Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '12

 
Kategori
Bilim
 

Dodo kuşunun soyunun tükenişi

Dodo kuşunun soyunun tükenişi
 

Portekizli denizciler 1598 yılında Hint Okyanusu’ndaki Mauritius Adaları’na ulaştıklarında o güne kadar görmedikleri bir kuşla karşılaştılar. İri cüssesi, büyük kıvrık gagası ve yaklaşık 20-23 kilogram ağırlığıyla oldukça farklı bir kuştu. İri yapısına karşın kanatları küçük olduğu için uçamayan sayılı kuşlardan biriydi dodo. Denizciler adaya ayak bastığında onları çocuksu bir saflıkla karşıladı. Gemiciler ise onun bu dostça yaklaşımını ‘aptallık’ olarak değerlendirdi ve kendisine ‘Dodo’ ismini de bu yüzden verdiler. Dodo, aptal demekti çünkü. Yanlarına yaklaşan dodoları sopalarla vurarak öldürüp sofralarına taşıdılar. Uçamadıkları için toprak üzerine yaptıkları yuvalara bırakılan yumurtalar denizciler tarafından toplanmaya başlandı. Asırlar boyu Mauritius Adaları’nın ortamında tehlikeden uzak yaşamını sürdüren dodoların sayısı hızla azalmaya başladı. Gemiciler tarafından adaya getirilen köpekler de onları avlamaya başladı. Yeni avcıları karşısında çaresiz dodoların ölümü ve yumurtaların toplanması nedeniyle yeni yavruların oluşmaması, dodo neslini yok etti. Yalnızca dodonun sindirim sisteminden geçtikten sonra tohumları çimlenebilen ‘calvaria’ ağacı da yavaş yavaş ortadan kayboldu. Tohumları ile beslenip, onları çimlenebilecek duruma getirecek dodo yok olmuştu çünkü.

Portekizli denizcilerin dodo kuşuna yaptıkları, aslında keşifler döneminde ve daha sonra kendi toprakları dışına her çıkışlarında Avrupalı kâşiflerin nasıl bir ruh hâli içinde olduklarını ele vermesi açısından oldukça anlamlı. Avrupalılar kendi dışlarındaki tüm zenginliği, kendi ambarlarına koyabilecekleri bir ‘mal’ gibi görmüşler. İstedikleri gibi tahrip edip, öldürmekte bir sakınca görmemişler bu yüzden. Sahipsiz gördüğü bir bahçeye girip haram meyve yemenin şeytansı iştihasıyla, her şeyi kendi midelerine indirmişler.
Bu şeytansı iştiha ve haramdan zevk alan Avrupalı ruhu, ne dodo kuşundan neslini tüketmeden istifade etmeyi düşünebilmiş; ne de kendilerini çiçeklerle karşılayan Amerika yerlilerini bir ‘dost’ gibi görmeyi akıl edebilmiş. Hele yerlilerin kendilerine hediye olarak altın eşyalar sunmaları, ahlâk ve insanlık yoksunu Avrupalıların sadece azgınlıklarını artırmıştı.
Aslında Avrupalıların ruhlarında barındırdığı bu şeytansı tahripkârlık, sadece dodo kuşuna ve Antil Adaları yerlilerine karşı değil, Kızılderililere, hatta daha sonraki sömürgecilik döneminde tüm Afrika ve Asya topluluklarına kadar geniş bir alana yayılıyor. Bu açıdan bakıldığında, Avrupalı ülkelerin başlattığı sömürgecilik döneminin başlangıcının ‘Keşifler Dönemi’ olduğu da rahatlıkla anlaşılıyor.

O yüzden Sosyal Bilgiler kitapları, Avrupalıların yaptığı keşiflerden övgüyle bahsederken, ahlâk yoksunu bir ‘korsan ruhu’nun varlığının da farkında olalım.

Bugün Mauritius Adaları gibi daha birçok ada ve dodo kuşu ve calvaria ağacı gibi ,uygar denen insanların eliyle nesli tükenme tehlikesi ile karşı karşıya olan birçok canlı türü vardır. Bir ortamın dengesi bozulduktan sonra onu yeniden kurma şansı ortadan kalkar. Yakın zamanlarda ABD’nin doğal parklarından birinde yok edilen kurtların yerine Kanada’dan kurt getirip koydular. Sebebi park ağaçlarının soyunun tükenmesi tehlikesiydi. Onların yok olmasının nedeni de ağaçların sürgünlerini yiyen ve kurtlar yok edildiği için düşmanı kalmayan ceylanlardı.

Doğada her şey birbiriyle ilintilidir. Doğa insan kullansın diye yaratılmamıştır. İnsan sadece doğanın bir parçasıdır ve onunla uyumlu bir şekilde yaşamasını öğrenmelidir. Öğrenmediği takdirde kendi sonunu da hazırlıyor demektir.

Einstein’ın ünlü bir sözü var: “Arıların nesli tükendükten dört yıl sonra insan nesli de tükenir.” Çöküş çorap söküğü gibi gider ve o çorabın bir yerinde insan da vardır.

 
Toplam blog
: 125
: 6625
Kayıt tarihi
: 18.11.09
 
 

İstanbul 1980 doğumluyum. Yüksekokul mezunuyum. İstanbul'da oturuyorum. Dünya ve çevre hakkında düşü..