Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
Deneme
 

Doğal yaşamak özlemi

Doğal yaşamak özlemi
 

Bu günde sıcak olacak dün gibi...Bölüm II

Gözlerimi kumların üzerine dikmiş ve hiç kıpırdamadığım halde, sanki kumun altından bir trafik işliyor gibiydi. Rüzgârın etkisi desem, rüzgâr ne gezer, sıcaklık ve nem oranı o kadar yüksek ki, biliyorum ya boşluk diye bir şey yok.Işık oyunu diyorum.
Bir de dalgalara dalıyorum. Bir bütünün parçası işte. Nasıl da ardı ardına sahile koşuyorlar hiç bıkmadan. Denizi bilmesem, dalgaları ayrı ayrı geliyor sanacağım.Oysa bazen ne kadar sakin olur. Sanki düz bir ova gibi ..Bütün parça ilişkisinden kendimi bilerek devam ediyorum.
Bitişikte bir çocuk denizdeki annesine bağırıyor ”buraya gel”.. Anne hışımla çıkıp çocuğu kolundan çekiştirip çökertiyor yere, ”senden hiç rahat yok mu ne istiyorsun? ”Belki daha ılımlı yaklaşsa, müsaade edecek minik hükümdar köle annesine..ama anne daha beter söylendikçe olumsuzluklar artıyor.
Kısaca insanın doğar doğmaz hiç bir eğitimle öğrenilmeyen bilgisi olduğunu, zaten bu bilgilerin saçımızın teline kadar kayıtlı olan bir disk gibi D.N.A larında var olduğunu düşünüyorum. Arife tarif gerekmez ki… Bebek daha RAHİM denilen koruyucu, taşıyıcı alandayken verilen hayatı idame gayretindedir, dünyaya sevk olurken rotasyonunu ustalıkla yapar, her ne kadar bir uzmanın operasyonu sansak da..(Değerli Dr. Arkadaşlarım alınmasın tabi ki Hekimle Hakime düşmek istemesek de, eksikliğini göstermesin Allah C.C)


Çocuk doğuştan bilir acıkmayı, istemeyi, acıyı, gülmeyi, sevmeyi…hatta tüm yaşamın sırlarını..ancak sınav dünyasına girerken büyüklere kopya vermesin diye unutturulur, bir süre konuşmama yasağı vardır bebeğin. Eğer doğar doğmaz konuşsaydı, belki de geldiğimiz alemi anlatacaktı…Ontolojinin başaramadığını bildirecekti kim bilir.. Oysa, kendi isteklerini bildirir ve derdini anlatır.İletişim burada başlar işte …Çocuk bilinçlendikçe , bizim öğrenme dediğimiz ‘Eğitimsiz Deneyim’ ve ‘Verileni Kullanabilme’ yetisiyle önce anneye , babaya hükmeder.Evet o bir Hükümdardır. Çünkü henüz yaratanından yeni kopmuş ve Onun Hakim, Malik, Rahim gibi vasıflarını yansıtır. Evet bir ayetteki gibi “Dönüş yine O’nadır”
Çocuklar bu yüzden, her dediğinin yapılmasını isterler. Bu yüzden ben de dahil insanlar yaşlandıkça çocukluklarına özlem duyarlar. Ve şimdiki akıllarıyla hep çocuk olmak isterler.. Öğrenmenin prensipleri içinde en çok sevdiğim sınama yanılma metodudur. Bir de kaynağından alma çabası…İnsan ne kadar okul bitirse , eksik kalan bir şeyleri olduğunun bilincinde olmalı. Keşke eğitimle her şeyi verebilsek birbirimize. Örneğin bir acı yı öğretmenin imkanı var mıdır? Diyelim bir tarafınızı bir böcek ısırdı, bunun acısını sizden başka kim bilebilir? Ta ki onu da ısırıncaya kadar…
Bu sırada kumdan bir acıyla fırladım. Ve en yakın kliniğe gittim.doktorun başı öyle kalabalıktı ki, sıradaki hastaları çifter çifter alıyordu içeri. Çoğu da muayeneden çok ilaç yazdırmak içindi...sıradakilere ve doktora saygımdan, hemen belimdeki kabartıyı gösterdim. Anında teşhisi yapıştırdı. ’Zona’diyerek reçete yazmaya koyuldu. İçimden doktor bey, beni üzerimdeki kakao yağlarının cezp ettiği kayganlığı seven bir kum altı sakini ısırdı diyememenin vicdanen acısını duyuyorum. Yine de; madem lokal müdahale gerekiyor, yazsın hele reçetesini ayıp olur şimdi diyorum.
Sessizce çıkıp giderken, birden dönüp; doktor bey, 'beni bir böcek sokmuştu' deyiverdim. O herkesin başından geçen meşhur diyalog gelişti aramızda.
-‘Neden söylemediniz?
-‘Sormadınız ki’
Verdiği iğneler birer bomba, laktoz içeriyor. Eğer şeker hastasıysanız, bir iğne sebep olacak..Eğer kişinin alerjik reaksiyonlarını bilmiyorsanız, sakıncalı yan etkili ilaçları yazarken sormanız gerekir. Gerçek bir tıp eğitimi almışsanız…Kişinin kan değerlerinde, metabolizmasında, tahrip yapabilecek ilaçları, sırf hasta rahatlasın diye yazmak olur mu? Amaç hastayı ebedi rahatlatmak. Aman canım arazlıysan yaşama. Yaşamak mükemmelin hakkı gibi düşünenler bile var genetikçilerde…
Benden tavsiye, ilaç yazdırmak, iyi geliyor sanıp sürekli aynı ilacı kullanmak için, görünmeyin doktorlara. Hele sağlık ocaklarında yüzünüze bakmadan ilaç yazmaya alıştırdığınız değerli doktorlarımız. Mutlu olsunlar diye bir an önce rahatlatma amaçlı savıveriyorlar bir tansiyon ölçme gereği bile duymadan..Ve halkımız ne iyi doktor diyor bunlara… Aldığınız, yazdırdığınız her ilaç aslında birer zehirdir. Bir yandan yaparken, diğer yandan bozar, tıpkı bardağa konan sineğe vururken bardağın kırılacağı gibi..
Bana gelince; oda hararetinin iki katı ateşlenen bedenimdeki ateşle yazıyorum. Biliyorum ki bedendeki ateş bir savaşın neticesidir. Benim bedenimdeki akıllı savunma mekanizmalarımın mikroplarla savaşı ve galip gelecektir mutlaka, Allahın izniyle... Üzerimden kayıp giden beni ısıran yaratığın fazla zarar vermediğine şükrederek..
Çok sıcak bir gün diye kendimi sulara atmam doğal olarak tedavi olmuş. Çok sıcak diye döktüğüm terler bedenimden tüm toksinleri attıran akıllı doktorum, savunma mekanizmammış. Suyun ateş gibi geldiği bir ateşli humma geçirmişim meğer... Ve neticede bir müddet denizden ve kumlardan uzak kalmak zorunda olunca... gel de yazma…
En hoşuma gideni ise, halisünasyon da olsa geçmişe yolculuk yapıp, bilim adamlarının deneylerini tekrarlamam oldu…. Garip ama gerçek dizilerimden seçme saçmalarıma ekleyecek çok şeyim var…

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..