Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Doğa, tarih, gizem, aşk bir arada...

Doğa, tarih, gizem, aşk bir arada...
 

Göktepe Mağarası'ndaki kaya resmi. (Fotoğraf: Gülçin ERŞEN)


Eylül başında Milas'ta gazeteci dostum Olcay Akdeniz tarafından 6'ncısı düzenlenen "Karia, Karialılar ve Mylasa" sempozyumunun sonuna yetişebildim ve geçen yıl kaçırdığıma üzüldüğüm Latmos gezisine katılabildim.

Bafa Gölü kıyısındaki Beşparmak Dağlarının zirvesinde, "Ege Bölgesi'ndeki Kapadokya" denilen bölgede prehistorik çağdan (günümüzden 8-6 bin yıl öncesinden) kalan kaya resimlerini, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen akademisyenler, arkeologlar ve gezginlerle birlikte, Dr. Anneliese Peschlow – Bindokat rehberliğinde "keşfedecektik"! 1970'lerin başından bu yana bölgede araştırmalar yapan Anneliese Peschlow'un 1990'lı yılların başlarında, yörede 200 kilometrekarelik alanı karış karış arayarak, yüzlerce insan figürlü kaya resmini bulan ve arkeoloji bilimine kazandıran bilim insanı olduğunu belirtmem heyecanımı anlaşılır kılacaktır.

Yazım, sıkıcı ve bilimsel bir metin olmayacak. Bir gazeteci ve gezgin gözüyle izlenimlerimi aktarmakla yetineceğim.

7 Eylül 2013 Cumartesi Milashan Otel'den 5 minibüs ve bir otomobille yola koyulduk. Gezi boyunca gördüğümüz manzaraların eşsiz güzelliklerini, doğanın hala bakir, vahşi ve bir heykeltraşmışçasına işlediği sıra dışı jeolojik ve coğrafi oluşumları betimlemek epey zaman alır. Çam ormanları, sıkça karşılaştığımız arı kovanı kümeleri, şirin Ege dağ köyleri, verimli tarla ve bahçeler, Tanrı'nın burayı ayrıcalıklı yarattığı, belki bu yüzden binlerce yıldır kutsal sayıldığı izlenimini güçlendiriyor. Ancak, tırmandığımız kıvrımlı yolların bozukluğu, çukurların çokluğu, taş ve maden (feldispat) ocaklarının yarattığı çirkin görünüm, rüzgarla ve araçlar gelip geçtikçe ortamı solunmaz hale getiren beyaz toz kümeleri üzücü ve üzerinde durulması gerekli ayrıntılar.

Dünyanın ilk "düğün ve horon" resmi

Yaklaşık iki buçuk saat süren yolculuktan sonraki ilk durağımız Tekerlek Dağı'nı ve uzaktan denizi gören kayalık bir bölgeydi. Rehberimiz burada, yıllar önce bir köylünün (Özgen Acar'ın konuyla ilgili yazısından anladığım kadarıyla bu kişi Söğütözü Köyü arıcılarından Yaşar Beşparmak) sözünü ettiği kaya resimlerinin peşine düşerek, ilk bulduğu resmi gösterdi ve anlatmaya başladı: Turuncu renkteki bu resimler, demiroksitin sulandırılıp, parmak ya da başka nesnelerin yardımıyla kayaların doğal olarak düzleşmiş ve oyulmuş yüzlerine yapılmış. Bütün kadın ve erkek figürlerinin başları "T" biçiminde. Balkanlarda ve İspanya'da aynı dönemde (Prehistorik Çağ) yapılmış kadın ve erkek figürlerinin başı hep böyle "T" biçimindeymiş, bunun nedeni bilinmiyormuş. (Onca bilimsel açıklama arasında birkaç arkadaşıma söylediğim "Adam asmaca mı oynuyorlardı acaba" esprisi, serinletici bir etki yapmaktan öteye gitmedi.) Gezinin bu ilk durağında kaya altında ve küçük bir mağara içerisinde bulunan iki resim kümesini daha gördük ve fotoğrafladık. Çöp adama benzeyen insan şekillerinde erkekler karşıdan, kadınlar ise yandan ve büyük, kare yuvarlak arası biçimde kalçalarla resmedilmiş ve oldukça sevimliler!

