Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

04 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Doğa uyuyor

Bugün çok değerli arkadaşımız, hanımefendi Oya Doğan bir resim paylaşmıştı, gerçekten son derece güzel görünen resimde, batmakta olan bir güneş ve hani derler ya çarşaf gibi sakin dingin duran bir deniz vardı. Dostlarımızın büyük bir çoğunluğu doğanın uyuması lafına genellikle” biz uyuyan milletiz” şeklinde biraz da sitemkâr yorumlar yaptığını görünce bir şey karalamak istedim. Yerden göğe haklılar bir kere haklarını teslim etmeliyim. Daha bugün anayasa taslağından TÜRK ve ATATÜRK kelimelerinin çıkarılmasının önerilmesine rağmen hala sessiz duyarsız ve tepkisiz kalmamızı başka bir şekilde izah etmemiz mümkün değildir.

“Uyuyoruz”

Yaşam, siz isteyin ya istemeyin tüm yansımalarıyla aralıksız sürüyor. Zaman zaman doğa hepimizin de canlı şahit olduğu biçimde, acımasızlığıyla, belki de insanların kendine düşünmeden hoyratça yaptıklarının öcünü alıyor ya da hesabını soruyor diyelim. Keşke bizde doğa gibi olabilseydik…

Ülkemizin garip bir konumu var, gün geçmesin ki bireysel ve toplumsal sorunlar siyasette, ekonomide, sanatta, hukukta hız kesmiş olsun, kesmediği gibi çok daha büyüyerek ve çözümsüzlüğe odaklanarak sürmektedir. Paralı özel üniversitelere dikkat ettiniz mi son zamanlarda dev gibi gazete reklamlarıyla öğrenci çağırıyorlar. Hele bazı inşaat firmaları var ki sanki herkesin gücü o muhteşem daireleri villaları almaya yetermiş gibi reklam yapıyorlar. Hangi Türkiye orası bilmiyorum ama benim bildiğim içerde kimsesizler, engelliler, yoksullar, çorap ve ayakkabı bulamayan çocuklar, kalem ve defterden yoksun öğrenciler varken bunları alsa alsa kara para yoluyla servet edinen ya da aniden şöhret ve para budalası yapılan bazı sanatçı müsveddeleri alır. Ülkenin büyük bir çoğunluğu ekonomik sıkıntıların altına inim inim inlerken ülkede bir göz boyama aldatma ve hemen her şeyi güzel gösterme çabası var. Etimiz ne budumuz ne diye soran yok…

Hele benim en çok bozulduğumsa, ülke bu haldeyken hatta terör yüzünden binlerce gencimiz can verirken ocaklar sönerken komşu ülkelerin rejimlerini yıkmak huzurlarını bozmak bazı egemen güçlerin oyuncağı yapmak için anılan ülke muhalif güçlerine yani teröristlerine milyarlarca dolar para yardımı yapıyoruz, milletin gözünün içine baka baka, tık yok! Bu arada da ülkemizde PKK terörü hala can almaya devam ediyor, ne acıdır ki artık şehit haberlerini umursamıyoruz bile. Hırsızlık dolandırıcılık tecavüz beyaz kadın ve uyuşturucu ticareti büyük bir hızla devam ediyor. Yakında büyük derece kutuplaşmalar olacak hiç kimsenin bunu hafife almaması gerekirken başta medyanın bir kesimi kendini karanlık tarafa atmış aydınlıktan gözleri kamaşmış halde duruyor. Yansızlık ve bağımsızlık artık bu ülkede hayal olmaya başladı, yalan mı? Bizden sizden ayırımı yok mu? Bugün ki iktidar yandaşları kendilerinden olmayan “bakkal” dan bile alışveriş yapmıyorlar öyle şartlandırılmış öyle talimat almışlar…

Ne gariptir ki meclisten son yılda sanıyorum iki binin üzerinde yasa geçti. Bunlar bile yandaş bazı gazete ve televizyonlarda reklam tanıtımı gibi tanıtılmaya çalışılıyor, olumsuz bir tek tanıtım gösterim paylaşmak mümkün değil birçok olayın birçok gerçeğin üzeri kapatılıyor halktan gizleniyor, pembe tablolara bakan halkın bir kısmı da başlarını döndüren yandaşlık yüzünden “uyumaya-uyutulmaya” devam ediyorlar. Buna, en acı taraf ise diğer kesimde ayak uyduruyor…

Bir kere özellikle komşularımız ile ortaya çıkan sorunlara karşın dış ilişkilerde geldiğimiz noktaya bakıp çok tehlikeli bir ateş hattına çekildiğimiz görmemek için ya aptal olmak lazım ya da kör. Sorunsuz bir tek komşumuz yok hani sıfır sorun diyorlardı?

Ne işimiz var bizim Libya’nın lideriyle ne işimiz var bizim en yakın komşumuz Suriye’nin lideri Esad’la. Dünya da bir örneği daha yok bir gece yağlı ballı olduğumuz liderle bir anda can düşmanı oluverdik. Çağlar dışı zamanlarda bile benzerini bulursanız dişlerimi kıracağım…

Şimdi bir moda var garip bir şekilde dile getirilen “ Muhalefet gerekli şekilde muhalefet görevi yapamıyor.” Ne yapacaktı muhalefet, meclisi basıp hayatı felce mi uğratmalıydı, kavga mı etmeliydi, yasaları engellemeye kalktı ne oldu yandaş ve tek Müslüman Cumhurbaşkanından dönmesi gereken birçok yasa onaylandı, ani bir umre sayesinde değişen anayasa mahkemesi tarafından da muhalefetin itiraz ettiği tüm yasalar reddedildi. Muhalefet başkanı herkese silah çağrısı yapıp harekete geçirip kargaşa mı yaratmalıydı, anlamak mümkün değil.

