi film enflâsyonu

Dizi film enflâsyonu
 

Yıllar önce Türk Sineması bir dönem yaşamıştı. Yılda beş yüze yakın film çevriliyordu. Bu film enflasyonunda birçok oyuncuya paraları vadeli bono ile ödenirdi. Çoğu da bonolarını vadesinden önce yarı yarıya kayıpla kırdırır, nakit paraya çevirirdi.

Şimdi ödemeler nasıl yapılıyor? Her dizi oyuncusu parasını alıyor mu, bilemiyorum. Ama bu sefer de dizi film enflâsyonu var. Her hafta onlarca dizi çevriliyor. TV kanalları, artık akşamları dizi yayınlamak dışında bir de yarışma programları sunuyorlar. POP STAR, TOP STAR, BBG EVİ vs. gibi.

Hepimizin ilgi ile izleyip, Türkiye gerçeklerinden parçalar görebileceğimiz OBJEKTİF, SİYASET MEYDANI, 32. GÜN ve benzeri programlar da gece yarılarına doğru ve hemen hepsi aynı gün ve saatlerde yayınlanıyor. Belki de herkes seyretmesin, herkes her şeyi öğrenmesin, diye.

Şu anda atv kanalında ''Avrupa Yakası'' dizisinin bir bölümünü seyrediyorum. Gülse BİRSEL'i takdir ederim. Çok yönlü, akıllı, becerikli ve kültürlü bir kadın. Çok da güzel ve sempatik. Murat Birsel ile evlenmeden önce çok hayranı vardı, internet forum sitelerinden biliyorum, şimdi durum nasıl bilmem.

Bildiğim bir şey var, Bilse Hanım her hafta senaryo yazmak, dizide rol almak vs gibi çok fazla meşguliyetler içinde. İnsanın zamanı daralınca ortaya çıkardığı ürünlerde de bunu fark edebiliyorsunuz.
Bu Avrupa Yakası dizisi bence çok saçmalıklar içeriyor.

Burhan Bey'i canlandıran Engin Günaydın, tam abartıyor.
Her hareketini bağırmakla ve bu bağırmaları tekrarlamakla süslüyor ki, işin ciddiyetten uzaklaşmasına neden oluyor. Çok güzel oynadığını zannediyor ama bence çok da güzel oynamıyor.
Hep aynı hareketler, bağırmalar, çağırmalar.

Şu anda diziden ayrılan Peker Açıkalın da aynı şekilde saçmalıklarla işi götürüyordu.
Pijamalarla apartman içinde dolaşan bir kapıcı. Elinde urgan, cebinde akrep, hoşlandığı kızın nişanlısını öldürecek. Ama bir türlü beceremiyor.
Kimse de ''sen bu akreple, urganla ne yapıyorsun, kapıcı mısın, kapı tokmağı mı?'' diye sormuyor.
Kapıcı olarak çalıştığı apartmanda kiracı Burhan'ı tehdit ediyor, dövüyor. Burhan halinden memnun...

Vatandaş gülüyormuş. İyi de, gülüyor diye her türlü saçmalık mubah mı? Yapımcı ve senaristler biraz daha ciddi olmalılar projelerinde. Böyle, bir haftada bir senaryo ve çekim. Zor iş. İnsan kolay yetişmiyor. Gülse Birsel gibi çok değer verdiğim bir kadınımız bile değerinden ciddi kayıplara uğruyor.

Diziler bu kadar çok olunca, senaryolar da haftalık yazılıyor. Oyuncuların ezberlemesi için ellerine metin vermeleri zor. Genelde suflör kullanılıyor. 2 adet, bilemedin 3 adet Betacam kamera ve reji masasıyla işler bitiyor. Çoğu dizide oyuncular rollerini ezberlemedikleri için suflörün söylediklerini anlayıncaya kadar geçen zaman ekranda farkediliyor.
Dikkat edin çoğu iç mekan çekimlerinde, iki kişi konuşurken ikisini de ayrı ayrı ve sık sık yakın planda görüyoruz. Dizilerdeki konuşmalar da yavaş gidiyor tabii bu durumda. Hareketli sahneler çok az.

''- Abi, bu minibüs Kavak Yelleri setine gidiyor mu?''

''- Yok bilader, biz Ezo Gelin, Sana Mecburum, Komser Nevzat hattına çalışıyoruz.''

Adam yanındaki arkadaşına bir şeyler söyledikten sonra, birkaç metre ötedeki minibüse gidiyor;

''- Abi Yersiz Yurtsuz mu?''

'' - Fesuphanallah!'' diyen şoför kafasını sallayarak, söylediklerine uyum sağlıyor.

Sete gitmek isteyenlerin moralleri bozuluyor. Bu arada hangi dizide figüranlık yapacaklarını zaten bilmiyorlar. Bir arkadaşları Kavak Yelleri'nde figüranlık yaptığı için önce oraya gitmek istiyorlar. Minibüsü denk getiremeyince, kendi aralarında konuşup ''Yersiz Yurtsuz'' setine gitmeye karar veriyorlar ama oraya giden minibüs de kalkmış biraz önce.

''Acaba Fesupanallah'a mı gitsek?'' diye düşünüyorlar ama biraz ileride bağıran minibüs şoförüne doğru ilerliyorlar.

'' - Hade Sessiz Gemiler, Elveda Rumeli!''

Birbirlerine bakıyorlar.

''- Mamıt! Bu diziler yeni başladı hadi şu minibüse binek de sette inek. Olmazsa bakak, dönek! Gaybımız olmaz!''

Biniyorlar minibüse, tutuyorlar setin yolunu. Şanslarını deneyecekler. Belki de ilerideki yıllarda başrollerde oynayacaklar abisi. Tosunlarım benim.

''- Kuzey Rüzgârı, Candan Öte! Sete gidecekler buraya! Kardeş biraz öte git de şu gelen 3 kişiyi de alalım''

AVRUPA YAKASI Dizi şu anda devam ediyor. Hem çalışıyor hem de izliyorum. Düşündüklerimi de yazıverdim.

Ama böyle devam etmemeli. Kültür Bakanlığı bir el vermeli... Kontrol mekanizmasını işletmeli.
Bir tanesi koç gibi uyudu, uyudu da şükür gitti. Yeni Bakan CHP'den transfer. Hakkını versin makamının.
Güzel bir şeyler yapsın artık.

Bu kadar çok dizi çevrilip de kalite bozulmasın. Binlerce kişi ekmek yiyormuş filân bahaneleri de çöpe.
O kişiler bu dizilerden önce ekmek yemiyorlar mıydı? Pasta mı yiyorlardı?

Mustafa Mumcu
04. 10. 2007 Saat: 07:52.

 
Toplam blog
: 324
: 2811
Kayıt tarihi
: 10.04.07
 
 

06. 06. 1945 İzmir doğumluyum ve İzmirli olmaktan da gurur duyuyorum. 1968 yılında birkaç yıllığın..