Kayaları tırmanmaya, resimleri görmeye ve fotoğraflamaya çabalarken, arkeologların sportif, sağlam, esnek, çevik bir bedene sahip olması gerektiğini ve niye ak saçlı olanlarının bile dinç olduğunu anladım. Ben de dağ keçilerinin bile öykündüğü Olcay Akdeniz gibi ordan oraya atlayıp, zıplayıp, tırmanayım derken güzelim pantolonum onarılmayacak ölçüde hasar gördü. Ama, fazlasıyla değdi doğrusu!

Minibüslerin durduğu yere dönüp, gerisin geri epeyce yürüdükten sonra, Kapadokya'yı daha çok çağrıştıran, ayaklarımızın yerlerdeki boz toz toprağa bulandığı kayalık ve çalılık başka bir alana geldik. İşte burada son zamanlarda "yağlı kaya" denilen, ama bilinen adı "Göktepe Mağarası" olan kovuktaki nefis kompozisyonlu kaya resmini gördük. Buradaki resimler nispeten daha yakın tarihte yapıldığından insan başları yuvarlak, sağ üstte yan yana bir kadın ve erkek figürü, daha aşağılarda el ele tutuşmuş halay çektiği izlenimi veren insan figürleri bulunuyor. Resmin merkezi konumundaki nişte (oyukta) ne çizildiği pek anlaşılmasa da burada da bir kadın ve erkek (çift) figürü olduğu tahmin edilebilir. Ne yazık ki birçok kaya resmi gibi bu resim de yağ ile ya da ıslak havlu ile bilinçsizce silindiğinden epey hasar görmüş, kayba uğramış.

Latmos Dünya Mirası olmalı!

Binlerce yıl öncesinde buralarda yaşamış insanlardan izleri görmenin, nefis ve sıradışı bir doğada gezmenin tatlı yorgunluğuyla Karakaya Köyü'ndeki şirin bir kahvede çay molası verdik. Çaylarımızı ısmarlayan Ekodost'tan Bahattin Sürücü'nün buradaki eski okul binasının onarılması, müze ve konukevine dönüştürülmesi yönündeki çabalarına kulak misafiri olduk. Burada yan yana oturduğum değerli biliminsanı ve Latmos aşığı Anneliese Peschlow – Bindokat ile fotoğraf çektirme şansını kaçırmadım. Yazının başlığında "Aşk" var ya, ermiş görünümlü bu kadının mesleğine, bilime ve yöreye tutkusunu; çoğumuz elimizin altındaki, yanı başımızdaki tarihsel, doğal ve kültürel hazinelerin farkına varmazken, arkeologların kuş uçmaz kervan geçmez yerlerdekileri bulma ve tanıtma, bunları koruma çabalarına duyduğum hayranlığı; yıllardır yaşadığım yörede hiç bilmediğim olağanüstü güzellikleri, keşfetmenin mutluluğunu yaşamak, "Aşk" sözcüğünü kullanmış olma gerekçemi açıklamaya yeter de artar sanırım.

Aşk karşılıksız ve özverisiz olmaz. Peschlow 30 yılını verdiği Latmos'un milli park olması ve Dünya Mirası Listesi'ne girmesi için 2002'den bu yana uğraşıyor. Arkeolog ve yayıncı Nezih Başgelen, doğa ve tarih hazinesi sayılabilecek bu yörenin korunması, maden ocaklarının çalışmalarına son verilmesi için yayımladığı yazılardan birinde, Bafa Gölü ve Beşparmak dağları için "Arkeopark", "Jeopark" ve "Milli Park"düzenlemelerinin bir arada gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyor. Onların bu görüş ve çabalarını yürekten destekliyorum.

 

Gülçin ERŞEN – 10 Eylül 2013 / Güllük

 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..