Şunu hiç kimse aklına getirmiyor; muhalefetler yanlarında halkı göremezlerse gereğini de yapamazlar, suskun kalırlar çaresiz olurlar. Şayet halk uyumasa duyarlı davransa hemen her şey bir anda değişecek gerekli değişimler sağlanacak ama olmuyor ki. Kendi maaşının azlığına itiraz edemeyen emekli işçi memur iktidara karşı durması gerekirken muhalefete çatıyorsa, kendisini savunan muhalefete destek olmuyorsa, çalışma hayatının lokomotifi sendikacılığın yok edilmesine sessiz kalıyorsa, zamlara hiç itiraz etmiyorsa bu halk için muhalefet nasıl yapılır bilen var mı? İşte bu yüzden iktidardakiler ellerini ovuşturup hemen her fırsatta muhalefete çatıyor kendilerini haklı çıkarmaya çalışıyorlar. Bedevi yaşamından henüz kurtulamayan halk için hiç kimse kusura bakmasın ben bir tabir kullanacağım” Bu milletin üzerine ölü toprağı serpilmiş”

Nedense kimi özverili, duyarlı, bilinçli yurttaşın, diplomatın, yazarın, bilim ve sanat adamıyla siyasetçinin uyarıları da yararlı olmuyor. Bıkkınlık mı, tiksinme mi, kanıksama mı, bezginlik mi nedir, toplumun duruşunu değiştirmiyor. Eleştirmekle, konuşmakla yetiniliyor. Yandaşlıktan döner görünen bir-iki cılız ses, pişmanlık tutumu da sonuç vermiyor. Rejimin değiştirilmesine çalışıldığı anlaşılmak istenmiyor. Cumhuriyetin temel niteliklerinden arındırılmasıyla Türk ve Türk ulusu Atatürk adlarının Anayasa'dan çıkarılması önerileri kimseyi ürkütmüyor. Ulusumuz (milletimiz) babasız çocukmuş ya da adsız bir varlıkmış gibi çıplak bırakılıyor. Konuyla doğrudan ilgisi ve yeterli bilgisi olmayan sözde üniversite yöneticileri "Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı-Türk halkı" yerine bölücülerle onlara ödün verip kendi düzenini kurmak istemeyenleri sevindirecek "Türkiye halkı" nı çekinmeden önerebiliyorlar.

İçimizden kaç kişi çıkıp “Şu deniz Feneri” davası ne oldu kaybolan uçup giden trilyon davaları ne oldu diye sorabiliyor muyuz ki muhalefetin yaptıklarının farkına varalım…
Ordu Yüksekokullar, anayasa Danıştay Sayıştay okullar camiler yurtlar şimdi de hastaneler kuşatılmış şimdi soruyorum herkese bunlar gözünüzün önünde olurken ne yaptınız? HİÇ. Bunlara karşı koymak tepki göstermek itiraz etmek sadece muhalefetin görevi mi?

Dörtyol karakol yüzleştirmesi birkaç duyarlı kesim dışında yemin ediyorum bu yörenin çocuğu olarak iddia ediyorum, hiç önemsenmiyor. Karakol dayakları, orantısız güç kullanma, sakatlık ve ölümlere neden olan uzun ve gereksiz tutuklamalar, uzayan davalar, gençlerin hırpalanması, öğrencilerin hak yitimleri, yıkım gerginlikleri, kaçakçılık, uyuşturucu ve kadın ticareti, kadınlara taciz, işkence ve öldürme olayları, hiç kimsenin dikkatini çekmedi mi?

Unuttunuz mu bazı yandaş gazetelerde yayımlanan ahlak raporunu, hiç bitmeyen hatta gün geçtikçe artan yolsuzluklar, yanlı oluşturmalar, dinlemeler, izlemeler, sansür uygulamaları basite mi alınmalıydı?

TOKİ hikâyeleri ile yapılan erzak kömür malzeme yardımlarıyla göz boyanırken diğer tarafta unutturulmak istenilen ne varsa üzeri anlaşılmaz bir ustalık ve çabuklukla örtülmektedir. Halkın büyük bir çoğunluğu son on yılını borçlanarak lüks içinde yaşama gayretine girmiş vaziyette. Üzüm üzüme baka baka kararır anlayışı ile beş para geliri olmayanların elinde son model cep telefonları altında nasıl aldığı bilinmeyen lüks arabaları olanlar var. Bir kesim gerçekten çok mutlu ama büyük bir kesim hem mutsuz hem anlaşılamaz bir biçimde tepkisiz duyarsız ve sorumsuzca “uyuyor” halde…

Artık kimse bana kızmasın, bu milletten bir şey olmaz, kimse umut bağlamasın kimse benim can güvenliğim benim sağlık eğitim özgürlüğüm var demesin, ne yaptıksa biz kendi ellerimizle yaptık. Birkaç gün önce paylaştığım “koyun nedir” makalemde belirttiğim gibi başımızda bir çoban var etrafında da son derece kadar canavarca çoğalan bekçi köpekleri var. Yapacağımız bir şey kalmadı sadece sürünün ortasına dalarak tüm ulusu tehlikeye atmak kaldı, tabi izin verirlerse…
Çünkü sürünün gerçek sahibini kimse bilmiyor…

İyi hafta sonları…

Erdoğan Özgenç

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..