Doğa senin vatanın....

Dünyamızın oluşumu ve gelişim süreci hep dengeli ve gizemli hesaplamaların proğramlı bir sonucudur.

Tüm canlılara ''yaşam '' gibi bir değerin sunulması tesadüfler zinciri değildir.

Güneşten hızla kopan küçük bir parçanın hızla soğuması, oksijen ve hidrojenin buluşması, tüm canılara bir yaşam müjdesiydi.

Yaratılmışların en zekisi olan insanoğlu, kendisine sunulmuş olan bu ekolojik cennetin korunması ve geliştirilmesinden de sorumluydu.

Pırıl pırıl bir gökyüzü...Masmavi denizler ve o cennetle kucaklaşan yemyeşil bir doğa...

Burcu burcu kokan çiçekler;neşeyle zıplayan ceylanlar.Uçuşan kuşlar !..

Çalışkanlığın ve sebatın simgesi minik karıncalar.Ağustos böcekleriyle kurbağaların doğal orkestra müziklerine eşlik eden renkli bülbüller...

Yemyeşilinden altın sarısına boyanmış buğday tarlaları...Barışın ve sevginin sembolü zeytin ağaçları...

Başı göklere değen nur yüzlü zürafalar...Buz mavisi doğanın kuzeydeki can yoldaşları penguenler coşkuyla gülümsüyorlar.

Besin kaynağımız, deryalarda coşan, fosforla ışıldayan balıklar temiz sularında coşuyorlar.

İşte bu, tüm güzellikler insanoğluna bağışlanmış bir servet değil miydi?

Bu hazinenin bekçilerini ;böyle bir renk cümbüşünü kim, nasıl yokedebilir ? Rüyasını bile görmek istemem !..

Bu ekolojik dengenin korunması, insanoğlunun birinci dereceden göreviydi.Boynunun da borcuydu...

Şairin dediği gibi o kırmızı dallarda duran ''kanlı bülbüller'';kara gözlü kuzucuklar kötülük düşünebilirler miydi?

Cennet kanatlı tavus kuşları ;özgürce uçan barışın sembolü güvercinler potansiyel suçlu olabilirler miydi? Hayır !..

Elbette hayır !..Sorumlu sensin ey insanoğlu !...

Ozon tabakasını delen o canavar spreyleri, taze meşe palamutlarını;daha kabuğundan çıkmamış olan çam fıstıklarını;mis kokan kozalakları kurutan o canavar termik santralleri kim kurdu oraya ?

Yer altı, yer üstü demeden Atom bombası denemelerini yapan vahşiler kim ?

Çanakkale'de akan kan yetmedi ey vampirler !...Hiroşimalı ve Nagazakili çocukların iskeletleri ''vahşet müzesinde'' seni bekliyor. Eğer yüzün varsa git ve bak !..

Tek sorumlu sensin insanoğlu !...Ben, sen, o ve biz , siz, onlar...Doğa senin elinde mahkumdur...

Dünyayı cennete çevirecek olan da cehennemle yakacak olan da sensin...

Senin o yüce zekanla ekolojik dengenin korunması için yeni projeler geliştirebilirsin...

Bak yine petrol savaşları hız kesmeden devam ediyor.İşgal ettiğin ülkelerde, devasa uçakların yine çocukların üzerine bombalar yağdırıyorlar...O uçan canavarları çocuklar mı üretti ?

Doğa kan ağlıyor.Bir tarafta ''canlı canlı ''parçalanan ''Foklar''...Balinalar...Kürkü için acımasızca katlettiğin leoparlar, panterler.

Tarlalara saçtığın zehirlerle doğada denge mi kaldı ?Hormonlu dev patlıcanlar, salatalıklar, dolapta büyüyen biberler kimin icadı ?

İnsanoğlu canavarını kendin yarattın !...Şimdi o vampir canavar kan istiyor !..Senin kanını...

Cennettten bir köşe olan, Fırtına Vadisi üzerinde santralin ne işi var?

Karadenizin yemyeşil 437 deresine ''el koyarak'' elektrik santrali kuracağım diye yeşili katlederken, ''yeşil dolarları'' cebine indirenlere kim izin veriyor ?

Bakanlıktan, ''Dayısını'' bulan HEP projesi adı altındaki kandırmalarla yeşili ''HAP''lıyor...Uyduruk ÇED projelerini kim onaylıyor ?

Kaz Dağlarını onay almadan yok etmek isteyenler kim?

Suçu ayağa kalk ve başını kaldır !..Çocukların yüzüne bak !..Gökubbe çökerse sana da kaçacak yer olmayacak!...
...............

NOT:Yazıma bilgi ve esin kaynağı olan, Ezgi Umut Hanımefendiye teşekkür ederim.